"Bayanlar baylar, 'O'nu yakaladık!" cümlesi ve ardından ekranda gösterilen 15 saniyelik "Saddam Hüseyin'in çöküşü" filmi...
ABD, dünya kamuoyuna, Saddam Hüseyin'in yakalanışını bu şekilde duyurdu. Saçı- sakalına karışmış siyahlar içinde bir zavallı, kafası bir o tarafa, bir bu tarafa iteklenerek yapılan bit arama operasyonu, ağzının içine sokulan kırmızı ışıkla yapılan diş kontrolü... 15 saniyede gösterilebilmesi mümkün, "acziyet, çöküş, zavallılık, biçarelik, korkaklık, güvensizlik" adına ne varsa, bütün bu sıfatları içinde barındıran görüntüler.
Ve kamuoyuna verilen iki kare fotoğraf. Karşıma alıp uzun uzun bakarken bu yazıyı kaleme aldığım, ilham kaynağım bu iki kare fotoğrafta da aynı "zavallılık, korkaklık, halkını aldatmışlık" mimiklerine özel vurgu yapılmış.
Bush nasıl istiyorsa öyle gördük Saddam'ı. Bush'un bakmamızı istediği pencereden baktık Saddam'ın yakalandığı çukura, saçı-sakalına ve hatta saçındaki bitlere...
Tıpkı Bush gibi, Saddam'ın "adi bir korkak, elindeki silahla intihar edemeyecek ve kendisini yakalayan ABD askerlerine bir kurşun dahi sıkamayacak kadar ödlek biri" olduğunu keyifle izledik ve aşağıladık durmadan.
Öyle ya, dünya onun dünyası, o nasıl isterse, biz de öyle görürüz!
Günlerdir, Saddam'ın korkaklığını ve neden intihar etmediğini tartışıyoruz. Sanki "Saddam intihar etse, Saddam'ı intihar etmediği için korkak ilan edenler, o vakit onu kahraman ve efsanevi lider olarak anacak! Kesinlikle hayır!
"Korkudan intihar etti, yüzleşmeye cesareti yoktu, pis çukurunun içine pis bir şekilde gömüldü" demeyecekler miydi? Kesinlikle evet!
Saddam suçlu, diktatör, katil, tiran, zorba... aklınıza kötü ne gelirse o. Böyle birisi yakalanınca sevinçten dört köşe olduk!
Peki ya Bush, ya Şaron?
Onlar ne olacak? Onları da bir gün, saçı-sakalı birbirine karışmış, zavallı, korkak, sersefil bir halde görecek miyiz? Bu kez bizim görmek istediğimiz şekilde, başkasının değil.
Irak'ta öldürülen binlerce sivilin, Filistin'de yapılan katliamın, Afganistan'daki kıyımın hesabını kim verecek?
Dünyadan kanı eksik etmeyenlerin, gözünü kan bürümüşlerin, bombalarıyla demokrasi, insan hakları ve adalet(!) dağıttıklarını söyleyenlerin, yetim ve öksüz bıraktıkları yüzbinlerce bebenin gözyaşlarıyla mutlu olan, "cani, katil, zorba, diktatör, vahşi, yamyam, insan kasabı" gibi sıfatların bile, onların isimlerinin önüne gelmekten utandığı, adi mahlukatları önce korkudan çukurlara sindirip, sonra yaka-paça idam sehpasına kim sürecek?
***
Saddam'ın 15 saniyelik perişan halini izlerken acıdım. Saddam'a değil. ABD'nin binlerce kilometre uzaktan gelip, Müslüman bir ülkenin bağımsızlığını elinden almasına ve bağımsızlık mücadelesiyle dünyaya örnek bir Türkiye'nin de komşusunun bağımsızlığına hançer sokanlara alkış tutmasına acıdım. Kahroldum.
Saddam'ın o halini görüp, hüngür hüngür ağlayan Iraklılar'ın gözyaşlarında, Irak'ın bağımsızlığının kaybolup gidişini; ABD ordusu Bağdat'a girdiği gün olduğu gibi, Saddam'ın yakalandığı gün de sevinç nidaları atanların yüzlerinde ihaneti, satılmışlığı ve Saddam'ın alnındaki çizgilerde de Irak'ın makus talihini gördüm: İstikameti belli olmayan eğri büğrü, karma karışık bir yol...
