Başlığımızdaki ikinci mısranın, Aşık Mahsuni’nin meşhur şiirine ait olduğunu belirtelim sözün başında:
“Mevlam gül diyerek iki göz vermiş
Bilmem ağlasam mı, ağlamasam mı?
Dura dura bir sel oldum erenler
Bilmem çağlasam mı, çağlamasam mı?
Yoksulun sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi, söylesem mi?”
Sorulan soruya ilgili bakanın verdiği cevaptan anlıyoruz ki son on yılda yabancılara satılan vatan toprakları tam ön sekiz kat artmış.
Hacıma-hocama bu konuyu her açtığımızda; “canım sadece bunlar mı satıyor, öncekiler de satmış” diyerek savunmaya geçiyorlardı.
Oy verdikleri, oy topladıkları, alkışladıkları ve alkış toplayıp iktidar yaptıkları koskoca Çevre ve Şehircilik Bakanı yalan söyleyecek değil herhalde, buyurun:
“Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın CHP’li A. İhsan Köktürk’ün soru önergesine verdiği yanıt, AKP’nin yabancıya toprak satışında rekor kırdığını belgeledi. 2002’de 1.2 milyon metrekare olan toprak satışı, 2011’de 18.4 milyon metrekareye ulaştı. Sermayesi yabancı şirketlere satılan taşınmazların sayısı ise 13 bine ulaştı.”
Hacım buyur, söz sırası sende…
2002’de yabancılara satılmış olan vatan toprağı 1.2 milyon metrekare, senin bedava avukatlığını yaptığın iktidar döneminde satılan vatan toprağı ise 18.4 milyon metrekare…
“Satışlar yükselmiş on sekiz kata
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?
Üstelik yükseldi satışta çıta
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?”
Aşağıdaki metnin bazılarının uykularını kaçıracağını umut ediyoruz… Keşke…
“Anayasa Mahkemesi, yabancılara toprak satışına ilişkin Turgut Özal döneminde yapılan iki yasal düzenlemeyi 1985 ve 1986 yıllarında, “toprağın bir devletin kurucu unsuru olduğu” gerekçesiyle iki kez iptal etmiştir. Konuyu, tüm açıklığı, gerçekliği ve hukuksal boyutları ile gözler önüne seren Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararında şu görüşlere yer verilmiştir (ders verir gibi).
“Ülke, devletin aslî ve maddî unsurlarından biridir. Ülke olmadan devlet olamaz. Ülke, devlet otoritesinin geçerli olacağı alanı belli eder. Devlet, sahip olduğu koruyucu unsur niteliğini taşıyan üstün kudretine dayanmak suretiyle ülkede yerleşik olan ve devletin diğer aslî- maddî kurucu unsurunu oluşturan insan topluluğunun güvenliğini ve yararını gözetlemek durumundadır. Bu aslî görevi nedeniyledir ki, ülke üzerinde, egemenliğe dayalı üstün bir hakka sahiptir. Toprak ile ilgili konuda insan haklarına saygılı, ölçülü, adîl bir sınırlama, devlet için bir nefs-i müdafaa niteliğindedir.
Ülkede yabancının arazi ve emlak edinmesi, salt bir mülkiyet sorunu gibi değerlendirilemez. Toprak, devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlığının simgesidir.
Ülke ile ulus arasında bağlantı vardır. Ülke, bu ulusun bireylerine aittir.
Belli bölgelerde toprak alacak yabancılar bu hükümlerden yararlanarak çoğunluk sağlayarak etkinlik kazanabilecektir. Bu yöndeki bir gelişme ile satılan, yabancılar tarafından mülk edinilen ülke toprağı ülkeden kopma durumuna gelebilecektir.
Tarihte böyle olaylar yaşanmıştır. Arap topraklarında Yahudiler bu yolla etkinlik sağlamış ve bunun sonucu olarak da burada İsrail Devletini kurmayı başarmışlardır. Bu nedenle ülke topraklarının satışına cevaz veren her iki madde de anayasamızın devletin ülkesi ve ulusu ile bir bütün olduğunu saptayan başlangıç hükümlerine de aykırı bulunmaktadır.”
