'Sakın Ali'den şikayetçi olmayın!'
Bazı insanlar, Hz. Ali'nin (a.s) hakkı yerine getirme hususunda gösterdiği sert tutumdan şikayetçi olmuşlardı. Peygamberimiz (s.a.a) bunu duyunca şöyle demişti: "Ey insanlar! Ali'den şikayetçi olmayın. Allah'a yemin ederim ki, Ali, ilâhi haklarla ilgili çok serttir ve bu hususta şikayetçi olmanın faydası yoktur"
23.03.2022 06:00:00
Rivayete göre Ali (a.s) şöyle demiştir:
"Resûlullah (s.a.a) beni Yemen'e gönderdiği zaman, dedim ki: 'Ya Resûlallah! Beni bunlara gönderiyorsun ama benim yaşım henüz çok genç ve yargılamayı nasıl yapacağımı bilmiyorum.' Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.a) elini benim göğsümün üzerine koydu ve şöyle buyurdu: 'Allah'ım! Onun dilini doğruluk üzere sabit kıl ve kalbini doğruya ilet.' Sonra dedi ki: 'Sana birbiriyle davalı iki kişi geldiği zaman, her ikisini de dinlemeden aralarında hüküm verme. İkisini de dinlediğin zaman, hüküm senin için belirginleşecektir.'
Allah'a yemin ederim ki, iki kişi arasında hüküm verirken hiçbir zaman kuşkuya düşmedim." (es-Sîret'ün- Nebeviyye, 4/207).
Ali (a.s) Yemen'de ganimetleri topladı, bunların humusunu (beşte birlik Resûlullah ve Ehl-i Beyt payını) çıkardı. Gerisini arkadaşları arasında paylaştırdı. Bu arada Ali (a.s), Peygamberimizin hac farizasını yerine getirmek üzere Mekke'ye doğru yola çıktığı haberini aldı. Mekke'de Peygamber'e yetişmek için hızla yola koyuldu.
Rivayet edilir ki, Hz. Ali'nin (a.s) seriyesinde bulunan bazı adamlar, onun hakkı yerine getirme hususunda gösterdiği sert tutumundan şikayetçi olmuşlardı. Peygamberimiz (s.a.a) bunu duyunca şöyle demişti: "Ey insanlar! Ali'den şikayetçi olmayın. Allah'a yemin ederim ki, Ali, ilâhi haklarla ilgili çok serttir ve bu hususta şikayetçi olmanın faydası yoktur." (es-Sîret'ün- Nebeviyye, İbn-i Hişam, 4/603, Sîretu'n Nebeviye, İbn-i Kesir, 4/295).
Amr b. Şas el-Eslemî'nin şöyle dediği rivayet edilir:
"Resûlullah'ın (s.a.a) Ali'yle beraber Yemen'e gönderdiği atlılar içinde ben de bulunuyordum. Ona karşı içimde bir hoşnutsuzluk vardı. (el- Müstedrek Ale's-Sahiheyn, 3/134). Medine'ye geldiğim zaman, her toplantıda ve karşılaştığım herkese onu şikayet ediyordum. Bir gün mescitte oturan Resûlullah (s.a.a) ile karşılaştım. Benim, Kendisine baktığımı görünce, gözleriyle beni yanına çağırdı. Yanına gidip oturunca bana şöyle dedi: 'Yeter, ey Amr! Beni incitiyorsun.' Dedim ki: 'İnna lillahi ve inna ileyhi raciun./Biz Allah'tan geldik ve ona döneceğiz. Resûlullah'ı incitmekten Allah'a ve İslâm'a sığınırım.' 'Ali'yi inciten Beni incitmiş olur." (es-Sîret'ün- Nebeviyye, 4/202).
Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere, Hz. Ali (a.s.), Peygamber'in (s.a.a) olmadığı zamanlarda topluma önderlik etme, İslâm risaletini temsil etme, İslâm inancını sapmalara ve eğrilmelere karşı koruma vasıflarına sahip tek insandı. Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.a), onu her önemli, karmaşık ve zor olayda hazır bulundurarak, ayrıca başka hiç kimseye yapmadığı gibi, onu özel bir eğitime tâbi tutarak kendisinden sonra İslâmî denetimi teslim almaya hazırlıyordu. Nitekim Hz. Ali'nin (a.s) şöyle dediği rivayet edilir: "Resûlullah (s.a.a) bana ilimden bin bölüm öğretti ki, her bir bölümden bin bölüm daha açılıyor." (Eimmet-u Ehli'l- Beyt-Tenevvuu Edvar ve Vahdet- u Hedef, Şehit Seyyid Muhammed Bakır es-Sadr, s.95).
