Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'in Türkiye ziyareti öncesinde, Amerikan finans çevrelerinin gazetesi Wall Street Journal'da yayımlanan makalesinde, "Türkiye'nin, ABD'nin sadık dostu ve müttefiki olduğunu" vurguladı.
Dolar pazarlığı yok
"Türkiye ile ABD'nin ilişkisi uzun süreli bir dostluğa dayalıdır. Müttefikimiz ve stratejik ortağımız ABD ile Irak krizinin başından itibaren yakın bir danışma içinde bulunduk" diyen Erdoğan, "Görüşmelerimizde, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde, Amerikan basınında bir dönem yapıldığı ve Türkiye'de de bir ölçüde yansıtıldığı gibi, dolar pazarlığı olmamıştır. Tersine, bizim anlayışımız her zaman iki iyi müttefikin zor dönemlerde birbirlerinin ihtiyaçlarına karşılıklı olarak omuz vermeleri anlayışına dayanmıştır" ifadelerine yer verdi.
İkinci tezkere
neden reddedildi?
Erdoğan, makalesinde şu görüşleri öne çıkardı: "Türk Hükümeti, Irak'taki durumla bağlantılı olarak üç kez Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden yetki talebinde bulunmuştur.1 Mart tarihinde ise Irak'a ABD önderliğinde girişileceği kesinlik kazanmaya başlayan askeri harekat bağlamında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve önceden belirlenmiş düzeydeki yabancı ülke kuvvetlerinin Türkiye'ye kabulü hakkındaki Hükümet tezkeresi Türk Meclisinde anayasal çoğunluk sağlanamadığı için kabul edilmemiştir. Oylamanın bu şekilde tecelli etmiş olmasının sebepleri kamuoyumuzda demokratik ortamda geniş şekilde tartışılmıştır. Türk Ulusu'nun barışseverliği ve muhtemel bir savaştan uğrayabileceğimiz kayıplar milletvekillerimizin ortak düşüncesi ve endişesi olmuştur.
ABD'nin acil talebi doğrultusunda Türk hava sahasının ABD önderliğindeki koalisyon hava unsurlarına açılması için 19 Mart günü yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne başvurduk. Irak'ta savaşın başladığı ilk gün olan 20 Mart'ta Meclisimiz bu yetki talebimizi onayladı. Hava sahamız koalisyon hava unsurlarının geçişlerine 21 Mart itibariyle açılmıştır.
Kuzey Irak'ta
tek kurşun atmayacağız
TBMM, Hükümetime Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'ta sınırlıbir bölgede konuşlandırılma yetkisini de vermiştir. Bu konuda Kuzey Irak'taki bazı kesimlerde ve ABD ile belirli Avrupa ülkelerinde bir tedirginlik duyulduğunu gözlemlemekteyiz. Bu tedirginlikler gereksizdir. Zira, Türkiye'nin kuzey Irak'ta değil savaşma, tek bir kurşun atma niyeti olmadığı gibi, komşumuzun yeraltı kaynaklarında da gözümüz yoktur. 1991 yılında bir gece içinde sınırlarımıza Saddam Hüseyin'in zulmünden kaçan 500 bin çaresiz insanın nasıl yığıldığını milletimiz çok iyi hatırlamaktadır. Bu tecrübeyi bir daha yaşamak istemiyoruz. Sınır bölgemizin Irak tarafında sınırlı bir şerit boyunca yapacağımız askeri tertiplenme Türkiye'ye yönelebilecek göç hareketini kontrol edebilmeyi, göçmenlere insani yardımı etkinlikle ulaştırabilmeyi, ayrıca bölgede toplanmaya başladığı izlenen PKK/KADEK terör örgütü unsurlarının muhtemel sızma ve saldırı teşebbüslerine karşı etkin önlem almayı hedeflemektedir. Kısaca bölgedeki Türk askeri mevcudiyeti Amerika Birleşik Devletleri ve bölgedeki Iraklı gruplarla da eşgüdüm ve işbirliği içinde sürdürülecektir. Türkiye'nin Irak'a ilişkin politikası, her vesileyle ortaya koyduğumuz gibi açık ve samimi bir politikadır. Irak'ın toprak bütünlüğünün ve ulusal birliğinin muhafazası esasına dayanmaktadır.
Irak'ın siyasi sistemi, Irak toplumunun demokratik katılımı ve rızası doğrultusunda tespit edilmelidir. Dahası, Irak'ın zengin doğal kaynakları bir bütün olarak Irak ulusuna aittir.
Bu kaynak, nüfus kesimleri arasında pay edilmemelidir. Irak'ın Arap, Kürt, Türkmen ve diğer bütün nüfus kesimleri Türk ulusunun kardeşleri ve akrabalarıdır. Onlara özgürlük, demokrasi, insan haklarına saygı ve müreffeh bir gelecek diliyoruz.
Cesur kadın ve erkek askerler...
Türkiye, stratejik ortağı ve 50 yılı aşkın müttefiği ABD ile, birlikte bölgede barış ve kalıcı istikrarın temini için yakın işbirliğini devam ettirmeye kararlıdır. Ayrıca, cesur genç kadın ve erkeklerin en az kayıpla ülkelerine geri dönmelerini ve Irak'taki insani felaketin en kısa zamanda sona ermesini umuyor ve bunun için dua ediyoruz."
