Suud yönünü Asya'ya çevirdi
Son dönemlerde Suudi Arabistan’ın dış politikasındaki değişiklik oldukça dikkat çekiyor. Çin’in arabuluculuğunda Pekin’de İran’la el sıkışan Suudi Arabistan’ın, bir taraftan Husilerle kalıcı bir barış için Yemen’de buluşacağı belirtilirken, diğer taraftan Mayıs ayında Riyad’ın ev sahipliğini yapacağı Arap Birliği zirvesine Suriye Devlet Başkanı Esad’ı davet etmeyi planladığı ifade edildi
08.04.2023 16:28:00
MURAT ÇABAS/ DETAY HABER
Suudi Arabistan, ABD Başkanı Joe Biden'ın 2021 yılında başkanlık koltuğuna oturmasında bu yana ABD ile ilişkilerinde ciddi bir durgunluk yaşıyor. ABD ile müttefikliğini tam olarak bitirmese de, tamamen ABD'ye bağımlı olmak istemeyen Suudi Arabistan, yaşadığı ekonomik sorunlardan kurtulmak için ortakları çeşitlendirme stratejisiyle hareket ediyor. Suudi Arabistan'daki bu belirgin değişimin en temel nedeni, şüphesiz Aralık 2022'de Suudi Arabistan ile Çin arasında imzalanan "Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması"… Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Suudi Arabistan'a 3 günlük bir ziyaret gerçekleştirmiş ve yapılan zirvede bu anlaşma imzalanmıştı. Yapılan açıklamada, Suudi Arabistan ile Çin'in dış işleriyle ilgili konularda birbirlerine verdikleri önceliği sürdürmeyi teyit ettiği vurgulanmış, gelişmekte olan ülkeler için işbirliği, dayanışma, karşılıklı çıkar ve kazan-kazan modeli oluşturmada mutabık kalındığı kaydedilmişti. Suud yönetiminin İran, Yemen ve Suriye politikalarındaki yüz seksen derece değişim, bu mutabakatın bir neticesi olarak görülüyor.
Suudi Arabistan ABD'den uzaklaşıyor mu?
Suudi Arabistan, Joe Biden'ın başkanlık koltuğuna oturduğu 2021'den bu yana ilişkilerde durgunluk yaşadığı ABD ile tarihi müttefikliğini sona erdirmese de geliştirdiği "ortakları çeşitlendirme" stratejisiyle yönünü Asya'dan yana çevirdi. Suudi Arabistan Bakanlar Kurulunun, Pekin merkezli Şanghay İşbirliği Örgütü'ne "diyalog ortağı" olarak katılma kararı alması, Çin ile ilişkilerin güçlendirilmesi adına atılan yeni bir adım oldu. ŞİÖ'ye katılma kararı alınması, orta vadede örgüte tam üye olma yönünde atılmış bir adım olma özelliği taşıyor ve Riyad'ı, Çin-Rusya blokuna yaklaştırırken ABD'den uzaklaştırıyor. ABD'de kaya petrolünün bulunması ve kullanılmasının ardından, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri, ABD piyasasının enerji ihtiyacını karşılama konusundaki stratejik önemlerini yitirdi. Öte yandan devasa ekonomisine kesintisiz petrol akışını sağlaması gereken Çin, en büyük petrol ithalatçısı olarak Suudi Arabistan ve Körfez petrolüne giderek daha fazla şekilde bağımlı hale geldi. Petrol akışının bölgenin istikrarına bağlı olması da Çin ile Suudi Arabistan'ın çıkarlarının kesişmesini sağladı. Suudi Arabistan ile İran'ın 7 yıl aradan sonra 10 Mart'ta diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması konusunda anlaşmaya varması, Pekin yönetiminin, bölgenin istikrarına gösterdiği ehemmiyetin bir yansıması olarak karşımıza çıktı. Körfezin en büyük iki aktörü arasındaki gerilimin Çin'in gözetiminde sona ermesi, Pekin'i, bölge güvenliğinin birinci garantörü haline getirdi.
