İlim ve irfanda yüksek bir derece sahibi olan ve büyük bir veli olan Seyda Hazretlerinin pekçok kerametleri görüldü. İbrahim Ay adındaki bir kimse şöyle anlattı: "Ben Seyda Efendi'yi ziyarete ilk gittiğimde Pakistan'dan bir zengin gelmiş, dört gün beklediği halde Seyda Efendi'yi görememişti. Akşam vakti varmıştım. Sabah oldu. Seyda Efendi, erkenden İzmit Kağıt Fabrikasının Müdürünü çağırdı. İki memuru ile birlikte onlar içeri girince ben kapıda bekledim. İsmimle çağırılmadıkça girmemek düşüncesindeydim. İsmimi kimseye de söylememiştim. Baktım Seyda Efendi'nin oğlu Muhammed Nurullah Efendi ile beni; "İbrahim Adıyamani de gelsin!" diye çağırtmış. İçeri girdim. Beni karşısına oturttu. Sağımda İzmit Kağıt Fabrikası Müdürü, solumda da iki memuru vardı. Bize biat verdi yani talebeliğe kabul etti. Yapacağımız vazifeleri anlattı. Ben kendi kendime; "Önceden duydum ki bu zat Nakşi, Kadiri ve Rufai yollarının üçünden de biat veriyor. Bu nasıl olur?" diye düşündüm. Başımı kaldırıp yüzüne doğru bakınca, bana bakarak "Evet biz kök olarak Nakşi'yiz. Fakat hem Kadiri, hem de Rufailiği vermekle vazifeliyiz" buyurarak benim zihnimden geçen soruya cevap verdi.
Bir defasında Dicle Nehri taşmış, Cizre şehrini bir çember içerisine almıştı. Seyda Efendi'nin Dergahının duvarından içeriye su akıyordu. Durumu Seyda Efendi Hazretlerine bildirdiler ve yardım istediler. Seyda Hazretleri de parmağındaki yüzüğünü çıkararak; "Benden bir yüzük istiyor" buyurdu ve yüzüğünü nehre attı. Nehir derhal yatağına çekildi. Yine bir defasında Cizre'yi Dicle Nehri basmış, her tarafı su kaplamıştı. Kaymakam ve belediye reisi gelerek Seyda Hazretlerinden dua istediler. Seyda Efendi dua ettikten sonra onlara seccadesini verdi ve; "Seccadeyi alın gidin. Uğradığınız her yerde nehir önünüzden kaçıp gidecektir" buyurdu. Kaymakam ve belediye reisi seccadeyi alarak şehrin her tarafını gezdiler. Hakikaten uğradıkları her yerde, nehir önlerinden çekilip, yatağına gitti.
Molla Muhammed adında bir kimse, Seyda Efendi Hazretlerine; "Kurban! Allah-u Teâlâ'nın rızasına nasıl erebiliriz?" dedi. Seyda Efendi Hazretleri; "Cenab-ı Allah lutf ederse erersin" buyurdu. O kimse aynı soruyu ikinci ve üçüncü defa sorunca aynı cevabı aldı. Dördüncü defa sorunca Seyda Efendi Hazretleri; "Bana bak Molla Muhammed kalbinin üzerindeki paraları ne zaman yakarsan, işte o zaman Allah'a erersin" buyurdu. Görünüşte mütteki bir insan olan Molla Muhammed, parayı çok seviyormuş. onun kalbindekileri keramet olarak bilip bu şekilde cevap verdi.
Bir defasında Dicle Nehri taşmış, Cizre şehrini bir çember içerisine almıştı. Seyda Efendi'nin Dergahının duvarından içeriye su akıyordu. Durumu Seyda Efendi Hazretlerine bildirdiler ve yardım istediler. Seyda Hazretleri de parmağındaki yüzüğünü çıkararak; "Benden bir yüzük istiyor" buyurdu ve yüzüğünü nehre attı. Nehir derhal yatağına çekildi. Yine bir defasında Cizre'yi Dicle Nehri basmış, her tarafı su kaplamıştı. Kaymakam ve belediye reisi gelerek Seyda Hazretlerinden dua istediler. Seyda Efendi dua ettikten sonra onlara seccadesini verdi ve; "Seccadeyi alın gidin. Uğradığınız her yerde nehir önünüzden kaçıp gidecektir" buyurdu. Kaymakam ve belediye reisi seccadeyi alarak şehrin her tarafını gezdiler. Hakikaten uğradıkları her yerde, nehir önlerinden çekilip, yatağına gitti.
Molla Muhammed adında bir kimse, Seyda Efendi Hazretlerine; "Kurban! Allah-u Teâlâ'nın rızasına nasıl erebiliriz?" dedi. Seyda Efendi Hazretleri; "Cenab-ı Allah lutf ederse erersin" buyurdu. O kimse aynı soruyu ikinci ve üçüncü defa sorunca aynı cevabı aldı. Dördüncü defa sorunca Seyda Efendi Hazretleri; "Bana bak Molla Muhammed kalbinin üzerindeki paraları ne zaman yakarsan, işte o zaman Allah'a erersin" buyurdu. Görünüşte mütteki bir insan olan Molla Muhammed, parayı çok seviyormuş. onun kalbindekileri keramet olarak bilip bu şekilde cevap verdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.