Şanghay sekizlisi tarih yazıyor; Türkiye seyrediyor

Ne AB, ne NATO, ne BM ne de ABD, şimdi güç ŞANGHAY SEKİZLİSİNDE. Önümüzdeki dönemde artık dünya siyasetinde 'Şanghay sekizlisi'siz olmaz denilecektir. Biz, bölgemizde bataklığa sürüklenirken; Şanghay İşbirliği Örgütü'ne üye devlet başkanları Kazakistan'da toplandı. Türkiye, bu örgütte; gözlemci statüsünün bile alt seviyesi olan 'Diyalog Ortaklığı' statüsünde. Bu tarihi zirve kutuplarda veya bizimle hiç ilgisi olmayan dünyanın başka bir bölgesinde gerçekleşmiyor. Coğrafyasını paylaştığımız, dahası ticaret yaptığımız, komşuluk yaptığımız, ortak sorunları paylaştığımız bir bölgede gerçekleşiyor. 
Geçtiğimiz hafta Kazakistan'ın başkenti Astana'da Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) devlet başkanları zirvesi yapıldı. Zirvede dünyanın güç dengelerini değiştirtecek devrim gibi çok önemli adımlar atıldı. Pakistan ve Hindistan'ın ŞİÖ'ye tam üyeliği onaylandı.  ŞİÖ dönem başkanlığını ÇİN'in devralması ise önümüzdeki dönemde dünyanın gözünün burada olacağını gösteriyor. 
İki nükleer güce sahip bu iki ülkenin ŞİÖ'ye üye olması ile aralarındaki askeri gerginlik de işbirliğine dönüşmüş oldu.  Medyanın 24 saat canlı yayınla vereceği bu tarihi olaydan bekli de çoğumuzun haberi yok. Kazakistan, Kırgızistan, Çin, Rusya, Tacikistan ve Özbekistan'dan sonra Pakistan ve Hindistan'ın da tam üye olmasıyla ŞİÖ'ye ülkelerinin nüfusu 3 milyarı aşmış durumda. Bu ise dünya nüfusunun neredeyse yarısı. Astana'daki bu son zirve dünyadaki tüm güç dengelerini değiştirecek bir gelişme. Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev, zirveyi 'tarihi' olarak dünyaya duyurması bu sevincin bir yansımasıdır. 
Zira ŞİÖ'nün en önemli amacı terörle mücadele ve üye ülkeler arasında güveni en üst düzeye çıkarmak. Bunun dışında ŞİÖ'ye üye ülkeler arasında başta siyasi olmak üzere, ticari, ekonomik, bilim olmak üzere bütün alanlarda karşılıklı işbirliği hedefleniyor. 
"Demokrasi getiriyoruz" söylemindeki batının bizzat kendisinin bölgede istikrar istemediği, bölgedeki terörün kaynağı olduğu ŞİÖ'ye üye ülkelerce anlaşılmıştır.  Bunun en somut örneğini daha yeni gördük. Suriye'deki Rus birliklerinin komutanı Org. Surovikin, "ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyon ve SDG, binlerce Suriyelinin ölümünden sorumlu olan teröristleri imha etmek yerine IŞİD liderleriyle anlaşma yapıyor." Şeklindeki açıklaması ABD öncülüğündeki batı koalisyonunun niyetini bölgeyi kaosa sürüklemek olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye'nin, basın önünde kendilerine yüklendiği ama fiiliyatta müttefik olarak peşine takıldığı batılı müttefikleri; Türkiye'yi hem komşuları ile kavga noktasına taşıyor hem de bölgesel işbirliği örgütlerine yaklaşmasına engel oluyor. Dahası bu sözde müttefikler Türkiye'nin üzerinde emelleri olan devletler. Türkiye'yi bu durumundan kurtaracak iradeyi; Türkiye'yi bu duruma sürükleyenlerden beklemek ise akılla dalga geçmek olur. Türkiye, "Şanghay sekizlisine neden üye olmalıdır ?" konusunu başka bir yazıda ele alacağız.