Çin ve Suud ekonomik ilişkilerini güçlendiriyor
Şanghay İşbirliği Örgütü'ne katılma kararının onaylanmasından iki gün önce Suudi Arabistan'ın ulusal petrol şirketi Saudi Aramco, Çin'de bir yakıt ve petrokimya üretim kompleksini tamamlamak için 12.2 milyar dolarlık bir ortaklık anlaşması imzaladı. Bu anlaşma, iki ülkenin, ekonomik entegrasyonun sağlanması isteğinin en büyük yansımasıydı. En büyük petrol üreticisi ülke Suudi Arabistan ile en büyük ithalatçı ülke Çin arasında bu türden yatırımlar stratejik ortaklığı güçlendiren unsurlar olarak ortaya çıktı. Aynı şekilde Suudi Arabistan'ın Çin pazarına yaptığı milyarlarca dolarlık yatırım da Şanghay İşbirliği Örgütü'ne üyelik sürecini hızlandıracak, Körfez bölgesinde enerji güvenliğini artıracak ve işbirliği için daha geniş alanlar açacak. Suudi Arabistan ile onun en büyük ticari ortağı olan Çin arasındaki bu çıkar birlikteliği ve güçlü işbirliği, diğer ortakların da katkısıyla ABD'nin hegemonyasından uzakta çok kutuplu bir dünyanın inşasına katkı sağlayabilir. Çin, Suudi Arabistan'ı, Şanghay borsasında petrolü dolar yerine Çin yuanıyla fiyatlandırmaya ikna etmeye çalışıyor. Riyad ise ihraç ettiği petrolün bir kısmının yuan üzerinden fiyatlandırılmasına karşı çıkmıyor. Öte yandan Suudi Arabistan, silah ithalatının yüzde 78'ini ABD'den karşıladığı, sürekli olarak yedek parçaya ve bakıma ihtiyaç duyduğu ve Çin de kolay kolay bu boşluğu dolduramayacağı için Washington ile yaşadığı anlaşmazlıkta ileri gitmek istemiyor.
Suud-İran ilişkilerinde dönüm noktası
Suudi Arabistan ile İran arasındaki diplomatik ilişkiler, 2016 yılında Şii din adamı ve aktivist Nimr el-Nimr'in idamıyla, karşılıklı büyükelçilerin çekilmesiyle tamamen kopmuş durumdaydı. Yemen savaşıyla bu gerilim doruk noktaya çıkmıştı. Çin, 10 Mart tarihinde İran ve Suudi Arabistan'ı Pekin'de buluşturdu. Bu buluşmada taraflar 7 yıl aradan sonra ilişkilerin yeniden başlatılması konusunda mutabık kaldı. Birkaç gün önce taraflar tekrar bir araya geldi ve ortak mutabakat zaptı imzalayarak, iki ülkenin büyükelçiliklerinin yeniden açılması, karşılıklı olarak uçak seferlerinin başlatılması ve ülke vatandaşlarına vize verilmesinin kolaylaştırılması da dahil birçok konuda anlaşmaya vardıklarını duyurdu. Orta Doğu'daki bütün planlarını Suud-İran gerilimi üzerine kuran ABD-İsrail ikilisinin planları böylece suya düşmüş oldu.
Esad'ı Arap Birliği'ne davet edecek
Suud yönetimindeki bir diğer keskin değişim ise Suriye politikasında yaşandı. Suudi Arabistan'ın, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı Mayıs ayında Riyad'ın ev sahipliği yapacağı Arap Birliği zirvesine davet etmeyi planladığı belirtildi. Söz konusu davetin gerçekleşmesi halinde bu, Şam ve Esad yönetimine yönelik uygulanan bölgesel izolasyonun resmen sona erdirileceği anlamına geliyor. Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan'ın önümüzdeki haftalarda Şam'a giderek Esad'a 19 Mayıs'ta yapılması planlanan zirveye katılması için resmi bir davetiye vereceği aktarıldı. Esad'ın bir Arap Birliği zirvesine katılması, Suriye'nin örgütten uzaklaştırıldığı 2011 yılından bu yana Arap dünyasındaki itibarını yeniden kazanması açısından en önemli gelişme olarak görülüyor.
