Kainattaki Tevhid sırrını keşfederek alem,i hikmet penceresinden seyreden Selef-i Salihin, her şeyin kudret kalemiyle zaman sahifelerinde yazıldığını sezince, kaderin hükmü karşısında tam bir teslimiyet göstererek sabra sarılmıştı.
Her işte ve her zaman mukadderatla yaşamış, ilahi iradeye tam olarak sabırla neticeyi beklemişlerdir. İşte bu hususiyettir ki, onlar bütün varlıklarını ilahi idare önüne yok bilmişiler, nefislerine zor gelse de Kur'an caddesinden kılpayı da olsa şaşmamak için azami titizliği göstermişlerdir. Selef-i Salihin, Kur'an'da yetmiş küsur ayetle sabit olan sabrın hususiyetini çok iyi biliyordu. Sabrın fazileti ve iman ile olan münasebetini ortaya koyan şu nakli beyanlar, onları devamlı hak yola tevcih ve teşvik ediyordu;***"İçlerinden de sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola sevkedecek rehberler tayin etmiştik" (Secde: 24.) ***"İşte bunlara sabrettiklerinden dolayı, mükafatları iki defa verilecektir" (Neml: 69).***"Ancak sabredenlere ecirleri hesapsız ödenecektir." (Zümer: 10)***Sabrın, bütün ibadetlerle irtibatlı ve hudutsuz ecri ulemaca şöyle izah ediliyor: Her iyiliğin belli başlı hudutlu bir mükafatı olduğu halde, yalız sabrın mükafatının hudutsuz olduğu bildiriliyor. Hatta Allah Teala'nın orucu diğer ibadetlerden ayırıp: "O, bana mahsus bir ibadettir ve onun mükafatını ben veririm" buyurmak suretiyle onu kendisine nisbet etmesi orucun sabırdan ve daha doğrusu sabrın yarısından ibaret olması bakımındandır. Yine Allah-u Teala, bizzat kendisinin sabredenlere beraber olacağını vadetmek üzere: "Sabredin çünkü Allah sabredenlerle beraberdir" (Enfal:46) buyurmuştur.***Keza, Cenab-ı Hak, müminlere olan yardımını ve zaferini sabra bağlayarak şöyle buyurmuştur: "Evet, siz sabreder sakınırsanız, bunlar (yani düşmanlar) ansızın üzerinize gelecek olurlarsa Rabbiniz size nişanlı beş bin melekle imdat edecektir." (Al-i İmran: 125). Aynı zamanda hiçbir ibadetle toptan vaad etmediği bir çok iyilikleri, toplu halde sabredenlerde toplamak üzere, "İşte Rablerinden mağfiretler ve rahmet, hep onların üzerindedir ve onlar doğru yola erdirilerin ta kendileridir." (Bakara: 157). Hidayet, rahmet ve salavatın hepsi sabredenlerde toplanmıştır. İşte selef, bu hakikatleri biliyor, bunun için büyük bir azimle Hak yolda sabır yarışı yapıyordu. Selefin imanlarındaki yakin ve metanet hep sabırdan kaynaklanıyordu. Sabrın fazileti ve imanla olan münasebeti de Resul-i Ekrem tarafından şöyle anlatılıyor. "Sabır, imanın yarısıdır." Cabir'in (ra) rivayetinde Resul-i Ekrem'e imandan sorduklarında, "O, sabır ve cömertliktir" buyurdu. Yine Resul-i Ekrem (sav): "Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir" buyurmuş, başka bir yerde imandan sorduklarında, Resul-i Ekrem: "Hac Arafat'ta vakfedir" buyurduğuna benzer. Yani haccın en önemli rüknü, Arafat'ta vakfe olduğu gibi, imanın da en önemli rüknü sabırdır, demek istemiştir. Yine Resul-i Ekrem (sav): "Âmellerin en makbulü, yapmasında insanların zorlandığı amellerdir", buyurmuştur. Başka bir hadisinde Resul-i Ekrem (sav): "Hoşlanmadığın şeye sabretmende büyük hayır vardır" buyurmuştur.***Resul-i Ekrem, Ensar'ın bulunduğu bir toplantıya gitti ve "siz mü'min misiniz?" diye sordu. Bunun üzerine herkes sustu. Hz. Ömer "Evet mü'miniz ya Resulallah" dedi. Peygamberimiz: "İmanınızın belirtisi nedir?" diye sordu. Onlar: "Genişlikte şükreder, darlıkta sabreder ve kazaya rıza gösteririz" dediler. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (sav): "Kabe'nin Rabbine yemin ederim ki müminsiniz" buyurdu.
