STRATEJİ / Abdullah A?ARO?LU
Bir milletin geleceğine yön veren iki temel amilden birincisi oluşturulan strateji ise ikincisi de illa ki o stratejilerin uygulanmasıdır.
Türkiye'de bu stratejilerin ve buna ait uygulamalarının kolayına kaçanlar da vardır, bu ucuz senaryoların tutmayacağını bilip buna göre davrananlar da...
Ve aslında arayıştaki temel bu farklılık, insanların kendi içlerinde uydukları taraflarıyla ilgilidir. Ve o taraflardan birincisi benliğe ait sufli arzular, heva ve hevesler olurken, diğer ikincisi de ruha denk gelen tarafları, yani dikenli, zorlu ve engebeli de olsa, insanı şeref, haysiyet ve onura ulaştıran taraftır.
İşte aslında bugün mücadeleye neden olan yapısal farklılık da bundan kaynaklanmaktadır.
Yani "Muasır medeniyet seviyesinin üstüne" çıkmak için yapılan kavgalarda, insanların muasır medeniyet seviyesinden ne anladığı çok önemlidir.
Muasır medeniyet seviyesi "Ruha mı?" hitap etmelidir... yoksa "Benliğe mi?"...
Aslında mücadele benlik egemen olsun isteyenlerle, ruh egemen olsun isteyenler arasında cereyan etmektedir.
Kimileri geleceğin Avrupa Birliği, Globalleşme ve Liberal Ekonomik Düzenle olacağını iddia etmektedir.
Kimileri de Ulusal Egemenlik, Tam Bağımsızlık ve Millî Egemenlik Model ile olacağını...
Birinci gruptakilerin iddiası, Türkiye'nin muasır medeniyet seviyesinin üstünde tutacağı yerin AB, Küreselleşme ve Liberalizm olacağı üzerine bina edilmiştir. Oysa aynı kişilerin bir türlü görmek istemedekileri şey; muasır medeniyet seviyesinin üstüne yapılacak çıkışa, muasır olduğunu zannettikleri Kuzey Amerika ve Avrupa'nın kesinlikle izin vermeyeceğidir.
En başta konu, bu yüzden ölü doğmaktadır.
Zaten adamların bunu demeye hakkı da vardır hani... "Dünyada kim kendi imkânlarını kullandırarak, başkalarının kendi önüne geçmesine izin vermişti?"
Bu dediklerimizin ise, işin fantezi tarafı olduğu, tarafınızdan ve tarafımızdan çok da iyi bilinmektedir.
O yüzden dikkate alınmamasında hiçbir sakınca yoktur.
Asıl konu ise, geleceği, Kuzey Amerika ve Avrupa'da görenlerin, AB, Globalizm ve Liberalizm tuzaklarına düşmede gösterdikleri maharetle ilgilidir. Adamlar ısrarla, "Sizin bizim aramızda yer alabilmeniz için..." diye başlayan şartlar zincirinde, bizim toz ya da dumanımızın kalmayacağı dayatmalarını ortaya koyarlarken, bizden (!) birilerinin bunu kabul etmede ortaya koydukları teslimiyetin kökenlerini kavramak çok önemlidir.
Eğer teslimiyetleri, cehalet, gaflet ya da dalaletten kaynaklanıyorsa umarız bir gün ayıkacaklardır.
Ancak işin içinde başka oyunlar varsa, artık bu istihbarat ve istihbarata karşı koymanın konusu olmaktadır.
Çünkü durumumuz sanıldığından çok daha vahim noktalara gelmiştir.
İstenilen tavizlerin ekonomik, siyasî ve kültürel varlığımızı hedef almaktan çok daha ötelere geçtiği... askeri ve coğrafi gücümüzün, devletin, egemenlik ve bağımsızlığımız... maneviyat ve mukaddesatımızın hedef alındığı, artık çok iyi anlaşılmaktadır.
Yoksa vatanı koruyup kollamaktan başka gayesi olmayan "askeri" neden hedef alsınlar?
"Neden, ne demek istediğini anlama zahmetine dahi katlanmadan, hedef tahtasına çevirmeye kalksınlar?.."
