Yarıyıl tatili başladı. Öğrenciler karnelerini aldılar. Kimi sevindi, kimi üzüldü. Başarılı bir karne getirenler ufak tefek karne hediyeleri aldılar. Kimi tatil beldelerine gittiler. Televizyonlarda Uludağ, Kartalkaya gibi kayak merkezlerinin dolup taştığını söyleyip, çılgınca kayanları gösterip duruyorlar. Ama tâbi onlar mutlu(!) azınlık. Kimi ise şu iki hafta gibi kısa zaman diliminde bile çalışıp, üç-beş kuruş kazanıp ailesine destek olma derdinde. Onlar Uludağ'a gidip kayak yapmayı hayal bile edemiyorlar. TUİK rakamlarına göre Türkiye'de 6-17 yaş arası çocuk sayısı 15 milyon 247 bin. 6-14 yaş arası çalışan çocuk sayısı 297 bin iken, 15-17 yaş grubunda ise 605 bin. Çalışan çocukların % 51'i bir okula devam etmiyor. % 49'u ise hem çalışıp hem okuyor. Yani kabaca şunu söyleyebiliriz; Türkiye'de her 15 çocuktan biri çalışıyor. Çünkü para kazanmak zorundalar. Çünkü ailelerinin kazandığı insanca yaşamalarına yetmiyor maalesef. Kimi de tatillerini dersanelerdeki hızlandırma programlarına katılarak geçiriyorlar. Çünkü üniversite sınavına ya da TEOG'a girecekler ve yarış atı gibi koşmak zorundalar. Günde bilmem kaç soru çözmek zorundalar, bilmem kaç dersten konu tekrarı yapmak zorundalar. Yoksa istedikleri bölümü tutturamayabilirler. Tabi istedikleri bölümü tutturup, üniversiteyi kazanıp, okuyup, başarıyla mezun olan ablalarının, abilerinin yine de hayallerine kavuşamadıklarının farkında olmadan. Çünkü o aşamayı geçenler de KPSS engeline takıldıkları için onlar da hala dershaneye devam ediyorlar. Bir umut işte?Bütün bu engelleri aşıp iş bulanların ise bir çoğu alternatif iş arayışında. Çoğu da ya maaşının yetersiz olmasından dolayı, ya da kendi mesleğini yapamadığından dolayı. Geçtiğimiz günlerde basında da yer bulan, 11 bin 350 çalışan arasında yapılan bir ankette katılanların % 72'si işinden memnun olmadığını söylerken, bu kişilerin % 12'si daha iyi bir iş bulamayacağını düşündüğü için iş aramadıklarını, % 88'I ise alternatif iş arayışında olduklarını söylemişler. Yine ankete katılanların % 72'si üniversiteden mezun oldukları bölümle alakalı bir işte çalışmadıklarını söylemişler. Rakamlar gerçekten moral bozucu. İşte Türkiye'de çocuk olmak böyle bir tabloyla karşı karşıya olmak demek maalesef. Keşke Türkiye'de değil de Rusya'da ya da herhangi bir BRICS ülkesinde hatta Yunanistan'da çocuk olsaydık diyebilirsiniz, sevgili çocuklar. Haklısınız. Çünkü o zaman devlet 18 yaşına kadar size ayda 250 TL çocuk maaşı verirdi. Anneniz hem ev hanımı maaşı, hem vatandaşlık maaşı alırdı. Babanız asgari ücretle bile çalışsa en az 5000 TL maaş ve ayrıca vatandaşlık maaşı alırdı. Yeni doğan bebekler doğum ikramiyesi alırdı. Siz sadece okulunuza gider, derslerinize çalışırdınız. Bir işte çalışmak zorunda olmaz, yarıyıl tatilinizi dinlenerek, sosyal aktivitelerde bulunarak geçirirdiniz. Üniversite sınavı olmazdı. Her biriniz istediğiniz bölüme girebilirdiniz. Mezun olduğunuzda iş bulma sorununuz olmazdı. Çünkü tam istihdamı sağlayan Milli Ekonomi Modeli sizlere bütün bu ayrıcalıkları sağlıyor olurdu. Ama hâlâ geç değil. Evet, belki siz oy kullanamazsınız ama annenize babanıza nasıl bir ülkede yaşamak istediğinizi anlatabilirsiniz. Ve size bu imkanları sağlayacak tek sistemin, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Milli Ekonomi Modeli olduğunu. 7 Haziran seçimlerinden sonra onlar da rahata erebilir, siz de?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020