Görmek isteyince, ne çok şey görülüyormuş meğer!
ABD, dünya kamuoyuna, Saddam Hüseyin'in yakalanışını bu şekilde duyurdu. Saçı- sakalına karışmış siyahlar içinde bir zavallı, kafası bir o tarafa, bir bu tarafa iteklenerek yapılan bit arama operasyonu, ağzının içine sokulan kırmızı ışıkla yapılan diş kontrolü... 15 saniyede gösterilebilmesi mümkün, "acziyet, çöküş, zavallılık, biçarelik, korkaklık, güvensizlik" adına ne varsa, bütün bu sıfatları içinde barındıran görüntüler.
Ve kamuoyuna verilen iki kare fotoğraf. Karşıma alıp uzun uzun bakarken bu yazıyı kaleme aldığım, ilham kaynağım bu iki kare fotoğrafta da aynı "zavallılık, korkaklık, halkını aldatmışlık" mimiklerine özel vurgu yapılmış.
Bush nasıl istiyorsa öyle gördük Saddam'ı. Bush'un bakmamızı istediği pencereden baktık Saddam'ın yakalandığı çukura, saçı-sakalına ve hatta saçındaki bitlere...
Tıpkı Bush gibi, Saddam'ın "adi bir korkak, elindeki silahla intihar edemeyecek ve kendisini yakalayan ABD askerlerine bir kurşun dahi sıkamayacak kadar ödlek biri" olduğunu keyifle izledik ve aşağıladık durmadan.
Öyle ya, dünya onun dünyası, o nasıl isterse, biz de öyle görürüz!
Günlerdir, Saddam'ın korkaklığını ve neden intihar etmediğini tartışıyoruz. Sanki "Saddam intihar etse, Saddam'ı intihar etmediği için korkak ilan edenler, o vakit onu kahraman ve efsanevi lider olarak anacak! Kesinlikle hayır!
"Korkudan intihar etti, yüzleşmeye cesareti yoktu, pis çukurunun içine pis bir şekilde gömüldü" demeyecekler miydi? Kesinlikle evet!
Saddam suçlu, diktatör, katil, tiran, zorba... aklınıza kötü ne gelirse o. Böyle birisi yakalanınca sevinçten dört köşe olduk!
Peki ya Bush, ya Şaron?
Onlar ne olacak? Onları da bir gün, saçı-sakalı birbirine karışmış, zavallı, korkak, sersefil bir halde görecek miyiz? Bu kez bizim görmek istediğimiz şekilde, başkasının değil.
Irak'ta öldürülen binlerce sivilin, Filistin'de yapılan katliamın, Afganistan'daki kıyımın hesabını kim verecek?
Dünyadan kanı eksik etmeyenlerin, gözünü kan bürümüşlerin, bombalarıyla demokrasi, insan hakları ve adalet(!) dağıttıklarını söyleyenlerin, yetim ve öksüz bıraktıkları yüzbinlerce bebenin gözyaşlarıyla mutlu olan, "cani, katil, zorba, diktatör, vahşi, yamyam, insan kasabı" gibi sıfatların bile, onların isimlerinin önüne gelmekten utandığı, adi mahlukatları önce korkudan çukurlara sindirip, sonra yaka-paça idam sehpasına kim sürecek?
***
Saddam'ın 15 saniyelik perişan halini izlerken acıdım. Saddam'a değil. ABD'nin binlerce kilometre uzaktan gelip, Müslüman bir ülkenin bağımsızlığını elinden almasına ve bağımsızlık mücadelesiyle dünyaya örnek bir Türkiye'nin de komşusunun bağımsızlığına hançer sokanlara alkış tutmasına acıdım. Kahroldum.
Saddam'ın o halini görüp, hüngür hüngür ağlayan Iraklılar'ın gözyaşlarında, Irak'ın bağımsızlığının kaybolup gidişini; ABD ordusu Bağdat'a girdiği gün olduğu gibi, Saddam'ın yakalandığı gün de sevinç nidaları atanların yüzlerinde ihaneti, satılmışlığı ve Saddam'ın alnındaki çizgilerde de Irak'ın makus talihini gördüm: İstikameti belli olmayan eğri büğrü, karma karışık bir yol...
Görmek isteyince, ne çok şey görülüyormuş meğer!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012