AKP hükümetinin Lübnan'a asker göndermesi, tam anlamıyla şanlı tarihimize kara leke sürmektir. Yapılan iş, nasıl takdim edilirse edilsin, hangi gerekçe ileri sürülürse sürülsün, tarihin tespiti söylediğimiz şekilde olacaktır. Çünkü, Ortadoğu'da başlatılan savaş, geçmişteki Haçlı seferlerinin devamından başka bir şey değildir. Bunu, 11 Eylül olayından sonra halka hitaben yaptığı ve dünya televizyonlarının naklen yayınladığı konuşmada ABD Başkanı Bush ilân etmedi mi? "Yeni bir Haçlı seferi" başlattığını söyleyen ABD Başkanı Bush'un sözlerini bir sürc-i lisan olarak mı algılamamız gerekir? Hayır, bu sözler gerçeğin ta kendisidir. ABD Başkanı Bush, Haçlı seferi başlatmadan önce, adı 'Haçlı Arazi Ağır Silâh Sistemi' olan 12 milyar dolarlık silâh projesini hayata geçirdi. Müslüman ülkelere karşı başlatılan son saldırı, işgal ve istilâlar, gerçekten bir Haçlı seferidir. Bu seferlerin bir özelliği Hıristiyan ve Yahudilerin inanç boyutunda da ittifak etmeleridir. O bakımdan bu savaş, diğerlerinden çok daha tehlikeli ve çok kapsamlıdır. Bilindiği gibi ABD Başkanı Bush, Evangelizmin Bapdist kolundandır. Baptizm, Hıristiyanlıkla Yahudiliği birleştiren bir mezheptir. Bu inanca göre, üçüncü bin yılda Hz. İsa yeniden dünyaya gelecek, bin yıl hüküm sürecek, kendisine tabi olacaklarla yeni bir dünya kuracaktır. Hz. İsa'nın geleceği yer Ortadoğu'dur. Onun için Ortadoğu'nun Müslümanlardan temizlenmesi gerekir. İşte, inancın, amacın ve hedefin özü budur. AKP hükümeti, BM ve NATO'ya büyük önem veriyor. Üzerine görevmiş gibi bu ölü kuruluşları diriltmeye uğraşıyor. Halbuki bu kuruluşların asıl görevi, Haçlı seferlerine meşruiyet kazandırmaktır. Eskiden bunu inkâr ederlerdi, şimdi artık etmiyorlar. Berlin Duvarı'nın yıkılışından sonra, NATO Başkomutanlığı görevini Brüksel'de devralırken komutan John Galvin'in söylediği şu sözler, bu konuda örnek gösterilebilir: "Soğuk savaşı kazandık, 70 yıllık sapmadan sonra, 1300 yıllık savaş eksenine dönüyoruz. Bu, İslâm ile olan savaşımızdır". Soğuk Savaş dönemini 3. Dünya Savaşı olarak niteleyen CIA eski Başkanı James Woolsey de şöyle demiştir: "4. Dünya savaşı başladı. Terörizme karşı savaş, bu savaşın sadece bir parçasıdır. Bu savaş, Müslümanlardan medeniyetimize gelen tehditlere karşı savaştır". Woolsey'e göre, Müslümanların varlığı bile tehdittir. AKP'liler, "Lübnan'da askerimizin burnu kanamayacak, gerekli tedbirler alınmıştır" diyerek halkın feveranını yatıştırmaya çalışıyorlar. O, işin ayrı bir yönü. Türk milleti, niçin Hıristiyan-Yahudi ittifakında yer alındığını soruyor, sorguluyor. Yanlış ittifaklarda, daha doğrusu düşman safında yer almanın bedelini, koca Osmanlı'yı tarihe gömerek ödemedik mi? Merhum Mehmet Akif, Viyana hatırasında şöyle anlatıyor: "Kiliselerde zafer çanları çalmaya başlayınca sevindim. Çünkü Osmanlılar, Almanlarla müttefikti. Zannettim ki, Almanlar zafer kazanmış. Meğer zaferi karşı taraf kazanmış. Hıristiyan orduları Kudüs'ü Müslümanların elinden almış". Bu acı tecrübelerden ders ve ibret almayan AKP'liler, tarihi hata işleyerek, tarihimize kara leke sürmüşlerdir. Bu sözler de Başbakan Tayyip Erdoğan'a aittir. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın şu sözlerini AKP'liler okusunlar da, nereden nereye savrulduklarını görsünler: "Türkiye'nin İsrail'i tanıması tarihimiz açısından ciddi bir talihsizliktir. Bizim tarihimize sürülmüş bir kara lekedir... Türkiye tercihini İsrail ve Filistin konusunda hâlâ yanlış yapmaktadır. Şahsiyetli bir dış politika anlayışıyla Filistin konusundaki tavrini belirleyerek Büyük İsrail Projesi'nin engellemelidir. İnanıyorum ki bu çıkış Türkiye'yi madden ve manen güçlü kılacaktır. Türkiye, Fırat suyu politikasını tekrar gözden geçirmelidir. Ortadoğu'daki kanser mikrobu olan bu zihniyeti sulamak, beslemek kadar büyük zulüm olamaz... İsrail'i devlet olarak tanımıyorum" (Bkz. Yörünge dergisi 8 Ağustos 1993). Bırakınız İsrail'i devlet olarak tanımayı, İsrail'le sarmaş dolaş olmanın hesabını veriniz. Bugün hesap vermezseniz, yarın tarih önünde mutlaka vereceksiniz. Bunu asla unutmayınız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018