Ali GEDİK
Her işte ve her zaman mukadderatla yaşamış, ilahi iradeye tam olarak sabırla neticeyi beklemişlerdir. İşte bu hususiyettir ki, onlar bütün varlıklarını ilahi idare önüne yok bilmişiler, nefislerine zor gelse de Kur'an caddesinden kılpayı da olsa şaşmamak için azami titizliği göstermişlerdir. Selef-i Salihin, Kur'an'da yetmiş küsur ayetle sabit olan sabrın hususiyetini çok iyi biliyordu. Sabrın fazileti ve iman ile olan münasebetini ortaya koyan şu nakli beyanlar, onları devamlı hak yola tevcih ve teşvik ediyordu;***"İçlerinden de sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola sevkedecek rehberler tayin etmiştik" (Secde: 24.) ***"İşte bunlara sabrettiklerinden dolayı, mükafatları iki defa verilecektir" (Neml: 69).***"Ancak sabredenlere ecirleri hesapsız ödenecektir." (Zümer: 10)***Sabrın, bütün ibadetlerle irtibatlı ve hudutsuz ecri ulemaca şöyle izah ediliyor: Her iyiliğin belli başlı hudutlu bir mükafatı olduğu halde, yalız sabrın mükafatının hudutsuz olduğu bildiriliyor. Hatta Allah Teala'nın orucu diğer ibadetlerden ayırıp: "O, bana mahsus bir ibadettir ve onun mükafatını ben veririm" buyurmak suretiyle onu kendisine nisbet etmesi orucun sabırdan ve daha doğrusu sabrın yarısından ibaret olması bakımındandır. Yine Allah-u Teala, bizzat kendisinin sabredenlere beraber olacağını vadetmek üzere: "Sabredin çünkü Allah sabredenlerle beraberdir" (Enfal:46) buyurmuştur.***Keza, Cenab-ı Hak, müminlere olan yardımını ve zaferini sabra bağlayarak şöyle buyurmuştur: "Evet, siz sabreder sakınırsanız, bunlar (yani düşmanlar) ansızın üzerinize gelecek olurlarsa Rabbiniz size nişanlı beş bin melekle imdat edecektir." (Al-i İmran: 125). Aynı zamanda hiçbir ibadetle toptan vaad etmediği bir çok iyilikleri, toplu halde sabredenlerde toplamak üzere, "İşte Rablerinden mağfiretler ve rahmet, hep onların üzerindedir ve onlar doğru yola erdirilerin ta kendileridir." (Bakara: 157). Hidayet, rahmet ve salavatın hepsi sabredenlerde toplanmıştır. İşte selef, bu hakikatleri biliyor, bunun için büyük bir azimle Hak yolda sabır yarışı yapıyordu. Selefin imanlarındaki yakin ve metanet hep sabırdan kaynaklanıyordu. Sabrın fazileti ve imanla olan münasebeti de Resul-i Ekrem tarafından şöyle anlatılıyor. "Sabır, imanın yarısıdır." Cabir'in (ra) rivayetinde Resul-i Ekrem'e imandan sorduklarında, "O, sabır ve cömertliktir" buyurdu. Yine Resul-i Ekrem (sav): "Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir" buyurmuş, başka bir yerde imandan sorduklarında, Resul-i Ekrem: "Hac Arafat'ta vakfedir" buyurduğuna benzer. Yani haccın en önemli rüknü, Arafat'ta vakfe olduğu gibi, imanın da en önemli rüknü sabırdır, demek istemiştir. Yine Resul-i Ekrem (sav): "Âmellerin en makbulü, yapmasında insanların zorlandığı amellerdir", buyurmuştur. Başka bir hadisinde Resul-i Ekrem (sav): "Hoşlanmadığın şeye sabretmende büyük hayır vardır" buyurmuştur.***Resul-i Ekrem, Ensar'ın bulunduğu bir toplantıya gitti ve "siz mü'min misiniz?" diye sordu. Bunun üzerine herkes sustu. Hz. Ömer "Evet mü'miniz ya Resulallah" dedi. Peygamberimiz: "İmanınızın belirtisi nedir?" diye sordu. Onlar: "Genişlikte şükreder, darlıkta sabreder ve kazaya rıza gösteririz" dediler. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (sav): "Kabe'nin Rabbine yemin ederim ki müminsiniz" buyurdu.
Ali GEDİK
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.