Husiler ile kalıcı barış için buluşulacak
İran'la diplomatik ilişkileri yeniden başlatmak için anlaşan Suudi Arabistan'ın iç savaşın yaşandığı Yemen'de, Tahran destekli Husilerle kalıcı ateşkes görüşmeleri için masaya oturacağı bildirildi. Suudi ve Ummanlı elçilerin Husi yetkililerle barışı görüşmek ve sekiz yıldır süren çatışmaları sona erdirmek için önümüzdeki hafta Yemen'in başkenti Sana'ya gelmeyi planladıkları ifade edildi. Olası anlaşmanın 20 Nisan'daki Ramazan Bayramı öncesinde duyurulması bekleniyor.
ABD: Hayal kırıklığına uğradık
Suudi Arabistan'ın Çin'in arabuluculuğunda İran'la ilişkileri yeniden tesis etme anlaşmasına varması, Suriye ve Yemen politikalarında değişikliğe gitmesi ile ilgili ABD'nin Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) direktörü Burns'ten 'hayal kırıklığı' açıklaması geldi. The Wall Street Journal (WSJ) gazetesine göre Suudi Arabistan'a programda olmayan bir ziyaret gerçekleştiren CIA Direktörü Burns, Körfez krallığının Çin'in arabuluculuğunda İran'la normalleşmesine Washington'ın hazırlıksız yakalandığını belirtti. WSJ'ye konuşan adı açıklanmayan kaynaklara göre "Riyad tarafından hayal kırıklığına uğratıldık" diye sitem eden Burns, hem İran hem de Suriye ile yürütülen diplomasi karşısında Washington'ın 'kendini gafil avlanmış hissettiğini' vurguladı. Oysa Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, Suudi yetkililerin yaptıkları görüşmelerle ilgili Amerikan tarafını bilgilendirdiklerini söyleyerek kamuoyu önünde görüntüyü kurtarmaya çalışmıştı.
Suudi Arabistan, ABD Başkanı Joe Biden'ın 2021 yılında başkanlık koltuğuna oturmasında bu yana ABD ile ilişkilerinde ciddi bir durgunluk yaşıyor. ABD ile müttefikliğini tam olarak bitirmese de, tamamen ABD'ye bağımlı olmak istemeyen Suudi Arabistan, yaşadığı ekonomik sorunlardan kurtulmak için ortakları çeşitlendirme stratejisiyle hareket ediyor. Suudi Arabistan'daki bu belirgin değişimin en temel nedeni, şüphesiz Aralık 2022'de Suudi Arabistan ile Çin arasında imzalanan "Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması"… Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Suudi Arabistan'a 3 günlük bir ziyaret gerçekleştirmiş ve yapılan zirvede bu anlaşma imzalanmıştı. Yapılan açıklamada, Suudi Arabistan ile Çin'in dış işleriyle ilgili konularda birbirlerine verdikleri önceliği sürdürmeyi teyit ettiği vurgulanmış, gelişmekte olan ülkeler için işbirliği, dayanışma, karşılıklı çıkar ve kazan-kazan modeli oluşturmada mutabık kalındığı kaydedilmişti. Suud yönetiminin İran, Yemen ve Suriye politikalarındaki yüz seksen derece değişim, bu mutabakatın bir neticesi olarak görülüyor.
Suudi Arabistan ABD'den uzaklaşıyor mu?
