Soros, Edelman, Erdoğan ve başörtüsü

Türkiye'nin AB macerasına sürüklenişinin Avrupa'daki 'hayır' referandumlarıyla "resmen" bitmesi ile birlikte Ankara'da yeni bir siyasi dönem başladı. Bu yeni siyasi dönemi çok iyi okumak, hükümetin bindiği (bindirildiği) atın hususiyetlerini iyi analiz etmek gerekiyor. Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor, uluslararası güç odaklarının belirlediği gündeme mahkum bu hükümet, "AB'den de tehlikeli" bir oyunla karşımıza çıkıyor. Buna bir de hükümetin seçim reflekslerini ve tutulmamış vaadlerin getirdiği yükü eklediğimizde, önümüze konulan yeni dönemin gerçekten de hayırlı olmayacağı anlaşılıyor.Peki AB sonrası dönemin temel karakteristiği ne olacak?1- Uluslararası güç odakları kendisini AB'ye mahkum etmiş hükümetin, AB'nin iflası ile birlikte ne kadar zor duruma düştüğünün elbette farkındalar. Bakmayın siz içerde henüz "Madem AB'ye alınmayacaktık öyle ise bizi niçin 2.5-3 yıldır bununla meşgul ve mahkum ettiniz. Bu ne biçim siyasi körlüktür" sorusunun tartışılmadığına...Bu temel soru hükümetin boynuna geçirilmiş bir yağlı ilmektir. Dışarısı istediği an bu soruyu sordurur ve infaz gerçekleşir. Ama şimdilik buna gerek görmüyorlar. Çünkü zayıf hükümet, her zaman, daha az zayıf hükümetten iyidir.2- İşte AB denilen -deyim yerindeyse- kötü yola düşürme halinden ana-babasının haberi olmasını istemeyecek iktidar herşeyi yapmaya hazır haldedir. Ve o nedenle de Türkiye'ye dayatmalar ar-ta-cak-tır."Peki bu dayatmalar hangi kulvarda olacak" derseniz, bunun cevabını Tayip Erdoğan'ın Washington ziyareti, Soros'un Türkiye çıkarması ve ABD büyükelçisi Eric Edelman'ın giderayak yaptığı açıklamalarda arayabiliriz.1- Tayyip Erdoğan AB kapılarının kapanmasının ardından ABD'ye neredeyse zoraki bir ziyaret gerçekleştirmiş ve orada oğlunun imam-hatipli olmasından dem vurarak, başörtüsü konusunda ağıtlar yakmıştır. Öncelikle bu meselinin -hiç yeri yokken- ABD'de dile getirilmesi manidardır. Mekanın bir televzyon ekranı ve Washington olması şu anlama geliyor:1- Bu sorunun çözülmemesinin sebebi ABD'dir!2- Lütfen bana yardımcı olun. Bu işi çözeyim!Bu iki noktanın ortak paydasının yani İslami hürriyetler anlamındaki sorunsalın kaynağının ABD olduğunu sözkonusu ziyaretten 1 hafta sonra ülkede yaşadığımız türban krizi de ortaya koydu.Genelkurmay internet sitelerinde tesettürün, türban değil başörtüsü olursa şayet bir problem çıkarmayacaklarını deklare etti.Demek ki bu problemin kaynağı Ankara değil ABD imiş. Tayyip Bey de oralarda boşuna ağlıyormuş! Başbakan ABD'de çözüm için izin vermesini istiyor, gözyaşı döküyor.Başörtüsünün ardında niçin ABD var sorusunu bilmiyoruz sormaya veya cevaplandırmaya gerek var mı? Yıllarca bu konu üzerinden bu ülke zayıf düşürüldü. Asker ile millet arasındaki açı farkı ve kutuplaşma bu temel argümanlar üzerinden üretildi.Gelelim şimdi koununun bir başka bamteli noktasına.Tayyip Erdoğan başörtüsü meselesini niye durup dururken gündem etmeye başladı. Daha