Celal Talabani, Kuzey Irak'ta Bin Ladin'in askerlerinin olduğunu söylüyor. Böylece yeniden ABD kuvvetlerini Körfez'e çekmeye çalışıyor.
Bu gayret Celal Talabani ile Saddam arasında olup-bitecek bir politika değildir. Olayın asıl hedefi hiç şüphesiz Türkiye'dir. Irak, özelllikle Kuzey Irak'a bir saldırı olursa, Türkiye fiilen olaya çekilmek üslenecek ve ekonomimiz daha da sıkışacaktır.
İşin aslı elbette Talabani'n dediği gibi değil. Fakat Talabani, Batılı bir senaryoyu seslendiriyor. Amaç ateş için bir kibrit çakmaktır. Irak'ın ve hatta İran'ın dövülmesi genel amaçlar içinde mevcuttur.
Bu tespitten sonra, Türkiye'nin, Talabani'ye karşı etkin bir politika izlemesi gerekir. Zira Talabani'nin sözü mustakbel bir harakât için sebep teşkil edebilir.
Zaten ABD'nin sunduğu deliller açık, net ve tartışmasız değildir. Öyleyse zanni haberler ülkemiz tarafından önemsenmelidir. Hatta bir adım öne geçip Talabani sıkıştırılmalıdır.
Bazı medya mensuplarının oyuna geldiğini, Talabani istikametinde haber ve yorum yaptıklarını görüyoruz. Umarız bu yanlış tekrarlanmaz.
NATO'nun, hatta AB'nin bile aynı çizgiye getirilme aşamasında olduğu bir zamanda, Türkiye'nin işi elbette kolay olmayacaktır. Fakat, olayın bölgeden uzaklara taşınması çok önemli bir hedeftir.
Türkiye'nin bazı borçlarının silinmesi ya da Türkiye'ye borç verilmesi tekliflerine gelince, bu tavır açıkça "bir satın alma" teklifinden başka bir şey değildir.
Özellikle Türkiye ve Pakistan'ın aynı noktaya konulması meselesinin ayrı bir nüktesidir.
Afganistan'a karşı Pakistan, Ortadoğu'ya karşı Türkiye kullanılacaktır.
Bu senaryo da Batının iki amacı birden gerçekleşmiş olacaktır.
Birincisi, Müslüman hedefleri, Müslümanlarla vuracak; ikincisi, Müslümanlar arasında olması muhtemel dayanışmayı kıracaktır.
Böylece petrol zengini bu ülkelerin petrolleri daha kolay bir şekilde Batılılarca sömürülecek, sanayi devrimi yapamamış bu ülkeler, Batının pazarı olmaya devam edecektir.
Zâfa uğramış bir Ortadoğu aynı zamanda İsrail'in işine gelecektir.
Görüldüğü üzere, dünkü makalemizde de işaret etmiştik; ABD'deki saldırı dış kaynaklı olmadığı halde, zanni iddialarla bir hayli geniş senaryolar hayata geçirilmek isteniyor.
Silahlı Kuvvetlerimiz başta olmak üzere, Türk ziyaretçisinin ve halkımızın olayları engin bir firasetle değerlendireceğine inancımız tamdır.
Bugün birlik zamanıdır. Mesele ideolojiye boğulmadan, dış mahveçli senaryoların tesirinde kalmadan değerlendirilmelidir. Gelinen bu noktada ısrarla söylüyoruz ki, zanni iddialar değil, gerçek deliller ortaya koyularak faiiler tarafsız mahkemelerde yargılansın. Bunca kitle imha silahının mevcut olduğu bir ortamda, halkı ayırmamız asla mümkün olamaz. Mesele adalet boyutundan, zulüm boyutuna kayar.
Bu gayret Celal Talabani ile Saddam arasında olup-bitecek bir politika değildir. Olayın asıl hedefi hiç şüphesiz Türkiye'dir. Irak, özelllikle Kuzey Irak'a bir saldırı olursa, Türkiye fiilen olaya çekilmek üslenecek ve ekonomimiz daha da sıkışacaktır.
İşin aslı elbette Talabani'n dediği gibi değil. Fakat Talabani, Batılı bir senaryoyu seslendiriyor. Amaç ateş için bir kibrit çakmaktır. Irak'ın ve hatta İran'ın dövülmesi genel amaçlar içinde mevcuttur.
Bu tespitten sonra, Türkiye'nin, Talabani'ye karşı etkin bir politika izlemesi gerekir. Zira Talabani'nin sözü mustakbel bir harakât için sebep teşkil edebilir.
Zaten ABD'nin sunduğu deliller açık, net ve tartışmasız değildir. Öyleyse zanni haberler ülkemiz tarafından önemsenmelidir. Hatta bir adım öne geçip Talabani sıkıştırılmalıdır.
Bazı medya mensuplarının oyuna geldiğini, Talabani istikametinde haber ve yorum yaptıklarını görüyoruz. Umarız bu yanlış tekrarlanmaz.
NATO'nun, hatta AB'nin bile aynı çizgiye getirilme aşamasında olduğu bir zamanda, Türkiye'nin işi elbette kolay olmayacaktır. Fakat, olayın bölgeden uzaklara taşınması çok önemli bir hedeftir.
Türkiye'nin bazı borçlarının silinmesi ya da Türkiye'ye borç verilmesi tekliflerine gelince, bu tavır açıkça "bir satın alma" teklifinden başka bir şey değildir.
Özellikle Türkiye ve Pakistan'ın aynı noktaya konulması meselesinin ayrı bir nüktesidir.
Afganistan'a karşı Pakistan, Ortadoğu'ya karşı Türkiye kullanılacaktır.
Bu senaryo da Batının iki amacı birden gerçekleşmiş olacaktır.
Birincisi, Müslüman hedefleri, Müslümanlarla vuracak; ikincisi, Müslümanlar arasında olması muhtemel dayanışmayı kıracaktır.
Böylece petrol zengini bu ülkelerin petrolleri daha kolay bir şekilde Batılılarca sömürülecek, sanayi devrimi yapamamış bu ülkeler, Batının pazarı olmaya devam edecektir.
Zâfa uğramış bir Ortadoğu aynı zamanda İsrail'in işine gelecektir.
Görüldüğü üzere, dünkü makalemizde de işaret etmiştik; ABD'deki saldırı dış kaynaklı olmadığı halde, zanni iddialarla bir hayli geniş senaryolar hayata geçirilmek isteniyor.
Silahlı Kuvvetlerimiz başta olmak üzere, Türk ziyaretçisinin ve halkımızın olayları engin bir firasetle değerlendireceğine inancımız tamdır.
Bugün birlik zamanıdır. Mesele ideolojiye boğulmadan, dış mahveçli senaryoların tesirinde kalmadan değerlendirilmelidir. Gelinen bu noktada ısrarla söylüyoruz ki, zanni iddialar değil, gerçek deliller ortaya koyularak faiiler tarafsız mahkemelerde yargılansın. Bunca kitle imha silahının mevcut olduğu bir ortamda, halkı ayırmamız asla mümkün olamaz. Mesele adalet boyutundan, zulüm boyutuna kayar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Baki Bektaş / diğer yazıları
- Gerçek hayat ahiret hayatıdır / 09.09.2003
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002