Dolar pazarlığı yok
"Türkiye ile ABD'nin ilişkisi uzun süreli bir dostluğa dayalıdır. Müttefikimiz ve stratejik ortağımız ABD ile Irak krizinin başından itibaren yakın bir danışma içinde bulunduk" diyen Erdoğan, "Görüşmelerimizde, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde, Amerikan basınında bir dönem yapıldığı ve Türkiye'de de bir ölçüde yansıtıldığı gibi, dolar pazarlığı olmamıştır. Tersine, bizim anlayışımız her zaman iki iyi müttefikin zor dönemlerde birbirlerinin ihtiyaçlarına karşılıklı olarak omuz vermeleri anlayışına dayanmıştır" ifadelerine yer verdi.
İkinci tezkere
neden reddedildi?
Erdoğan, makalesinde şu görüşleri öne çıkardı: "Türk Hükümeti, Irak'taki durumla bağlantılı olarak üç kez Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden yetki talebinde bulunmuştur.1 Mart tarihinde ise Irak'a ABD önderliğinde girişileceği kesinlik kazanmaya başlayan askeri harekat bağlamında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve önceden belirlenmiş düzeydeki yabancı ülke kuvvetlerinin Türkiye'ye kabulü hakkındaki Hükümet tezkeresi Türk Meclisinde anayasal çoğunluk sağlanamadığı için kabul edilmemiştir. Oylamanın bu şekilde tecelli etmiş olmasının sebepleri kamuoyumuzda demokratik ortamda geniş şekilde tartışılmıştır. Türk Ulusu'nun barışseverliği ve muhtemel bir savaştan uğrayabileceğimiz kayıplar milletvekillerimizin ortak düşüncesi ve endişesi olmuştur.
ABD'nin acil talebi doğrultusunda Türk hava sahasının ABD önderliğindeki koalisyon hava unsurlarına açılması için 19 Mart günü yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne başvurduk. Irak'ta savaşın başladığı ilk gün olan 20 Mart'ta Meclisimiz bu yetki talebimizi onayladı. Hava sahamız koalisyon hava unsurlarının geçişlerine 21 Mart itibariyle açılmıştır.
Kuzey Irak'ta
tek kurşun atmayacağız
TBMM, Hükümetime Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'ta sınırlıbir bölgede konuşlandırılma yetkisini de vermiştir. Bu konuda Kuzey Irak'taki bazı kesimlerde ve ABD ile belirli Avrupa ülkelerinde bir tedirginlik duyulduğunu gözlemlemekteyiz. Bu tedirginlikler gereksizdir. Zira, Türkiye'nin kuzey Irak'ta değil savaşma, tek bir kurşun atma niyeti olmadığı gibi, komşumuzun yeraltı kaynaklarında da gözümüz yoktur. 1991 yılında bir gece içinde sınırlarımıza Saddam Hüseyin'in zulmünden kaçan 500 bin çaresiz insanın nasıl yığıldığını milletimiz çok iyi hatırlamaktadır. Bu tecrübeyi bir daha yaşamak istemiyoruz. Sınır bölgemizin Irak tarafında sınırlı bir şerit boyunca yapacağımız askeri tertiplenme Türkiye'ye yönelebilecek göç hareketini kontrol edebilmeyi, göçmenlere insani yardımı etkinlikle ulaştırabilmeyi, ayrıca bölgede toplanmaya başladığı izlenen PKK/KADEK terör örgütü unsurlarının muhtemel sızma ve saldırı teşebbüslerine karşı etkin önlem almayı hedeflemektedir. Kısaca bölgedeki Türk askeri mevcudiyeti Amerika Birleşik Devletleri ve bölgedeki Iraklı gruplarla da eşgüdüm ve işbirliği içinde sürdürülecektir. Türkiye'nin Irak'a ilişkin politikası, her vesileyle ortaya koyduğumuz gibi açık ve samimi bir politikadır. Irak'ın toprak bütünlüğünün ve ulusal birliğinin muhafazası esasına dayanmaktadır.
Irak'ın siyasi sistemi, Irak toplumunun demokratik katılımı ve rızası doğrultusunda tespit edilmelidir. Dahası, Irak'ın zengin doğal kaynakları bir bütün olarak Irak ulusuna aittir.
Bu kaynak, nüfus kesimleri arasında pay edilmemelidir. Irak'ın Arap, Kürt, Türkmen ve diğer bütün nüfus kesimleri Türk ulusunun kardeşleri ve akrabalarıdır. Onlara özgürlük, demokrasi, insan haklarına saygı ve müreffeh bir gelecek diliyoruz.
Cesur kadın ve erkek askerler...
Türkiye, stratejik ortağı ve 50 yılı aşkın müttefiği ABD ile, birlikte bölgede barış ve kalıcı istikrarın temini için yakın işbirliğini devam ettirmeye kararlıdır. Ayrıca, cesur genç kadın ve erkeklerin en az kayıpla ülkelerine geri dönmelerini ve Irak'taki insani felaketin en kısa zamanda sona ermesini umuyor ve bunun için dua ediyoruz."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.