Türkiye'deki varlığı beş para etmez lüzumsuz tartışmaların gölgesinde ciddi konuları ele almak ne kadar zor bir şey.
Böyle olduğunu bildiğim halde, işimiz gereği tüm olan bitenleri tarıyor ve kim ne diyor diye mecburen bir değerlendirme yapıyoruz.
Üzülerek ifade ediyorum!
Millet olarak sahipsiz kaldık!
Yetim çocuklar gibiyiz.
Oysa savaş yıllarında bile Türk milletinin bir sahibi vardı ve insanlar bugün olduğundan daha umutluydu.
Bunu söylemek ne kadar zor geliyor ama hakikat bu.
Atatürk, 1919'dan 38'e kadar hep umut oldu.
Milletine sahiplik etti.
O varken herkes umutlu ve yarınlarından emindi.
Vatanın kurucu babası ve gerçek sahibi idi.
İşte bu birleşik motivasyon sayesinde, savaştan yeni çıkılmasına rağmen, her yıl yüzde 8 ila 16 arasında büyüme kaydeden bir ülke konumuna ulaştık.
Harabe bir ülkeden, 15 yılda modern bir Türkiye haline geldik.
Çünkü ülkenin gerçek bir lideri ve sahibi vardı.
Anlamayanlara, görmeyenlere karşı cesur bir mücadele verdiği için devrimi başarıya ulaştıran bir önder olarak tarihe yazıldı.
Büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk'ü, o gün de anlamayan nice cahiller vardı.
100 yıl sonrasını öngörüyor ve milletine haber veriyordu.
Atatürk'ten sonra ileri görüşlülüğü ve tüm tespitlerinin harfiyen çıkmış olması bakımından dikkat çeken ikinci isim ise, Haydar Baş Bey'di.
Bugün milletçe, gerek ekonomik ve sosyal alanda yaşadığımız tüm sorunlar daha başak haline gelmeden olacakları çok önceden haber veren büyük öngörü sahibi kişi, yine Haydar Baş'tı.
Tıpkı Atatürk gibi.
Gerçekten de o varken, sahibimiz varmış gibi çok rahat davranıyorduk.
Nasılsa olacakları önceden görüyor ve bizleri uyarıyor modunda olduğumuz için asla karamsarlık içerisinde olmuyorduk.
Ancak ne acıdır ki, uyarıları ve öngörüleri, noktası virgülüne kadar yaşanmış olmasına rağmen, milletçe kendisine hiç sahip çıkılmadı.
Bu adam ne diyor diye en ufak bir kaygı ve merak içinde olan çıkmadı.
Asker de çıkmadı.
Siyaset de çıkmadı.
Millet de çıkmadı.
Oysa o, Atatürk'ün izinden bir milim sapmadan yürüyen ve bize sahiplik eden baba bir insandı.
Ne kaldı elimizde şimdi!?
Ateşte yanan bir Türkiye manzarası!
Bakınız benim dikkatimi çektiği gibi, Türk gençliği başta olmak üzere çok ciddi bir kesimin de dikkatini ve ilgisini çeken yeni bir nefes var.
Hüseyin Baş.
Yolda izde gördüğüm ve görüştüğüm hemen herkes, bana ondan bahsediyor.
Bu genç adam çok farkı diyorlar.
Çok sempatik.
Çok bilgili…
Çok büyük gibi görülen sorunları basitçe ele alıyor ve "Bunlar kolay meseleler, hallederiz" diyor, insanın gerçekten de içi rahatlıyor.
Koca siyasetçilerin dip seviyelerde gezinen tartışmalarına hiç girmiyor.
Atatürk gibi çok ileri görüşlü.
Çok da saygılı bir üsluba sahip.
Hiçbir siyasetçiyi inciten tek bir cümlesi duyulmadı.
Bu yönüyle siyasete büyük bir seviye kazandırdı denilebilir.
Elinde öyle bir model var ki, Rusya bu modelden elde ettiği kırıntılarla dünyayı sallıyor.
Düşünün ki, bu modelin tamamı Hüseyin Baş'la birlikte ülkemizde uygulandı.
O zaman millet sahibi ile buluşmuş olmaz mı?
Ne dersiniz!
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025
- Kıbrıs Türk’ün tapulu malıdır / 13.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 10.04.2025
- Boykotu bırak satılanlara bak! / 08.04.2025
- ‘Selçuklu ve Osmanlı’yı tarikatlar batırdı’ / 07.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 06.04.2025
- “Kürt sorunu” ifadesi ‘SEVR’ in ürünüdür! / 02.04.2025