Bütün gelişmeler Ankara'nın dış politikada iflas ettiğini gösteriyor.
Mustafa Kemal Atatürk'ün 'yurtta sulh, cihanda sulh' sözüne ne kadar da ihtiyacımız var.
Hükümet ise 'yurtta savaş, cihanda savaş' parolasıyla hareket ediyor. Güç uygulayarak sorunların üstesinden geleceğini düşünüyor ancak sorunları içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Devleti idare eden hükümetin yol haritasının net olması, geçmiş ve gelecek arasında köprü olması gerekir. Ancak Ankara, sürekli olarak yol haritasını değiştiriyor. İşte bu politikanın sonunda Türkiye yapayalnız kalmıştır.
Rusya'nın uçağının düşürülmesi tam da bir kırılma noktası oldu.
Rusya her fırsatta Ankara ile dost olmak için el uzattı. Ancak ABD ile olan sözde dostluğuna güvenen iktidar, her defasında bu eli reddetti. Üstüne üstlük hiç gerek yokken, Rusya'nın uçağı düşürüldü.
Ekonomik olarak ciddi anlamda kayıplarımız oldu. Bakın raporlarda yıllık kaybın 11 milyar doların üzerinde olacağı açıklanıyor. Amerika'nın ve AB'nin ambargosuna rağmen Rusya Federasyonu tam 211 milyar dolar dış ticaret fazlası veriyor.
* * *
Türkiye gıda, turizm, inşaat, konut ve perakende sektörlerinde ciddi kayıplara uğrayınca, Davutoğlu 2016 Turizm Acil Eylem Planını açıkladı. Bakın bu açıklamada iki ülkenin adı geçiyor? Rusya ve İran'dan turist gelmesi bekleniyormuş. Bakar mısınız, hükümet karşısına aldığı, neredeyse savaş halinde olduğu ülkelerden medet umuyor.
* * *
Allah aşkına bu gidişatı nasıl açıklayacaksınız.
Bunun mantıklı bir açıklaması maalesef yok.
Bütün bunlar olurken Prof. Dr. Haydar Baş'ın söylediği gibi Türkiye zifiri karanlık içinde dibe doğru gitmeye devam ediyor.
Bir çıkış ve çözüm yolu var mıdır; elbette var. Devlet aklında, nefsi davranmak yoktur. Devlet ve milletin menfaati neyi gerektiriyorsa o yapılır. Sayın Baş, Rusya ile ters düşmenin yanlış olduğunu ifade ediyor. Yeniden Rusya ile anlaşma zemini aranmalıdır.
Fakat bu hükümet bütün işleri eline yüzüne bulaştırdı. Haydar Baş'a ve sahibi olduğu Milli Ekonomi Modeli'ne acil olarak ihtiyacımız var. İşte o zaman zifiri karanlığın bir güneş marifetiyle pırıl pırıl bir sabaha dönüştüğünü göreceğiz.
Mustafa Kemal Atatürk'ün 'yurtta sulh, cihanda sulh' sözüne ne kadar da ihtiyacımız var.
Hükümet ise 'yurtta savaş, cihanda savaş' parolasıyla hareket ediyor. Güç uygulayarak sorunların üstesinden geleceğini düşünüyor ancak sorunları içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Devleti idare eden hükümetin yol haritasının net olması, geçmiş ve gelecek arasında köprü olması gerekir. Ancak Ankara, sürekli olarak yol haritasını değiştiriyor. İşte bu politikanın sonunda Türkiye yapayalnız kalmıştır.
Rusya'nın uçağının düşürülmesi tam da bir kırılma noktası oldu.
Rusya her fırsatta Ankara ile dost olmak için el uzattı. Ancak ABD ile olan sözde dostluğuna güvenen iktidar, her defasında bu eli reddetti. Üstüne üstlük hiç gerek yokken, Rusya'nın uçağı düşürüldü.
Ekonomik olarak ciddi anlamda kayıplarımız oldu. Bakın raporlarda yıllık kaybın 11 milyar doların üzerinde olacağı açıklanıyor. Amerika'nın ve AB'nin ambargosuna rağmen Rusya Federasyonu tam 211 milyar dolar dış ticaret fazlası veriyor.
* * *
Türkiye gıda, turizm, inşaat, konut ve perakende sektörlerinde ciddi kayıplara uğrayınca, Davutoğlu 2016 Turizm Acil Eylem Planını açıkladı. Bakın bu açıklamada iki ülkenin adı geçiyor? Rusya ve İran'dan turist gelmesi bekleniyormuş. Bakar mısınız, hükümet karşısına aldığı, neredeyse savaş halinde olduğu ülkelerden medet umuyor.
* * *
Allah aşkına bu gidişatı nasıl açıklayacaksınız.
Bunun mantıklı bir açıklaması maalesef yok.
Bütün bunlar olurken Prof. Dr. Haydar Baş'ın söylediği gibi Türkiye zifiri karanlık içinde dibe doğru gitmeye devam ediyor.
Bir çıkış ve çözüm yolu var mıdır; elbette var. Devlet aklında, nefsi davranmak yoktur. Devlet ve milletin menfaati neyi gerektiriyorsa o yapılır. Sayın Baş, Rusya ile ters düşmenin yanlış olduğunu ifade ediyor. Yeniden Rusya ile anlaşma zemini aranmalıdır.
Fakat bu hükümet bütün işleri eline yüzüne bulaştırdı. Haydar Baş'a ve sahibi olduğu Milli Ekonomi Modeli'ne acil olarak ihtiyacımız var. İşte o zaman zifiri karanlığın bir güneş marifetiyle pırıl pırıl bir sabaha dönüştüğünü göreceğiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025