Trabzon bir ilke daha imza attı. Kuvay-ı Milliye yürüyüşünü başlatan Trabzon, Bağımsız Türkiye Partisi'nin" katılım ve tanıtım" gecesiyle de Kuvay-ı Milliye yürüyüşü bayrağını Bağımsız Türkiye Partisine teslim etti.
Ardından düşünce ve fikirleriyle milletin gönlünde taht kuran kendi öz evladı, Prof. Dr. Haydar Baş'ı "Hocam, düş önümüze, biz arkandayız..." diyerek devletin ve milletin idaresine davet etti. O'na olan inanç ve güvenini de "Bu ülkeyi ancak Haydar Baş kurtarır" ifadesiyle ilan etti.
Trabzon kapalı spor salonunu, girişini, camiini ve caddeleri dolduran insanlara Prof. Dr. Haydar Baş kendisinden beklenen inancı, görevi azmi ve kararlılığı "Bu ülkenin halledilmeyecek hiç bir meselesi yok. Bana gelsinler 24 saatte çözeyim" cümleleriyle özetliyordu.
O gece binlerce insan Bağımsız Türkiye Partisindeki yerini alma yarışında idi.
Atık milyonlar Bağımsız Türkiye Partisini bekliyor ve üye olmak, Prof. Dr. Haydar Baş'la çalışma seferberliğine katılmak için adeta sabırsızlanıyordu.
İllerden, ilçelerden davetler yağmaya başladı. Sırayı Bursa aldı. Bursalılar da aynen Trabzonlular gibi yıllardan beri tanıdıkları, bildikleri "düşünceleri ile bir gün başımıza geçse" dedikleri Prof. Dr. Haydar Baş'ı, hem bağırlarına bastılar ve hem de baştacı ettiler.
İnanılmaz bir kalabalık, muhteşem bir coşku ve tarihi buluşma. Yine binlerce Bursalı Bağımsız Türkiye Partisine koşuyor ve üye oluyor. Kürsüye Prof. Dr. Haydar Baş davet ediliyor. Yer yerinden oynuyor. Eller kenetleniyor. Gönüller birleşiyor. Ve bir ses Bursa'dan ülke ufuklarına dalga dalga yayılmaya başlıyor. "Biz bu ülkeyi 2 yılda Avrupa'nın, üç yılda Amerika'nın üstüne çıkartır. Dörtdüncü yılda dünyanın lideri yaparız". Bu sesle Bursalılar ayağa kalkıyor, işte bizi kurtaracak adam diyerek Prof. Dr. Haydar Baş'ın sözlerini kalplerine nakşediyorlardı.
Şimdi iller, ilçeler bir an önce sırayı almanın yarışına başladılar. Sırada İzmir, Gaziantep var. İstanbul, Ankara, Konya, Erzurum var... Şanlıurfa, Antalya, Adana, Kahramanmaraş, Diyarbakır... Kocaeli, Sakarya, Eskişehir ve karış karış anadolu var. Marmara'sıyla, Ege'siyle, Akdeniz'iyle, Karadeniz'iyle, İç Anadolu'suyla, Doğu Anadolu'suyla Güneydoğu Anadolu'su var...
Doğru sözlerin, haklı vaadlerin 24 saatlik çalışma azim ve kararıyla tarıma, sanayie ve topyekün kalkınmaya döneceği günler artık çok yakın.
Bu, bir milletin yeniden uyanışıdır. Bu, yeniden Kuvay-ı Milliye hareketidir. Dolayısıyla bu hareketin muhalifleri olur ama alternatifi asla olmaz. Çünkü bu, milletin kendisidir ve kendi davasıdır.
Ardından düşünce ve fikirleriyle milletin gönlünde taht kuran kendi öz evladı, Prof. Dr. Haydar Baş'ı "Hocam, düş önümüze, biz arkandayız..." diyerek devletin ve milletin idaresine davet etti. O'na olan inanç ve güvenini de "Bu ülkeyi ancak Haydar Baş kurtarır" ifadesiyle ilan etti.
Trabzon kapalı spor salonunu, girişini, camiini ve caddeleri dolduran insanlara Prof. Dr. Haydar Baş kendisinden beklenen inancı, görevi azmi ve kararlılığı "Bu ülkenin halledilmeyecek hiç bir meselesi yok. Bana gelsinler 24 saatte çözeyim" cümleleriyle özetliyordu.
O gece binlerce insan Bağımsız Türkiye Partisindeki yerini alma yarışında idi.
Atık milyonlar Bağımsız Türkiye Partisini bekliyor ve üye olmak, Prof. Dr. Haydar Baş'la çalışma seferberliğine katılmak için adeta sabırsızlanıyordu.
İllerden, ilçelerden davetler yağmaya başladı. Sırayı Bursa aldı. Bursalılar da aynen Trabzonlular gibi yıllardan beri tanıdıkları, bildikleri "düşünceleri ile bir gün başımıza geçse" dedikleri Prof. Dr. Haydar Baş'ı, hem bağırlarına bastılar ve hem de baştacı ettiler.
İnanılmaz bir kalabalık, muhteşem bir coşku ve tarihi buluşma. Yine binlerce Bursalı Bağımsız Türkiye Partisine koşuyor ve üye oluyor. Kürsüye Prof. Dr. Haydar Baş davet ediliyor. Yer yerinden oynuyor. Eller kenetleniyor. Gönüller birleşiyor. Ve bir ses Bursa'dan ülke ufuklarına dalga dalga yayılmaya başlıyor. "Biz bu ülkeyi 2 yılda Avrupa'nın, üç yılda Amerika'nın üstüne çıkartır. Dörtdüncü yılda dünyanın lideri yaparız". Bu sesle Bursalılar ayağa kalkıyor, işte bizi kurtaracak adam diyerek Prof. Dr. Haydar Baş'ın sözlerini kalplerine nakşediyorlardı.
Şimdi iller, ilçeler bir an önce sırayı almanın yarışına başladılar. Sırada İzmir, Gaziantep var. İstanbul, Ankara, Konya, Erzurum var... Şanlıurfa, Antalya, Adana, Kahramanmaraş, Diyarbakır... Kocaeli, Sakarya, Eskişehir ve karış karış anadolu var. Marmara'sıyla, Ege'siyle, Akdeniz'iyle, Karadeniz'iyle, İç Anadolu'suyla, Doğu Anadolu'suyla Güneydoğu Anadolu'su var...
Doğru sözlerin, haklı vaadlerin 24 saatlik çalışma azim ve kararıyla tarıma, sanayie ve topyekün kalkınmaya döneceği günler artık çok yakın.
Bu, bir milletin yeniden uyanışıdır. Bu, yeniden Kuvay-ı Milliye hareketidir. Dolayısıyla bu hareketin muhalifleri olur ama alternatifi asla olmaz. Çünkü bu, milletin kendisidir ve kendi davasıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010