Türkiye, hafta sonuna bomba sesleriyle uyandı. Aynı anda Beyoğlu'ndaki Neve Şalom ve Pangaltı'daki Şişli Beth İsrael Sinagoglarının önünde yarım tona yakın patlayıcıyla havaya uçan iki kamyonet ortalığı savaş alanına çevirdi. Bu saldırılarda hedef her ne kadar sinagoglar gibi gösterilse de, ölenlerin çoğu o anda sokaktan geçmekte olan veya olay mahalline yakın işyerlerindeki Müslüman Türk vatandaşlar. Sinagoglar da büyük hasar görmelerine karşın, ölen Yahudi sayısı az.
Bazı gazeteler patlamalar sonrası, dumanlar arasındaki sokaktan kaçmakta olan insan görüntülerine bakarak, 11 Eylül saldırılarıyla benzerlik kurmuş. Bu benzerlik sadece fotoğrafları yan yana koyarak elde edilen biçimsel bir benzerlik. Gerçekten de fotoğraflar yan yana koyulduğunda hayli benzeşiyorlar.
Esasen olayın niteliği, neticesi ve muhtemel etkileri göz önüne alındığı takdirde İstanbul'da düzenlenen bu saldırıların 11 Eylül saldırılarıyla ne kadar ortak noktası olduğu anlaşılacaktır. Bu olayı Türkiye'nin 11 Eylül'ü olarak değerlendirebiliriz ama... Bu benzetme sadece olayın failleri ve Türkiye'nin ABD'den sonra dünyada çok önemli bir konumda bulunduğunu göstermesi bakımından yapılabilir.
Peki bu saldırıyı kim gerçekleştirdi, El Kaide mi? Bence hayır! En basitinden, El Kaide bugüne kadar hiçbir Yahudi hedefine saldırı düzenlemedi. Sadece bu bile "hayır" diyebilmek için yeterli.
Daha saldırının üzerinden saatler bile geçmeden bir anda türeyen terör ve İslam uzmanları teşhis koymakta zorlanmadılar: Bu saldırıyı yapsa yapsa El Kaide yapar.
Ertesi günkü gazetelerde neredeyse bütün yazarlar ağız birliği etmişçesine El Kaide'yi işaret ediyorlardı. Onların ilham kaynağı da Reuters haber ajansı olsa gerek. Reuters olayın hemen ardından, erinmemiş El Kaide'nin saldırı düzenlediğini iddia ettiği ülkelerin dökümü çıkartmış.
Tıpkı 11 Eylül saldırılarından sonra düşmanın "İslami terör" olarak tescillenmesi gibi, İstanbul saldırılarının faturası da İslam'a kesildi.
El Kaide ABD'nin yarattığı gölge düşman, ABD ve İsrail'in İslam'a saldırırken kullandıkları bir çeşit paravan. ABD Afganistan'ı vururken de, Irak'ı vururken de aynı paravanı kullandı. Şimdi de Türkiye üzerinden Müslümanlara mesaj gönderiliyor. Müslümanlara, "İslam eşittir terör" anlayışlarının tescilini yaptırıyorlar.
Zaman zaman dile getirdiğim "dedektif mantığını" bu olayda çok iyi tatbik etmek gerekiyor. Bu saldırılar en çok kimin işine gelir, kim bu saldırıların primini toplar, iyi irdelemek gerekiyor. "Olay mahalline en erken suçlu gelirmiş" sözünü de unutmamak lazım.
Ortadoğu'da şiddetle payidar olan, kanla hayat bulan tek devlet İsrail. 11 Eylül saldırıları, Irak savaşı, Filistin işgali.... Hepsi İsrail'e hayat veren kanlı hadiseler. Türkiye gibi kilit noktada bulunan bir ülkede vuku bulan böyle bir olay, İsrail için bulunmaz bir nimet. Hemen her gün, topraklarını zorla işgal ettiği Filistinli mücahidlerin şehadet eylemleriyle bunalan İsrail, üzerindeki kanı bulaştıracak bir kurban arıyor. Filistinlilerin ortaya koyduğu bağımsızlık mücadelesini, İslamî terör olarak sunma gayreti içerisindeki İsrail, Türkiye'de bu ortamı bulacağını hesaplıyor.
Saldırılardan hemen sonra İsrail kanadından gelen şu iki açıklamaya dikkat edin! İsrail Başbakanı Ariel Şaron: "Terörizmin sınır tanımadığını bir kez daha gördük. Terörizm din ya da kan ayrımı gözetmez. Terörizmin amacı tektir. Bu da masum insanları öldürerek korku ve terör tohumları ekmektir."
Ve İsrail'in Ankara büyükelçisi Pinhas Avivi: "Bu saldırılar radikal İslamî örgütler tarafından yapılmıştır ve bizim topluluğumuz hedef alınmıştır."
Özellikle ikincisi çok net, amacı kamufle etme gereği bile duymamış. Daha saldırı üzerinden saat bile geçmeden olayın faillerin bulmuş Avivi: İslami örgütler.
Akla şu soru gelebilir: Peki İsrail birkaç kişi de olsa neden kendi cemaatinden insanları hedef alsın?
