Toplum hızla şişmanlıyor
Dahiliye Uzmanı Dr. Selim Taş, toplumun hızla şişmanladığını, bunun da hastalıklara davetiye çıkardığını söyledi
14.01.2012 00:00:00
Dahiliye Uzmanı Uzm. Dr. Selim Taş, şişmanlık konusuyla ilgili olarak genel bilgiler verirken, şişmanlığın neden olduğu hastalıklar konusunda da uyarılarda bulundu. Toplumun hızla şişmanladığına dikkat çeken Uzm. Dr. Selim Taş, “Dünya Sağlık Örgütü tarafından şişmanlık, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır. Şişmanlık; eski çağlardan yakın zamanlara kadar bir güç, sağlık ve zenginlik simgesi iken, günümüzde tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, fazla kiloluluk ve obezite Avrupa'daki yetişkinlerde seker hastalığının yüzde 80'inden, kalp damar hastalıklarının yüzde 35'inden ve yüksek tansiyonun yüzde 55'inden sorumludur ve her yıl 1 milyondan fazla ölüme neden olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü 1995 yılından 2000 yılına kadar olan sürede dünyadaki obez (şişman) kişi sayısının yüzde 50 artarak yaklaşık 300 milyona ulaştığını bildirmiştir. Obezite sıklığı Türkiye'de de batılı ülkelerden aşağı kalmamakta ve ülkemizde de diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi obezite görülme sıklığı gün geçtikçe artmaktadır. 1990'dan 2000 yılına ülkemizde obezite oranı kadınlarda yüzde 36, erkeklerde yüzde 75 oranında artmıştır. 2000 yılında obezite yaygınlığının erişkin kadınlarda yüzde 43, erkeklerde ise yüzde 21.1 olduğu bildirilmiştir. Türkiye'de kadınlardaki obezite yaygınlığı dünya ortalamalarına göre yüksekliği şaşırtıcıdır” dedi.
Şişmanlığın neden olduğu hastalıklar
Şişmanlığın neden olduğu hastalıklara değinen Uzm. Dr. Selim Taş, sözlerine şöyle devam etti: “Obezite; seker hastalığı, kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve felç dahil pek çok ağır hastalık ile ilişkilidir. Örneğin 6-8 kilogramlık bir ağırlık artısı kilo almayan kişilere kıyasla seker hastalığı riskini 2 kat artırmaktadır. Obezite ayrıca bazı kanserler (meme, rahim, prostat, kalın barsak ve safra kesesi kanserleri), beynin oksijensiz kalması, uykuda nefes durması, fıtık ve dizlerde romatizma, safra kesesi taşı, kolesterol yüksekliği, karaciğer yağlanması, reflü, depresyon, varis gibi hastalıklarla ilişkilidir. Obez kişilerin çoğu hızlı ve kolayca zayıflamayı isterler. Gerçekte ise bu o kolay değildir ve başarılamadığından dolayı hastalar arasında motivasyon eksikliğine bağlı tedaviyi bırakma veya tekrar kilo alma oranı yüksektir. Bu yüzden daha tedavi başlangıcında gerçekçi hedefler belirlenmelidir (6 ayda yüzde 5-10 kilo kaybı gibi). Vücut ağırlığındaki yüzde 10 kadar bir azalma bile risk faktörlerinin belirgin olarak azalmasını sağlar. Kilo vermek kadar verilen kilonun idamesinin sağlanması da tedavinin çok önemlidir, çünkü kilo veren kişilerin yüzde 95'inden fazlası yeniden kilo almaktadır. Kilonun korunması uzun süreli davranış değişikliği, dengeli ve sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivitenin artırılmasına bağlıdır. Bu amaca yönelik olarak tedavide ana nokta enerji alımının azaltılması ve enerji harcanmasının artırılmasıdır.” (İHA)
Şişmanlığın neden olduğu hastalıklar
Şişmanlığın neden olduğu hastalıklara değinen Uzm. Dr. Selim Taş, sözlerine şöyle devam etti: “Obezite; seker hastalığı, kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve felç dahil pek çok ağır hastalık ile ilişkilidir. Örneğin 6-8 kilogramlık bir ağırlık artısı kilo almayan kişilere kıyasla seker hastalığı riskini 2 kat artırmaktadır. Obezite ayrıca bazı kanserler (meme, rahim, prostat, kalın barsak ve safra kesesi kanserleri), beynin oksijensiz kalması, uykuda nefes durması, fıtık ve dizlerde romatizma, safra kesesi taşı, kolesterol yüksekliği, karaciğer yağlanması, reflü, depresyon, varis gibi hastalıklarla ilişkilidir. Obez kişilerin çoğu hızlı ve kolayca zayıflamayı isterler. Gerçekte ise bu o kolay değildir ve başarılamadığından dolayı hastalar arasında motivasyon eksikliğine bağlı tedaviyi bırakma veya tekrar kilo alma oranı yüksektir. Bu yüzden daha tedavi başlangıcında gerçekçi hedefler belirlenmelidir (6 ayda yüzde 5-10 kilo kaybı gibi). Vücut ağırlığındaki yüzde 10 kadar bir azalma bile risk faktörlerinin belirgin olarak azalmasını sağlar. Kilo vermek kadar verilen kilonun idamesinin sağlanması da tedavinin çok önemlidir, çünkü kilo veren kişilerin yüzde 95'inden fazlası yeniden kilo almaktadır. Kilonun korunması uzun süreli davranış değişikliği, dengeli ve sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivitenin artırılmasına bağlıdır. Bu amaca yönelik olarak tedavide ana nokta enerji alımının azaltılması ve enerji harcanmasının artırılmasıdır.” (İHA)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.