Kışkırttıkları Ermenilerin bir netice alamayacağını gören İngiltere, Fransa ve Rusya 11 Mayıs 1895 tarihli nota ile Berlin antlaşmasının 61. Maddesinin derhal yürürlüğe konulmasını istemişlerdir. Ayrıca notaya göre, Doğu vilayetlerinde yeni valiler tayin edilmeli, bu tayinler de büyük devletlerin direktifleri istikametinde yapılmalıydı. Ayrıca Ermenilerden müteşekkil jandarma birlikleri kurulmalı ve cani ermenilere dersini veren halktan oluşmuş birlikler dağıtılmalıydı. Notayı kabul ettirmek için tehdidini ileri götüren İngiltere donanmasını Çanakkale Boğazı önlerine getirmişti. Fakat Abdülhamid Han, bu tehditlere boyun eğmediğini ve eğmeyeceğini kesin olarak ortaya koymuştur. 3 Haziran 1895'te verdiği cevabî nota ile, 11 Mayıs notasını bütünüyle ve kesin bir şekilde, açık kapı bırakmayacak surette reddetmiştir.
Abdülhamid Han, Osmanlı Devletine göz dikmiş bu üç devlete karşı, sıkı bir dostluk münasebetleri kurmuş bulunduğu Almanya ile Avusturya ve Macaristan'ı ileri sürmüş ve böylece bu ihtiraslı devletleri pasif hale getirmiştir. Ayrıca İtalya ile de iyi münasebetlerim devam ettirerek bu devletin de aleyhte tavır, almasını önlemiştir.
Diplomatik yoldan ve anarşi ile bir neticeye ulaşamayacaklarını anlayan Ermeni komiteciler, Abdülhamid Han hayatta olduğu müddetçe de hiçbirşey elde edemeyeceklerini anlayarak padişah'a suikast tertip ederek öldürmeye karar verirler.
Suikast planının tatbiki için uluslararası anarşistlerle temasa geçerler. Belçikalı anarşist Jorris İstanbul'a gelerek Padişah'ın selamlık merasimlerini takip eder.
Padişah'ın her Cuma günü Yıldız camiinden çıktıktan sonra l dakika 42 saniyede arabasına bindiği tesbit edilir. Suikast için Viyana'da hususi araba yaptırılarak parçalar halinde İstanbul'a getirilir. Daha sonra İstanbul'da monte edilir. Çok büyük tahrip gücü olan saatli bomba arabaya yerleştirilir ve Yıldız camii önüne Padişahın arabasının yanına bırakılır. Suikastçilere göre her şey tamamdır. Fakat onlar takdir-i İlâhiyi hesaba katmamışlardır. Padişah o gün âdetinin hilafına olarak Şeyhülislam Cemâleddin Efendi ile birkaç saniye konuşmak için cami kapısında durur. Tam o sırada bomba müthiş bir gürültü ile infilak eder. Atların kemikleri etrafa sıçrayarak çevredekileri yaralar. Camiin önündeki saat kulesi padişaha siper olmuştur, herkes telaş içerisinde sağa sola koşuşurken Abdülhamid Han yerinden kımıldamaz ve yüksek sesle telaşa kapılmanın yersiz olduğunu hatırlatır. Bu şekilde suikast akim kalmış olur.
Suikastın başarısızlığına üzülenler arasında emperyalist devletler ve Ermenilerin yanı sıra, Osmanlı vatandaşı olup ta ismi fazlaca duyulanlar da vardır. Tevfik Fikret ve Ahmet Refik Altınay bunlardan ikisidir.
Tevfik Fikret Ermeni komitacıları tebrik eder, fakat padişahın ölmediğine neredeyse ağlar ve üzüntüsünü bomba hadisesini işlediği "Bir lahza-i teah-hur" şiirinde şöyle dile getirdi.
Abdülhamid Han, Osmanlı Devletine göz dikmiş bu üç devlete karşı, sıkı bir dostluk münasebetleri kurmuş bulunduğu Almanya ile Avusturya ve Macaristan'ı ileri sürmüş ve böylece bu ihtiraslı devletleri pasif hale getirmiştir. Ayrıca İtalya ile de iyi münasebetlerim devam ettirerek bu devletin de aleyhte tavır, almasını önlemiştir.
Diplomatik yoldan ve anarşi ile bir neticeye ulaşamayacaklarını anlayan Ermeni komiteciler, Abdülhamid Han hayatta olduğu müddetçe de hiçbirşey elde edemeyeceklerini anlayarak padişah'a suikast tertip ederek öldürmeye karar verirler.
Suikast planının tatbiki için uluslararası anarşistlerle temasa geçerler. Belçikalı anarşist Jorris İstanbul'a gelerek Padişah'ın selamlık merasimlerini takip eder.
Padişah'ın her Cuma günü Yıldız camiinden çıktıktan sonra l dakika 42 saniyede arabasına bindiği tesbit edilir. Suikast için Viyana'da hususi araba yaptırılarak parçalar halinde İstanbul'a getirilir. Daha sonra İstanbul'da monte edilir. Çok büyük tahrip gücü olan saatli bomba arabaya yerleştirilir ve Yıldız camii önüne Padişahın arabasının yanına bırakılır. Suikastçilere göre her şey tamamdır. Fakat onlar takdir-i İlâhiyi hesaba katmamışlardır. Padişah o gün âdetinin hilafına olarak Şeyhülislam Cemâleddin Efendi ile birkaç saniye konuşmak için cami kapısında durur. Tam o sırada bomba müthiş bir gürültü ile infilak eder. Atların kemikleri etrafa sıçrayarak çevredekileri yaralar. Camiin önündeki saat kulesi padişaha siper olmuştur, herkes telaş içerisinde sağa sola koşuşurken Abdülhamid Han yerinden kımıldamaz ve yüksek sesle telaşa kapılmanın yersiz olduğunu hatırlatır. Bu şekilde suikast akim kalmış olur.
Suikastın başarısızlığına üzülenler arasında emperyalist devletler ve Ermenilerin yanı sıra, Osmanlı vatandaşı olup ta ismi fazlaca duyulanlar da vardır. Tevfik Fikret ve Ahmet Refik Altınay bunlardan ikisidir.
Tevfik Fikret Ermeni komitacıları tebrik eder, fakat padişahın ölmediğine neredeyse ağlar ve üzüntüsünü bomba hadisesini işlediği "Bir lahza-i teah-hur" şiirinde şöyle dile getirdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.