Çok basit. Bu tarz olaylar İsrail için hiç uzak değil. İsrail devleti kurulma aşamasındayken Hayfa'da binden fazla Yahudinin ölümüne sebep olan gemi batırma olayı, İsrailli gizli örgütlerin dünya kamuoyunu etkileyebilmek adına gerçekleştirdikleri bir eylemdi.
Daha klasik bir deyimle, kaz gelecek yerden tavuk neden esirgensin ki!
Bazı gazeteler patlamalar sonrası, dumanlar arasındaki sokaktan kaçmakta olan insan görüntülerine bakarak, 11 Eylül saldırılarıyla benzerlik kurmuş. Bu benzerlik sadece fotoğrafları yan yana koyarak elde edilen biçimsel bir benzerlik. Gerçekten de fotoğraflar yan yana koyulduğunda hayli benzeşiyorlar.
Esasen olayın niteliği, neticesi ve muhtemel etkileri göz önüne alındığı takdirde İstanbul'da düzenlenen bu saldırıların 11 Eylül saldırılarıyla ne kadar ortak noktası olduğu anlaşılacaktır. Bu olayı Türkiye'nin 11 Eylül'ü olarak değerlendirebiliriz ama... Bu benzetme sadece olayın failleri ve Türkiye'nin ABD'den sonra dünyada çok önemli bir konumda bulunduğunu göstermesi bakımından yapılabilir.
Peki bu saldırıyı kim gerçekleştirdi, El Kaide mi? Bence hayır! En basitinden, El Kaide bugüne kadar hiçbir Yahudi hedefine saldırı düzenlemedi. Sadece bu bile "hayır" diyebilmek için yeterli.
Daha saldırının üzerinden saatler bile geçmeden bir anda türeyen terör ve İslam uzmanları teşhis koymakta zorlanmadılar: Bu saldırıyı yapsa yapsa El Kaide yapar.
Ertesi günkü gazetelerde neredeyse bütün yazarlar ağız birliği etmişçesine El Kaide'yi işaret ediyorlardı. Onların ilham kaynağı da Reuters haber ajansı olsa gerek. Reuters olayın hemen ardından, erinmemiş El Kaide'nin saldırı düzenlediğini iddia ettiği ülkelerin dökümü çıkartmış.
Tıpkı 11 Eylül saldırılarından sonra düşmanın "İslami terör" olarak tescillenmesi gibi, İstanbul saldırılarının faturası da İslam'a kesildi.
El Kaide ABD'nin yarattığı gölge düşman, ABD ve İsrail'in İslam'a saldırırken kullandıkları bir çeşit paravan. ABD Afganistan'ı vururken de, Irak'ı vururken de aynı paravanı kullandı. Şimdi de Türkiye üzerinden Müslümanlara mesaj gönderiliyor. Müslümanlara, "İslam eşittir terör" anlayışlarının tescilini yaptırıyorlar.
Zaman zaman dile getirdiğim "dedektif mantığını" bu olayda çok iyi tatbik etmek gerekiyor. Bu saldırılar en çok kimin işine gelir, kim bu saldırıların primini toplar, iyi irdelemek gerekiyor. "Olay mahalline en erken suçlu gelirmiş" sözünü de unutmamak lazım.
Ortadoğu'da şiddetle payidar olan, kanla hayat bulan tek devlet İsrail. 11 Eylül saldırıları, Irak savaşı, Filistin işgali.... Hepsi İsrail'e hayat veren kanlı hadiseler. Türkiye gibi kilit noktada bulunan bir ülkede vuku bulan böyle bir olay, İsrail için bulunmaz bir nimet. Hemen her gün, topraklarını zorla işgal ettiği Filistinli mücahidlerin şehadet eylemleriyle bunalan İsrail, üzerindeki kanı bulaştıracak bir kurban arıyor. Filistinlilerin ortaya koyduğu bağımsızlık mücadelesini, İslamî terör olarak sunma gayreti içerisindeki İsrail, Türkiye'de bu ortamı bulacağını hesaplıyor.
Saldırılardan hemen sonra İsrail kanadından gelen şu iki açıklamaya dikkat edin! İsrail Başbakanı Ariel Şaron: "Terörizmin sınır tanımadığını bir kez daha gördük. Terörizm din ya da kan ayrımı gözetmez. Terörizmin amacı tektir. Bu da masum insanları öldürerek korku ve terör tohumları ekmektir."
Ve İsrail'in Ankara büyükelçisi Pinhas Avivi: "Bu saldırılar radikal İslamî örgütler tarafından yapılmıştır ve bizim topluluğumuz hedef alınmıştır."
Özellikle ikincisi çok net, amacı kamufle etme gereği bile duymamış. Daha saldırı üzerinden saat bile geçmeden olayın faillerin bulmuş Avivi: İslami örgütler.
Akla şu soru gelebilir: Peki İsrail birkaç kişi de olsa neden kendi cemaatinden insanları hedef alsın?
Çok basit. Bu tarz olaylar İsrail için hiç uzak değil. İsrail devleti kurulma aşamasındayken Hayfa'da binden fazla Yahudinin ölümüne sebep olan gemi batırma olayı, İsrailli gizli örgütlerin dünya kamuoyunu etkileyebilmek adına gerçekleştirdikleri bir eylemdi.
Daha klasik bir deyimle, kaz gelecek yerden tavuk neden esirgensin ki!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012