Suudi Arabistan, Joe Biden'ın başkanlık koltuğuna oturduğu 2021'den bu yana ilişkilerde durgunluk yaşadığı ABD ile tarihi müttefikliğini sona erdirmese de geliştirdiği "ortakları çeşitlendirme" stratejisiyle yönünü Asya'dan yana çevirdi. Suudi Arabistan Bakanlar Kurulunun, Pekin merkezli Şanghay İşbirliği Örgütü'ne "diyalog ortağı" olarak katılma kararı alması, Çin ile ilişkilerin güçlendirilmesi adına atılan yeni bir adım oldu. ŞİÖ'ye katılma kararı alınması, orta vadede örgüte tam üye olma yönünde atılmış bir adım olma özelliği taşıyor ve Riyad'ı, Çin-Rusya blokuna yaklaştırırken ABD'den uzaklaştırıyor. ABD'de kaya petrolünün bulunması ve kullanılmasının ardından, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri, ABD piyasasının enerji ihtiyacını karşılama konusundaki stratejik önemlerini yitirdi. Öte yandan devasa ekonomisine kesintisiz petrol akışını sağlaması gereken Çin, en büyük petrol ithalatçısı olarak Suudi Arabistan ve Körfez petrolüne giderek daha fazla şekilde bağımlı hale geldi. Petrol akışının bölgenin istikrarına bağlı olması da Çin ile Suudi Arabistan'ın çıkarlarının kesişmesini sağladı. Suudi Arabistan ile İran'ın 7 yıl aradan sonra 10 Mart'ta diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması konusunda anlaşmaya varması, Pekin yönetiminin, bölgenin istikrarına gösterdiği ehemmiyetin bir yansıması olarak karşımıza çıktı. Körfezin en büyük iki aktörü arasındaki gerilimin Çin'in gözetiminde sona ermesi, Pekin'i, bölge güvenliğinin birinci garantörü haline getirdi.
Çin ve Suud ekonomik ilişkilerini güçlendiriyor
Şanghay İşbirliği Örgütü'ne katılma kararının onaylanmasından iki gün önce Suudi Arabistan'ın ulusal petrol şirketi Saudi Aramco, Çin'de bir yakıt ve petrokimya üretim kompleksini tamamlamak için 12.2 milyar dolarlık bir ortaklık anlaşması imzaladı. Bu anlaşma, iki ülkenin, ekonomik entegrasyonun sağlanması isteğinin en büyük yansımasıydı. En büyük petrol üreticisi ülke Suudi Arabistan ile en büyük ithalatçı ülke Çin arasında bu türden yatırımlar stratejik ortaklığı güçlendiren unsurlar olarak ortaya çıktı. Aynı şekilde Suudi Arabistan'ın Çin pazarına yaptığı milyarlarca dolarlık yatırım da Şanghay İşbirliği Örgütü'ne üyelik sürecini hızlandıracak, Körfez bölgesinde enerji güvenliğini artıracak ve işbirliği için daha geniş alanlar açacak. Suudi Arabistan ile onun en büyük ticari ortağı olan Çin arasındaki bu çıkar birlikteliği ve güçlü işbirliği, diğer ortakların da katkısıyla ABD'nin hegemonyasından uzakta çok kutuplu bir dünyanın inşasına katkı sağlayabilir. Çin, Suudi Arabistan'ı, Şanghay borsasında petrolü dolar yerine Çin yuanıyla fiyatlandırmaya ikna etmeye çalışıyor. Riyad ise ihraç ettiği petrolün bir kısmının yuan üzerinden fiyatlandırılmasına karşı çıkmıyor. Öte yandan Suudi Arabistan, silah ithalatının yüzde 78'ini ABD'den karşıladığı, sürekli olarak yedek parçaya ve bakıma ihtiyaç duyduğu ve Çin de kolay kolay bu boşluğu dolduramayacağı için Washington ile yaşadığı anlaşmazlıkta ileri gitmek istemiyor.
