Türkiye cadı kazanına atlamamalı

Şimdi çıkın işin içinden bakalım.

Irak'ın cadı kazanına döndüğünü, şu kadar zayiat olmasına rağmen hala göremeyenler var, görmezlikten gelenler var. Hala o kaynar kazanın içine "ABD aşkına atlamak" isteyenler var.

Liderlik bu değil, devlet adamlığı hiiiiç değil? Öngörmek gerek, basiretli ve yürekli olmak gerek.

Irak konusunda, bugüne kadar aklı başında bir değerlendirme yapan, milli bir duruş sergileyen birine rastladınız mı?

Yine BTP Genel Başkanı müstesna? Prof. Dr. Haydar Baş'ın Irak'a ilişkin değerlendirmeleri, öngörüleri bir bir tecelli etti, ediyor.

Artık mesele,

bağımsızlık meselesi

Demişti ki, Irak halkı, artık "işgale karşı direnişi bir milli mücadele ve bağımsızlık meselesi" olarak görüyor. Hatta bölgenin tamamına yakınında, global güçlere karşı bir uyanış başladı. ABD, işgale ilişkin hiçbir makul gerekçe göstermediği gibi, yaptıkları insanlık suçu olarak kayıtlara geçmiştir, geçecektir; bunun faturası er veya geç önüne çıkacaktır. Dahası, bu bağlamda Yahudi lobileri, Ortadoğu'daki huzursuzlukların merkezinde asıl faktörlerdir; Irak bundan böyle tam bir cadı kazanına dönecektir. Böyle bir süreçte Amerika tarafından başına çuval geçirilen Türk askerinin, ABD işgalinin ortakçısı "inzibat personeli" ve Yönetim Konseyine konuşlandırılmış "PKK yandaşları ve Kürdistan militanlarının emrine amade kılınmış bekçi" olarak gönderilmesinin hesabını kimse veremez. Bu yanlış hesap, Bağdat'a varmadan dönmeli.

Vahşet karşısında

takıyye olmaz

Bırakın Washington'a bekçilik yaparız taahhüdünde bulunan Başbakan'ı, sair hangi lider, hangi muhalefet partisi başkanı ABD'nin Irak'ı işgali ve Türkiye'nin konumu bağlamında bu kadar açık, net, mert konuştu? Ola ki, ağzımızdan Amerika aleyhine yanlışlıkla bir cümle sadır oluverir, kredi notlarımız düşer, fobisiyle ağızlarını bıçak açmıyor.

Tamam, kuru kuruya Amerikan düşmanlığına hacet yok, zaten kimse de böyle bir şey yapmaz, yapmıyor; fakat ortada apaçık görünen hakikati, insanlık ayıbını ve vahşi işgali gizlemek, ülke siyasetinde söz ve sorumluluk sahibi hiçbir insanın yapacağı iş değildir. Arşa dayanan haksızlıklar ve zulüm karşısında susup takıyye yapmak, hiiiç de akıl kârı değildir, ahlaki de değildir.

Tüm cambazlar

Bağdat'ta

Ne kadar cambaz varsa hepsi Irak'a yerleşti.

MOSSAD Bağdat'ta.

Amerika'nın ve Avrupa'nın ne kadar Non Govermental Organizations elebaşıları varsa orada.

Peşmerge, KADEK, PKK orada.

Irak halkının üstüne günlerce çoluk-çocuk demeden gökyüzünden ateş yağdırdıktan sonra kirli botlarıyla hanelerin kapılarını kırıp içeri dalan Amerikan ve İngiliz askerleri orada.

İşgal üzerinden gün geçtikçe meseleyi daha yoğun biçimde bağımsızlık mücadelesi ve namus meselesi olarak gören Iraklılar'ın zaten kendi vatanları, onlar da orada.

BTP Genel Başkanı'nın teşhisiyle Irak tam bir cadı kazanı.

Mesaj ne, kimlere?

BM'nin insani hizmetleri koordine ettiği binayı başına yıktılar. 20'yi aşkın ölü, 40-50 yaralı var. BM'nin Irak temsilcisi Sergio Vieira de Mello sözkonusu saldırıda can verdi.

BM'nin kullandığı Bağdat Canal Oteli'ni tarümar eden kim, verilmek istenen mesaj ne?

Çıkın işin içinden şimdi?

ABD'nin seçip-seçtirip işbaşına getirdiği Yönetim Konseyi'ne birkaç gün önce okey diyerek "işgale bir nevi onay" çıkartan BM'ye karşı bir mesaj mı? Eğer bu mesaj verilmişse, yarın ABD'nin ortağı ve işbirlikçisi olarak Irak'a gitmeye hazırlanan Türkiye'ye de bundan pay çıkar mı?

Yoksa bu kadar büyük bir taarruz, "Arz -ı Mev'ud kimyasal reaksiyoncuları" olarak Bağdat'a yeni konuşlanan MOSSAD'ın, tıknefes olan ABD'yi biraz olsun devredışına almak üzere çabalayan BM'ye ve sair insani yardım niyetlilerine gözdağı verip bulanık suda balık avlamak için sürpriz bir manevrası mı?

Birileri, hazinelerinin üstüne konduğu masum Irak halkına insani hizmetlerin dahi ulaşmayıp bitkisel hayatta can çekişmesini mi istiyor; yoksa birileri, işgalci ABD'ye onay veren BM gibilerin insani hizmetleri başlarında paralansın mı demek istiyor?

Yoksa bu iş, ma'lûm bir fail-i meçhul mu?

Türk askeri için

can pazarı

Her üç durumda, hatta dördüncü, beşinci durumlarda da böyle bir Irak, "Türk askeri için can pazarı" düzeyinde "yüksek risk alanı"dır.

Hiçbir kredi, hiçbir yardım ve hiçbir sanal ortaklık bu can pazarına atılmanın, ateşi gittikçe yükselen bu kaynar cadı kazanına atlamanın bedeli olamaz.

Görünen o ki, ABD, İsrail ve işgal işbirlikçileri Irak'tan çekilene kadar bu kazan kaynamaya devam edecektir.

Orası ne Filistin'e benzer, ne Vietnam'a; Irak halkı hem mürekkep yalamış, hem bu savaş işlerinde yıllardan beri antrenmanlı, hem hazırlıklı, hem bileğili?

Yarın konuya devam edelim...