“Mevlam gül diyerek iki göz vermiş
Bilmem ağlasam mı, ağlamasam mı?
Dura dura bir sel oldum erenler
Bilmem çağlasam mı, çağlamasam mı?
Yoksulun sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi, söylesem mi?”
Sorulan soruya ilgili bakanın verdiği cevaptan anlıyoruz ki son on yılda yabancılara satılan vatan toprakları tam ön sekiz kat artmış.
Hacıma-hocama bu konuyu her açtığımızda; “canım sadece bunlar mı satıyor, öncekiler de satmış” diyerek savunmaya geçiyorlardı.
Oy verdikleri, oy topladıkları, alkışladıkları ve alkış toplayıp iktidar yaptıkları koskoca Çevre ve Şehircilik Bakanı yalan söyleyecek değil herhalde, buyurun:
“Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın CHP’li A. İhsan Köktürk’ün soru önergesine verdiği yanıt, AKP’nin yabancıya toprak satışında rekor kırdığını belgeledi. 2002’de 1.2 milyon metrekare olan toprak satışı, 2011’de 18.4 milyon metrekareye ulaştı. Sermayesi yabancı şirketlere satılan taşınmazların sayısı ise 13 bine ulaştı.”
Hacım buyur, söz sırası sende…
2002’de yabancılara satılmış olan vatan toprağı 1.2 milyon metrekare, senin bedava avukatlığını yaptığın iktidar döneminde satılan vatan toprağı ise 18.4 milyon metrekare…
“Satışlar yükselmiş on sekiz kata
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?
Üstelik yükseldi satışta çıta
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?”
Aşağıdaki metnin bazılarının uykularını kaçıracağını umut ediyoruz… Keşke…
“Anayasa Mahkemesi, yabancılara toprak satışına ilişkin Turgut Özal döneminde yapılan iki yasal düzenlemeyi 1985 ve 1986 yıllarında, “toprağın bir devletin kurucu unsuru olduğu” gerekçesiyle iki kez iptal etmiştir. Konuyu, tüm açıklığı, gerçekliği ve hukuksal boyutları ile gözler önüne seren Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararında şu görüşlere yer verilmiştir (ders verir gibi).
“Ülke, devletin aslî ve maddî unsurlarından biridir. Ülke olmadan devlet olamaz. Ülke, devlet otoritesinin geçerli olacağı alanı belli eder. Devlet, sahip olduğu koruyucu unsur niteliğini taşıyan üstün kudretine dayanmak suretiyle ülkede yerleşik olan ve devletin diğer aslî- maddî kurucu unsurunu oluşturan insan topluluğunun güvenliğini ve yararını gözetlemek durumundadır. Bu aslî görevi nedeniyledir ki, ülke üzerinde, egemenliğe dayalı üstün bir hakka sahiptir. Toprak ile ilgili konuda insan haklarına saygılı, ölçülü, adîl bir sınırlama, devlet için bir nefs-i müdafaa niteliğindedir.
Ülkede yabancının arazi ve emlak edinmesi, salt bir mülkiyet sorunu gibi değerlendirilemez. Toprak, devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlığının simgesidir.
Ülke ile ulus arasında bağlantı vardır. Ülke, bu ulusun bireylerine aittir.
Belli bölgelerde toprak alacak yabancılar bu hükümlerden yararlanarak çoğunluk sağlayarak etkinlik kazanabilecektir. Bu yöndeki bir gelişme ile satılan, yabancılar tarafından mülk edinilen ülke toprağı ülkeden kopma durumuna gelebilecektir.
Tarihte böyle olaylar yaşanmıştır. Arap topraklarında Yahudiler bu yolla etkinlik sağlamış ve bunun sonucu olarak da burada İsrail Devletini kurmayı başarmışlardır. Bu nedenle ülke topraklarının satışına cevaz veren her iki madde de anayasamızın devletin ülkesi ve ulusu ile bir bütün olduğunu saptayan başlangıç hükümlerine de aykırı bulunmaktadır.”
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025