düne kadar toplumsal mutabakat ve bedel tartışmalarını açan Tayyip Bey'in bizzat kendisi değil miydi?Bunun iki nedeni var. Yazının başındaki tesbite dönerek bu soruya cevap verelim:1- ABD Türkiye'nin önüne yakıcı bir gündemle geliyor.2- Bu hükümetin bu taleplerin hiçbirine hayır deme şansı olmadığı için iktidar bu yakıcı gündemin üzerine bir örtü atmak istiyor. Onun adı da işte bizim 40 yıllık meselemiz "türban" oluyor.Peki nedir bu kavurucu gündem dersiniz? Onun cevabını Eric Edelman'ın yukarıda bahsettiğimiz giderayak yaptığı röportaj ve mektuptan anlayabiliriz.Eric Edelman ne diyor özetle:"İslam 'hak' bir dindir diyemezsiniz. Bunları değiştireceksiniz."Aynı arda anda ard arda gelen mahkeme kararları:"Misyonerlik haktır ve din özgürlüğüne girer."Patrik'in Sen Sinod'u yabancı papazlardan oluşturmasından tutun da, Beyrut metropolitlerini İstanbul'da yargılamasına kadar yapıp ettiklerini bu mesaja eklediğimizde ortaya ne çıkıyor dersiniz?"Ülkede hızlı bir Hıristiyanlaştırma süreci başlayacak." Bu cümleyi şöyle düzeltelim:"Ülkede hızlı bir Hıristiyanlaştırma süreci kurumsal bir kimliğe kavuşturulacak."Nedir bunlar derseniz: Birincisi Heybeliada Papaz Okulu'nun açılması İkincisi, patrikhane devletine giden yolda Bartholomeos'un "ekümenik" sıfatının kabulü.Alın size adamı mum yapacak bir gündem! Edelman diplomatik teamülleri yok sayarak Diyanet'ten sorumlu bakana mektup yazıyor:"İslam Hak dindir hutbelerinden vazgeçin"!Bu işin sonu Ayasofya'nın açılışna kadar uzar ki taze bir mahkeme kararı da var önümüzde:"Ayasofya cami olamaz!"İşte bu azgın Hıristiyanlaştırma sürecinde hükümet elbette zorluklar yaşayacak!İmam-hatip, Kur'an kursu ve başörtüsü için yola çıkılıp da, papaz okulunun açılmasını düşünebiliyor musunuz?Elbette bu iş için çalışan hocaefendi kılıklı emekli ilahiyatcılar var. Onlar papaz okulunun açılması için ellerinden geleni ardlarına koymadılar. Hıristiyanlağın "hak" bir din olduğunu anlattılar, yaydılar. Ama yine de ortada bir ulu çınar, bir büyük millet ve din-i islam var!Toparlayacak olarsak ortaya ne çıkıyor:1- Tayyip Bey başörtüsü tartışmasını başlatarak papaz okulunun, haç gündeminin üstünü türbanla kapatmaya çalışıyor.2- Millete, hiç değilse "evet" dediği bu gündem için bir gerekçe üretmeye çalışıyor.Yani demek istiyor ki "bakın papaz okulu açılıyor, ılımlı islam yani ABD'nin dediği İslam geldi ama biz de başörtüsünü çözdük. Hatta "çözmeye çalıştık" ifadesini bile iktidarın fit olduğunu düşünüyorum.Soros'un bu denklemdeki yerine gelince... Onu Nasuhi Güngör açıkladı. Soros laiklik konusunda aşırıya gittiklerini, okullarda bu işin başörtüsü noktasına ulaşmaması gerektiğini söyledi.Pazılımıza bu sözlerin anlamını siz ekleyin. Ama küçük bir yardımımız olsun sizlere: Soros, patrik ile gizli bir görüşme yaptı İstanbulda!Son cümle: Gizli ve sıcak gündem Heybeliada Papaz Okulu!.. Bu sezon mutlaka açmak istiyorlar.Son söz: Hey gidi başörtüsü kimleri ağlattın, kimleri güldürmeye devam ediyorsun!