Gadir-i Hum denen mevkide toplanan Müslümanlara, Allah'ın emriyle, Hz. Ali'nin Kendinden sonraki halife, veli ve vasi olduğunu ilan eden Resûlullah Efendimiz, sözlerine şu önemli cümlelerle devam etti: "Ey insanlar! O'nu üstün bilin; hiç şüphesiz, Allah O'na üstünlük vermiştir. O'nu kabul edin; şüphesiz Allah O'nu tayin etmiştir. Ey insanlar! O, Allah tarafından tayin edilen imamdır. Her kim O'nun velayetini inkâr ederse, şüphesiz Allah tevbesini kabul etmez ve onu bağışlamaz. Allah'ın, O'na muhalefet eden kimseye böyle davranacağı kesindir. Allah ona böyle yapar ve onu ebediyete kadar, sonsuza dek şiddetli azapla azaplandırır. O halde, O'na muhalefet etmekten sakının. Aksi takdirde yakıtı insanlarla, taşlar olan ve kâfirler için hazırlanan ateşe duçar olursunuz? Her kim Ali'ye düşmanlık eder ve velayetini kabul etmezse, lanetim ve gazabım onun üzerine olsun." Bu ne müthiş bir uyarıdır! Hal böyle iken kendine Müslüman sıfatını yükleyip, bu gerçeklerden İslam âlemini uzak tutan, sözüm ona hocalar, ne büyük bir gazap içindedirler, düşünmek lazım! Peki, ama bu gerçekler insanlardan neden gizleniyor?Bu önemli emri bilmemek ve kulaktan dolma söylemlerle, Hz. Ali'yi sevmekten korkan insanların cehaleti, bu gerçeği görmemelerine sebep olabilir. Fakat bu sebep insanları masumlaştırmaz. Çünkü artık Ehl-i Beyt'in kimler olduğunu ve bu yüce insanları sevmenin, onlara uymanın farz olduğunu, bilmemek, duymamak, cahillikte ısrarcılık etmekten başka bir şey değildir. Yahut da hain ve inançsız insanlar bu gerçeği gizlemek ister. Her ne kadar bu durum gizlenmeye çalışılsa da her dönemde ve devirde Allah bu insanlara karşı dinini savunan ilim ve gönül adamları vasıtasıyla hakkı duyurmuştur.Bu konuda Anadolu toprakları, bu nasipten fazlasıyla yararlanmıştır. Hacı Bektaş Veliler, Yunus Emreler, Mevlanalar bu gerçekle Ehl-i Beyt İslam inancını yayarak, insanları Müslümanlaştırmışlardır. Bu inançla yayılan adalet, hak ve hürriyetler karşısında, toplumsal düzen sağlanmış, kurtla kuzu bir arada yaşamıştır. Bunun sonucunda ise, azınlıklar ve gayrimüslimler "ben de Türk'üm, ben de Müslüman'ım" demeye başlamıştır. Bu düzenin devam etmesi, bazı hain emellilere tehlike arz ettiğinden dolayı, insanlar Hz. Ali ve Onun yönetiminden, adaletinden, iman şemsiyesinden uzaklaştırılmak istenmiştir. Günümüzde, yazdığı Ehl-i Beyt külliyatıyla ve yaptığı sempozyumlarla insanlara gerçeği gün gibi açıklayan ve kaynaklara dayandırarak ispat eden Prof. Dr. Haydar Baş Bey de bu hakikati insanlara sunmuştur. Bizler O'nun sayesinde bu gerçeği öğrendik. Dileğimiz odur ki; bu insanlar Gadir-i Hum olayının önemini idrak edip, Hz. Ali'yi sevmenin farz olduğunu, O'nun hilafetini reddetmenin Allah'ın emrini reddetmek olduğunu, O'na iman etmenin Resûlullah'a iman etmek olduğunu ve ilme giden şehrin kapısının Hz. Ali olduğunu görüp, Gadir-i Hum'u bayram olarak kutlarlar.Hem sosyal hayatta hem de makalelerimizde eserlerinden istifade ettiğimiz, özellikle bu yazımızda Ehl-i Beyt külliyatından çokça faydalandığımız Prof. Dr. Haydar Baş Bey'e teşekkürü borç biliyorum.Gadir-i Hum bayramımız mübarek olsun?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Behiye Alioğlu / diğer yazıları
- Egoist miyiz? / 04.07.2019
- Çok komik / 18.01.2019
- Kilis'ten İzmir'e bir tümevarım / 25.05.2017
- Mekanikleşen kadın / 10.03.2017
- Her çocuk bizimdir / 22.02.2017
- İçindeki mutlu dünyanı keşfet! / 23.11.2016
- Gitmek mi zor kalmak mı? / 25.09.2016
- İlmin amacı / 23.08.2016
- Annenin görevi nedir? / 06.08.2016
- Yaklaşan kamp heyecanı / 28.06.2016
- Çok komik / 18.01.2019
- Kilis'ten İzmir'e bir tümevarım / 25.05.2017
- Mekanikleşen kadın / 10.03.2017
- Her çocuk bizimdir / 22.02.2017
- İçindeki mutlu dünyanı keşfet! / 23.11.2016
- Gitmek mi zor kalmak mı? / 25.09.2016
- İlmin amacı / 23.08.2016
- Annenin görevi nedir? / 06.08.2016
- Yaklaşan kamp heyecanı / 28.06.2016