Bir seçimi daha geride bıraktık.
Gelin memlekette seçim işleri nasıl yürüyor bir bakalım.
Bilirsiniz bizim ülkemizde futbol takımı tutmak ya da tutturmak çocuklukta başlar. Çocuk konuşmaya başladı mı hemen ilk iş bir takım adı öğretip onun taraftarı yapılır. Tabii el kadar çocuk nereden bilsin takım nedir, taraftar nedir. Çocuk biraz büyüyünce eş dost yakın-uzak akraba sorarlar: "Hangi takımı tutuyorsun yavrucuğum?"
Çocuk cevap verir: "Babamın tuttuğu takımını tutuyorum."
Bazen amcası ya da dayısını çok severse bu sefer takımı değiştirir. Bu sefer de amcasının ve ya dayısının tuttuğu takımı tutar...
Maalesef ki ülkemizde bir siyasi partiye gönül vermek de aynen böyle işliyor. Âdeta saltanat gibi herkesin babadan miras bir partisi var. Parti nedir ne değildir bilmese bile ona kendisini adar. Yoluna kurban olur.
Çocuk biraz büyür seçmen olur. Seçim zamanı gelir. Diğer seçmenler gibi o da iddia oynar gibi iddiasına babasının, amcasının ya da dayısının vs. partisini desteklemeye başlar. İddia otoriteleri (Amerika) tarafından oranlar açıklanır tv ekranlarında. Seçmen oranlara bakar ve karar verir...
Seçim tiyatrosunun perde arkasında da çalışmalar hızla devam eder. Seçmene sunulacak oyun bütün titizlikle hazır edilir. Oyunun adı: Bul karayı al parayı. Seçim tezgâhı (sandıklar) kurulur. Masanın üstünde beş bardak (Akp, Mhp, Chp, İyi Parti, Hdp). Tezgâha gelen kişiden birini seçmesi istenir.
Bu oyunun içinde toplum mühendisleri de var. Onlar da kulaktan kulağa fitne üfürür. Şu bardağı seçersen terör gelir. Şu bardağı seçersen dinsizlik gelir. Şu bardağı seçersen... Bu oyunu bilen bilir. Mağdur vardır, ne oluyor burada, ne oynuyorsunuz diyen vardır. Temsili kazanan vardır... Sonuç olarak tezgâha gelen (seçmen) seçer bardaklardan birisini. Oyun bitince bardaklar açılır...
Seçmen, tv ekranlarından izler oyunun sonucunu. Bu sefer de at yarışı oynamış gibi. Atı öndeyse; bravo. Geride kalmışsa; hadi bastır! Ama oynadığı atların hepsi Amerikan atı! Sonunda atlardan biri çizgiyi önde geçer. Sözüm ona kazanır. Seçmen heyecanlı. Seçmen yollarda. Eller kornalarda. Yakıt biter, cepte para yok...
Kazanan parti iş başına gelir. Seçmen bu sefer de sayısal loto oynamışçasına sayıların doğru çıkmasını bekler. İş bekler, aş bekler. Sayılar yavaş yavaş açıklanır. Yine iş yok, aş yok. Seçmen yine kaybeder. Amorti bile tutmaz. Çoluk çocuğun rızkı yine oynanan seçim kumarında kaybolur. Başımıza zam üstüne zam yağar...
Seçmen ne yaparsa kaybeder? Ya da ne yapıyor da kaybediyor. Seçmen takım tutar gibi parti tutar, yensen de yenilsen de kalbim hep seninle derse kaybeder. İnadına, iddia oynar gibi parti seçerse kaybeder. Çifte şans (Millet İttifakı–Cumhur İttifakı) oynasa da kaybeder. At yarışı gibi parti desteklerse kaybeder. Önüne dayatılan partilerden birini seçmeye kalkarsa kaybeder. Sayısal loto gibi ne çıkacak bakalım derse yine kaybeder...
Peki, seçmen ne zaman kazanır?
Seçmen kumarı bırakırsa kazanır. Seçmen takım tutar gibi parti tutmayı bırakıp, fikri olan, ideolojisi olan, projesi olan kimse ona taraftar olursa kazanır. Seçmen iddiayı bırakıp inadından vazgeçip haklıya hakkını teslim ederse kazanır. Seçmen bul karayı al parayı oynatanları her gördüğü yerde kınar, şikâyet ederse kazanır. Seçmen at yarışı oynamayı bırakıp yerli olana milli olana yönelirse kazanır. Seçmen sayısal loto oynamayı bırakıp 2+2=4 eder gibi sağlam temellere dayanan Milli Ekonomi Modelini tercih ederse kazanır...
Seçmenin evine iş ve aş götürebilmesi için tevbe edip haramdan el çekmesi şart. Yoksa Prof. Dr. Haydar Baş'ı görmesi de seçmesi de ona nasip olmaz. Haydar Hoca'yı seçenlerin seçimleri doğru olur. Ufku açık olur. Rızkı bol olur. Biri bin olur. Vatandaşlık maaşı olur. Ev hanımı maaşı olur. Çocuk maaşı olur. Asgari ücret en az 5 bin TL olur. Olur da olur. Kısaca; dünyası cennet olur...
Emre Belge / diğer yazıları
- O bize her şeyi öğretti / 09.05.2020
- Milli Ekonomi Modeli’ne Önsöz’den bakış / 21.01.2020
- Türkiye’de seçim / 16.04.2019
- Milli Ekonomi Modeli’ne Önsöz’den bakış / 21.01.2020
- Türkiye’de seçim / 16.04.2019