Bir milletin geleceğine yön veren iki temel amilden birincisi oluşturulan strateji ise ikincisi de illa ki o stratejilerin uygulanmasıdır.
Türkiye'de bu stratejilerin ve buna ait uygulamalarının kolayına kaçanlar da vardır, bu ucuz senaryoların tutmayacağını bilip buna göre davrananlar da...
Ve aslında arayıştaki temel bu farklılık, insanların kendi içlerinde uydukları taraflarıyla ilgilidir. Ve o taraflardan birincisi benliğe ait sufli arzular, heva ve hevesler olurken, diğer ikincisi de ruha denk gelen tarafları, yani dikenli, zorlu ve engebeli de olsa, insanı şeref, haysiyet ve onura ulaştıran taraftır.
İşte aslında bugün mücadeleye neden olan yapısal farklılık da bundan kaynaklanmaktadır.
Yani "Muasır medeniyet seviyesinin üstüne" çıkmak için yapılan kavgalarda, insanların muasır medeniyet seviyesinden ne anladığı çok önemlidir.
Muasır medeniyet seviyesi "Ruha mı?" hitap etmelidir... yoksa "Benliğe mi?"...
Aslında mücadele benlik egemen olsun isteyenlerle, ruh egemen olsun isteyenler arasında cereyan etmektedir.
Kimileri geleceğin Avrupa Birliği, Globalleşme ve Liberal Ekonomik Düzenle olacağını iddia etmektedir.
Kimileri de Ulusal Egemenlik, Tam Bağımsızlık ve Millî Egemenlik Model ile olacağını...
Birinci gruptakilerin iddiası, Türkiye'nin muasır medeniyet seviyesinin üstünde tutacağı yerin AB, Küreselleşme ve Liberalizm olacağı üzerine bina edilmiştir. Oysa aynı kişilerin bir türlü görmek istemedekileri şey; muasır medeniyet seviyesinin üstüne yapılacak çıkışa, muasır olduğunu zannettikleri Kuzey Amerika ve Avrupa'nın kesinlikle izin vermeyeceğidir.
En başta konu, bu yüzden ölü doğmaktadır.
Zaten adamların bunu demeye hakkı da vardır hani... "Dünyada kim kendi imkânlarını kullandırarak, başkalarının kendi önüne geçmesine izin vermişti?"
Bu dediklerimizin ise, işin fantezi tarafı olduğu, tarafınızdan ve tarafımızdan çok da iyi bilinmektedir.
O yüzden dikkate alınmamasında hiçbir sakınca yoktur.
Asıl konu ise, geleceği, Kuzey Amerika ve Avrupa'da görenlerin, AB, Globalizm ve Liberalizm tuzaklarına düşmede gösterdikleri maharetle ilgilidir. Adamlar ısrarla, "Sizin bizim aramızda yer alabilmeniz için..." diye başlayan şartlar zincirinde, bizim toz ya da dumanımızın kalmayacağı dayatmalarını ortaya koyarlarken, bizden (!) birilerinin bunu kabul etmede ortaya koydukları teslimiyetin kökenlerini kavramak çok önemlidir.
Eğer teslimiyetleri, cehalet, gaflet ya da dalaletten kaynaklanıyorsa umarız bir gün ayıkacaklardır.
Ancak işin içinde başka oyunlar varsa, artık bu istihbarat ve istihbarata karşı koymanın konusu olmaktadır.
Çünkü durumumuz sanıldığından çok daha vahim noktalara gelmiştir.
İstenilen tavizlerin ekonomik, siyasî ve kültürel varlığımızı hedef almaktan çok daha ötelere geçtiği... askeri ve coğrafi gücümüzün, devletin, egemenlik ve bağımsızlığımız... maneviyat ve mukaddesatımızın hedef alındığı, artık çok iyi anlaşılmaktadır.
Yoksa vatanı koruyup kollamaktan başka gayesi olmayan "askeri" neden hedef alsınlar?
"Neden, ne demek istediğini anlama zahmetine dahi katlanmadan, hedef tahtasına çevirmeye kalksınlar?.."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.