Bugün vatandaşın gündemi her ne kadar hayat pahalılığı, geçim zorluğu, zamlar kısaca ekonomi olsa bile en önemli sorunumuz iman ve ahlaki zafiyetlerdir.
Ahlaki zafiyet denince aklımıza ilk gelen fuhuştur, gasptır, cinayettir. Bence bu kavramlar sonuçtur.
Ahlaki zafiyet dilde başlar. Allah (c.c) bir çok ayetinde güzel konuşmayı, hitap etmeyi emrettiği gibi boş ve argo hitaplardan menettiğini, böyle dile sahip olanların bedel ödeyeceğini ifade eder.
Peygamber Efendimiz (s.a.a.v); "Ya hayır söyle ya da sus" buyururken bir başka hadisinde ise 'Özür dilemek zorunda kalacağın sözü söyleme' şeklinde emretmiş yani argo konuşmayı yasaklamıştır.
İmam Ali (a.s) Efendimizin; "Söz ağzından çıkana kadar senin esirindir, çıktıktan sonra ise sen onun esirisin" vurgusu, hitabın veya konuşma üslubunun kişinin karakteri ve insanlar arası ilişkilerde derin bir ölçü ifadesidir.
Maalesef her türlü ölçüleri kaybettik. Kalabalık ortamlarda dün yüzümüzün kızardığı cümleler, hitaplar vs. çok sıradan cümleler gibi kullanılıyor.
Bir toplu taşıma aracında kadın veya erkeğin telefonda en galiz küfürleri rahatça kullandığına defaatle şahit oldum.
İlginçtir! Bir çok kez uyarmaya kalktım. Ama hem o argo hitap sahipleri, hem de diğer insanlar tarafından, "sana ne kardeşim, bırak ne diyorsa desin" şeklinde kınandım.
Tabi toplumun bu hale gelmesinde bir çok etken var. Bence en önemli etkenlerin başında siyasi, sosyal, dini ve kültürel olarak toplumun önüne geçen, insanları yönlendiren, kalabalıkların hayran olduğu kişi veya kişilerin bu bozulmada etkisi çok büyüktür.
Bu yazımda bahsettiğim sınıflardan siyasetçilerin toplum ahlakına verdikleri zararlardan söz edeceğim.
Hemen her akşam ana haber bültenlerinde ve yazılı medyada Meclis'te temsil edilen partilerin liderlerinin, sözcülerinin, önde gelen isimlerinin kullandıkları hitapları hepimiz biliyoruz.
Örnekler vereyim mi? "Namussuz, ahlaksız, müptezel, alçaklar, zalimler, kadın mıdır, kız mıdır, afişte, ya kiralıktır ya satılık, mert değil namertsin, artistlik yapma, ananı da al git, haşhaşiler, nebbaşlar, din pazarlamacıları, mezarlık soyguncusu, sapıklar, ulan İsrail dölü, edepsiz kadın, aydın müsveddeleri, edep fukarası, ağzını sileyim, ayyaşlar, vatan hainleri, terörist besicileri..."
Evet, bu tabirleri ve daha fazlasını birbirlerine karşı kullanıyorlar. Toplum, ya ekranlardan ya da meydanlardan bu hitaplara taraf oluyor, alkışlıyor, sahipleniyor.
Bu sözleri sarf edenler daha sonra modern toplum, dindar gençlik, çağdaş insan vs. gibi konularda konuşuyor.
Bu kişi ve zihniyetlere; ne ektiniz ki, ne bekliyorsunuz diye sormak istiyorum.
Bir an önce kimliğimize kavuşmak zorundayız.
Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu 40 yıldan beri 'önce insan' hedefiyle on binlerce konferans, toplantı ve programlar yaptılar. Bugün bu programlar, 'ahlaki zafiyetler ve çıkış yolları' başlığı altında her hafta bir çok il ve ilçelerde devam ediyor.
Bu programlarda Allah-u Teâlâ'nın profilini çizdiği, Peygamber Efendimiz ve Ehl-i Beyt'inin o profili bizzat canlandırdığı mükemmel insan tablosu anlatılıyor.
'İslam, milletimizin milli dinidir'
Bu mealde notlarım arasında Ocak 2010 tarihinde Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde yayınlanan bir demecine rastladım. Sayın Baş şöyle diyordu;
"Esasen İslam, Türk milletinin milli dinidir. O'nu, O'ndan kopardığınız zaman Türklüğü diye bir şeyi kalmaz.
Bu milleti bir arada tutan en büyük harç İslam'dır ve milletimizi, Türk yapan unsurdur. O mayayı Muhammediyi atan Ehl–i Beyt'tir. Biz onların nefesiyle konuşuyoruz. Onların sözüdür bizim sözümüzdür…
Bizi, birbirine bağlayan unsurlarımız çok güçlüdür. Bu manevi unsurlar maddeye kültür olarak yansıdı. Buna Türk–İslam kültürü diyoruz. Kimliğimiz bu kültürdür.
Şimdi bu kimlik duvar gibi batılın karşısında bir virgül taviz vermedi. Ne yapacaksın? Bu şahsiyeti yok edeceksin. Ilımlı dedikleri o menem şeyin adı bu. O kimliği yok etmek. Onu yok etmek için seninle savaşıyor.
Kültürünle, medeniyetinle, siyasetinle savaşıyor. Önce dinini hallediyor ki, bunları ardından tek tek alabilsin. Ve nitekim de böyle oluyor. Büyük Ortadoğu Projesi ve İslam dünyasında oynanan oyunun adı Müslümanların birbirine girerek tamamen mefluç hale gelmesi ve bu ülke üzerinde hesabı olanların da bu memleketi onlara meydan etmesi gayreti ve çalışmasıdır…"
İşte sebep ve yaşadığımız sonuç…
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025