Suud-İran ilişkilerinde dönüm noktası
Suudi Arabistan ile İran arasındaki diplomatik ilişkiler, 2016 yılında Şii din adamı ve aktivist Nimr el-Nimr'in idamıyla, karşılıklı büyükelçilerin çekilmesiyle tamamen kopmuş durumdaydı. Yemen savaşıyla bu gerilim doruk noktaya çıkmıştı. Çin, 10 Mart tarihinde İran ve Suudi Arabistan'ı Pekin'de buluşturdu. Bu buluşmada taraflar 7 yıl aradan sonra ilişkilerin yeniden başlatılması konusunda mutabık kaldı. Birkaç gün önce taraflar tekrar bir araya geldi ve ortak mutabakat zaptı imzalayarak, iki ülkenin büyükelçiliklerinin yeniden açılması, karşılıklı olarak uçak seferlerinin başlatılması ve ülke vatandaşlarına vize verilmesinin kolaylaştırılması da dahil birçok konuda anlaşmaya vardıklarını duyurdu. Orta Doğu'daki bütün planlarını Suud-İran gerilimi üzerine kuran ABD-İsrail ikilisinin planları böylece suya düşmüş oldu.
Esad'ı Arap Birliği'ne davet edecek
Suud yönetimindeki bir diğer keskin değişim ise Suriye politikasında yaşandı. Suudi Arabistan'ın, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı Mayıs ayında Riyad'ın ev sahipliği yapacağı Arap Birliği zirvesine davet etmeyi planladığı belirtildi. Söz konusu davetin gerçekleşmesi halinde bu, Şam ve Esad yönetimine yönelik uygulanan bölgesel izolasyonun resmen sona erdirileceği anlamına geliyor. Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan'ın önümüzdeki haftalarda Şam'a giderek Esad'a 19 Mayıs'ta yapılması planlanan zirveye katılması için resmi bir davetiye vereceği aktarıldı. Esad'ın bir Arap Birliği zirvesine katılması, Suriye'nin örgütten uzaklaştırıldığı 2011 yılından bu yana Arap dünyasındaki itibarını yeniden kazanması açısından en önemli gelişme olarak görülüyor.
Husiler ile kalıcı barış için buluşulacak
İran'la diplomatik ilişkileri yeniden başlatmak için anlaşan Suudi Arabistan'ın iç savaşın yaşandığı Yemen'de, Tahran destekli Husilerle kalıcı ateşkes görüşmeleri için masaya oturacağı bildirildi. Suudi ve Ummanlı elçilerin Husi yetkililerle barışı görüşmek ve sekiz yıldır süren çatışmaları sona erdirmek için önümüzdeki hafta Yemen'in başkenti Sana'ya gelmeyi planladıkları ifade edildi. Olası anlaşmanın 20 Nisan'daki Ramazan Bayramı öncesinde duyurulması bekleniyor.
ABD: Hayal kırıklığına uğradık
Suudi Arabistan'ın Çin'in arabuluculuğunda İran'la ilişkileri yeniden tesis etme anlaşmasına varması, Suriye ve Yemen politikalarında değişikliğe gitmesi ile ilgili ABD'nin Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) direktörü Burns'ten 'hayal kırıklığı' açıklaması geldi. The Wall Street Journal (WSJ) gazetesine göre Suudi Arabistan'a programda olmayan bir ziyaret gerçekleştiren CIA Direktörü Burns, Körfez krallığının Çin'in arabuluculuğunda İran'la normalleşmesine Washington'ın hazırlıksız yakalandığını belirtti. WSJ'ye konuşan adı açıklanmayan kaynaklara göre "Riyad tarafından hayal kırıklığına uğratıldık" diye sitem eden Burns, hem İran hem de Suriye ile yürütülen diplomasi karşısında Washington'ın 'kendini gafil avlanmış hissettiğini' vurguladı. Oysa Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, Suudi yetkililerin yaptıkları görüşmelerle ilgili Amerikan tarafını bilgilendirdiklerini söyleyerek kamuoyu önünde görüntüyü kurtarmaya çalışmıştı.