"Milli" deyince herkesin aklına başka şeyler geliyor…
Pek çok parti isminin başına Milli kelimesini aldı ama "Milli" olamadı.
"Milli olmak" sadece bu ismi koyarak yola çıkan parti liderlerinin bir politikası oldu. Sonrasında Millîlik Milli takımla sınırlı kaldı.
Haydar Hoca'nın "Milli Ekonomi Modeli" ve "Milli Devlet" kavramlarını anlamamış olanlar, konuyu hemen bir başka tarafa çekmek, millîliği bir kafatasçı tutum olarak yorumlamak ve kendi politik duruşlarına karşı bir duruş olarak kabullendiler.
Oysa Türkiye her zaman milli bir duruşun peşinde oldu.
Geçmişe dönüp baktığımızda gerçekçi tek örneğini Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk sergilemiştir. Onun tutumu asla çareyi veya çözümü yurt dışında aramak değil, Milletin kendi has kaynaklarından yararlanarak bulmak olmuştur.
***
Milli bir politika geliştirmeyi diğer milletlere karşı olmak, Turancılık ülküsünün bir parçası olarak görmek, dünya düzeni ile savaşmak olarak algılamak tamamen yanlıştır. Rahmetli Haydar hoca, bu konulardaki pek çok gerçeği bizden evvel görmüş; milli bir yapılanmayı çeşitli başlıklar altında toplayıp çevresine anlatmaya çalışmıştır.
Eğer Haydar Hoca'yı din merkezli bir görüş adamı olarak algılarsanız bunu millîlikle bağdaştıramazsınız. Ancak, Türk milletinin bekasını düşünen, etrafımızdaki tehdit ve tehlikeleri fark etmiş, Ehlibeyt sevdalısı bir insan olarak algılarsanız niçin milli bir duruş sergilenmesi gerektiğini savunduğunu anlayabilirsiniz.
Türkiye'nin bugün her zamankinden daha fazla milli bir duruşa ihtiyacı bulunmaktadır. Rahmetli Erbakan Hoca'nın milli sanayi hamlesini hatırlarsak bundaki hedefin Türkiye'nin her yerinde ihtiyaç duyulan fabrikaların oluşturulması ve Türkiye'nin bağımsız olması için kendi kendine yeterli olmasını hedefliyordu.
Yine rahmetli Demirel'in barajlar kralı olarak anılmasının tek nedeni "GAP" değildi. Gizli gizli yurdun pek çok yerinde irili ufaklı barajlar yapılmasına yeşil ışık yakarak Türk toprağının su ihtiyacını karşılamak, dolayısı ile tarımın geliştirilmesine hizmet etmekti. Amacı bir büyükle kamuoyunu oyalarken; küçükleri ile ihtiyacı gidermekti.
Devlet kayıtları bizde değil ama bu düşüncesinde ne kadar haklı olduğunu "su savaşları"nın başladığı şu günlerde daha net görüyoruz.
Bugün ülkenin suyu yurtdışına gidiyor dediğimde herkes bana kızıyor. Su karşılığı döviz kazanıyormuşuz. İyi de gelişigüzel sattığınız su ile ektiğiniz tarlalardan elde edeceğiniz milli gelir kaybını hesaplıyor musunuz?
***
Ülkede ne varsa satıldı veya yabancı ortaklı hale geldi. Bizlerin küçük hisseleri kaldı. Kendi toprağımızda misafir hale geldik. 80 öncesi en büyük mücadele yabancı sermayeye karşı sürdürülen mücadeleydi. Bugün ne oldu da yabancı sermaye Türkiye'yi esir aldı? Ne oldu da dişimizi karıştırdığımız kürdan bile yurt dışından alınır oldu? Bir sürü lüzumsuz ihtiyaç maddesi, oyuncak ve yaşamımızda olsa da olur, olmasa da olur dediğimiz malzeme nasıl oldu da raflarımızda yer aldı?
Yazacak çok şey var. Söylenecek çok laf. Bugün ülkelerin yerini şirketlerin aldığı, sınırların markalarca delindiği bir ülkede yaşıyoruz.
Böyle giderse milli devlet, milli ekonomi, milli bayrak, milli anlayış gibi pek çok şeyi yitireceğiz.
Milli duruş sergileyecek bir yönetime dünden daha fazla ihtiyacımız var.
Bizden söylemesi…
- Dost… / 15.04.2025
- Çöp dağları… / 11.04.2025
- Maaşının hırsızı… / 07.04.2025
- Rekabet ve geleceğin partisi olmak… / 05.04.2025
- İlahi adalet… / 04.04.2025
- Sahne… / 02.04.2025
- Sessizlik… / 01.04.2025
- Bayramlık… / 28.03.2025
- Gelecek kaygısı… / 21.03.2025