Dünkü yazıma; "İmam Ali (a.s) her alanda olduğu gibi devlet yönetimi anlayışını da Hz. Peygamber'den (a.s) almıştır. Çünkü O, O'nun vekilidir, varisidir.
Bu noktada bugün Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Milli Ekonomi Modelini ve sosyal devlet projelerini inceleyenler rahatlıkla anlar ki, bu model ve projeler, Hz. Peygamber ve İmam Ali'nin söylem ve uygulamalarının bugünkü ifadelerle anlatılış şeklidir" diye başlamıştık. Bugün kaldığımız yerden devam edelim;
Toplumsal sınıfların uyumu
Hz. Ali'ye göre toplumun sınıflarının biri diğerinin üzerine tahakküm edemez veya bazıları bazılarından daha fazla hak sahibi değildir.
Toplumu oluşturan bütün sınıflar her biri bir çarkın dişlileri gibi diğerine muhtaçtır. Hepsi birbirini tamamlar. Hepsinin görev ve sorumlulukları farklıdır…
İmam Ali der ki; "Bil ki! Vatandaşlar tabaka tabakadır. Bunların her biri diğerine muhtaçtır. Biri diğerinden müstağni değildir. Allah'ın askerleri, yazarlar, adil kadılar, işiler, cizye ve haraç ehli olanlar, Müslümanlar, tüccarlar, sanatkârlar ve ihtiyaç sahibi fakirler bunların her birinin hakkını Allah bildirmiştir. Kitap ve sünnet onların her birinin payını koydu. Bunlar bizim nezdimizde mahfuzdur."
İdarecilerin halkla kaynaşması
Hz. Ali, halkın bürokrasi denen engele takılarak idarecilere ulaşamamasını, problemlerini dile getirememesini büyük bir idari hata olarak kabul etmekteydi.
"Valilerin halktan uzak durması çeşitli sıkıntıların oluşmasına sebep olur. Vali ile onlar arasına aracıların bilgisi girer. Onlara göre büyük olan küçük, küçük olan büyük olur. Doğru ile yanlış bu şekilde birbirine karışır…
Sorunları olanlar için genel bir meclis kur. Ve sende bizzat o meclise katıl. Seni yaratan Allah için orada tevazu göster. Yardımcılarını ve güvenlik personelini uzakta oturt ki, derdini anlatan kişi onlardan çekinip, kekelemesin."
Dış siyaset anlayışı
"Düşman, seni barışa davet ederse bunu reddetme. Çünkü bunda Allah'ın rızası vardır. Zira barış, asker için rahatlıktır.
Kaygıları giderir, beldenin emniyetini sağlar.
Ancak! Barışta da olsan düşmanından sakın. Zira düşman gaflet anını gözetir.
Tedbirini al, iyi niyete teslim olma.
Düşmanla bir anlaşma yaptığın zaman ya da ona bir söz verdiğinde ahdini gözet, verdiğin sözü tut, hıyanet etme, verdiğin sözü korumak için canını siper et, düşmanını aldatma…
Sıkıntı olabilecek anlaşmalara girme. Güven verdikten sonra batıl söze uyup da haktan sapma.
Allah adına yaptığın anlaşmayı zorda kalsan da haksız yere bozma. O zorluğa sabret ve sonra da zorluğun kalkmasını bekle…"
Mezalim mahkemeleri
Hz. Ali döneminde temyiz yetkisinin devlet başkanına ait olduğunu görüyoruz. Bu maksada yönelik olarak bugünkü Yargıtay dediğimiz kuruma benzer bir yüksek mahkeme olan Mezalim mahkemesi kurulmuştur.
Hakkında dava açılan makam ve mevki sahibi kişi ya da kişilerin, kadı tarafından verilen hükmü reddetmesi ya da bir davacının hakkında verilen hükmün doğruluğu konusunda şüpheye düşmesi durumunda adı geçen Mezalim mahkemeleri devreye girerdi.
Esnaf ve tüccarın denetlenmesi
Hz. Ali çarşı ve pazarları sıkı bir kontrole tabi tutardı. (Bu kontrollerin birinde) Esnafların daha önceden bazı yerleri işgal ettiklerini görünce bunun doğru olmadığını belirtti ve şöyle dedi;
"Müslümanların pazarı onların mabedi gibidir. Kim bir yere daha önce yetişirse, orası ancak satışını bitireceği ana kadar onundur."
"Ey ticaret erbabı! Dürüstçe alıp, dürüstçe verirseniz selamet bulursunuz."
"Kiloyu ve tartıyı tam yapın. Etli kemiğin iliğini çıkarıp, satmayın."
"Satın ancak yemin etmeyin. Zira yemin malı sattırır. Ancak bereketi giderir."
Fiyatların denetimi ve
karaborsacılık
Hz. Ali (a.s) ihtikâr yani karaborsacılığı şiddetle men eder. O'na göre karaborsacılık, vurgun ve stokçuluk gibi istenmeyen fiiller hep insanların hırsından doğar.
"İnsanların çoğunda aşırı hırs ve bencillik vardır. Önemli mal ve emtiayı stok edip, zamanı gelince değerinin üstünde bir fiyatla satarak halkın alım gücünü zorlar ve huzursuzluğa sebep olurlar.
Tüm halkı etkileyen bu zarar kapısına göz yummak valiler için büyük bir eksikliktir…
Stok ve karaborsacılık yapan esnafı, aşırı gitmeden ve örnek teşkil edebilecek bir şekilde derhal cezalandırmak gerekir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eseri sh; 795-829)
Bu anlayışı günümüze taşıyan Prof. Dr. Haydar Baş'ı insanımızın anlaması ve gerçek sosyal hukuk devleti dileklerimle…
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025