"Resûlullah (s.a.a) beni Yemen'e gönderdiği zaman, dedim ki: 'Ya Resûlallah! Beni bunlara gönderiyorsun ama benim yaşım henüz çok genç ve yargılamayı nasıl yapacağımı bilmiyorum.' Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.a) elini benim göğsümün üzerine koydu ve şöyle buyurdu: 'Allah'ım! Onun dilini doğruluk üzere sabit kıl ve kalbini doğruya ilet.' Sonra dedi ki: 'Sana birbiriyle davalı iki kişi geldiği zaman, her ikisini de dinlemeden aralarında hüküm verme. İkisini de dinlediğin zaman, hüküm senin için belirginleşecektir.'
Allah'a yemin ederim ki, iki kişi arasında hüküm verirken hiçbir zaman kuşkuya düşmedim." (es-Sîret'ün- Nebeviyye, 4/207).
Ali (a.s) Yemen'de ganimetleri topladı, bunların humusunu (beşte birlik Resûlullah ve Ehl-i Beyt payını) çıkardı. Gerisini arkadaşları arasında paylaştırdı. Bu arada Ali (a.s), Peygamberimizin hac farizasını yerine getirmek üzere Mekke'ye doğru yola çıktığı haberini aldı. Mekke'de Peygamber'e yetişmek için hızla yola koyuldu.
Rivayet edilir ki, Hz. Ali'nin (a.s) seriyesinde bulunan bazı adamlar, onun hakkı yerine getirme hususunda gösterdiği sert tutumundan şikayetçi olmuşlardı. Peygamberimiz (s.a.a) bunu duyunca şöyle demişti: "Ey insanlar! Ali'den şikayetçi olmayın. Allah'a yemin ederim ki, Ali, ilâhi haklarla ilgili çok serttir ve bu hususta şikayetçi olmanın faydası yoktur." (es-Sîret'ün- Nebeviyye, İbn-i Hişam, 4/603, Sîretu'n Nebeviye, İbn-i Kesir, 4/295).
Amr b. Şas el-Eslemî'nin şöyle dediği rivayet edilir:
"Resûlullah'ın (s.a.a) Ali'yle beraber Yemen'e gönderdiği atlılar içinde ben de bulunuyordum. Ona karşı içimde bir hoşnutsuzluk vardı. (el- Müstedrek Ale's-Sahiheyn, 3/134). Medine'ye geldiğim zaman, her toplantıda ve karşılaştığım herkese onu şikayet ediyordum. Bir gün mescitte oturan Resûlullah (s.a.a) ile karşılaştım. Benim, Kendisine baktığımı görünce, gözleriyle beni yanına çağırdı. Yanına gidip oturunca bana şöyle dedi: 'Yeter, ey Amr! Beni incitiyorsun.' Dedim ki: 'İnna lillahi ve inna ileyhi raciun./Biz Allah'tan geldik ve ona döneceğiz. Resûlullah'ı incitmekten Allah'a ve İslâm'a sığınırım.' 'Ali'yi inciten Beni incitmiş olur." (es-Sîret'ün- Nebeviyye, 4/202).
Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere, Hz. Ali (a.s.), Peygamber'in (s.a.a) olmadığı zamanlarda topluma önderlik etme, İslâm risaletini temsil etme, İslâm inancını sapmalara ve eğrilmelere karşı koruma vasıflarına sahip tek insandı. Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.a), onu her önemli, karmaşık ve zor olayda hazır bulundurarak, ayrıca başka hiç kimseye yapmadığı gibi, onu özel bir eğitime tâbi tutarak kendisinden sonra İslâmî denetimi teslim almaya hazırlıyordu. Nitekim Hz. Ali'nin (a.s) şöyle dediği rivayet edilir: "Resûlullah (s.a.a) bana ilimden bin bölüm öğretti ki, her bir bölümden bin bölüm daha açılıyor." (Eimmet-u Ehli'l- Beyt-Tenevvuu Edvar ve Vahdet- u Hedef, Şehit Seyyid Muhammed Bakır es-Sadr, s.95).