Rusya-Türkiye-İran ittifakı

Ehl-i Beyt külliyatının sahibi Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in, dini ve milli bütünlüğümüzü tehdit eden batıl fikir ve akımlarla mücadelesi destansı bir mahiyettedir. 35 yıldır bu tehlikeleri haber veriyor. Haber vermekle yetinmiyor. Nasıl engelleneceğini her platformda ifade ediyor.
Büyük bedeller ödemek suretiyle Deccal fitnesiyle yalınkılıç savaşıyor. İslam dünyasını Moğol katillerinden daha derin bir şekilde yaralayan Şii-Sünni kavgasını önlemenin siyasi rotasını da çiziyor. Rota belli. Topraklarımızda gözü olmayan devletlerle ittifak. Topraklarımızı parsellemek isteyenlerle mücadele etmek. İşin sırrı burada.
Geçenlerde Le Monde gazetesinde yayınlanan "Bizim için en kötü senaryo Rusya, İran ve Türkiye'nin ittifak kurmasıdır" yorumu sadece Le Monde'nin değil bölgemizi cehenneme çevirmeye niyet etmiş Batı'nın ortak sesidir.
18. yüzyılda Fransa'nın başlattığı 19. yüzyılda İngiltere'nin devam ettirdiği ve günümüzde ABD'nin öncülük ettiği İslam dünyasını yağmalama ve ateşe atma stratejisinin en önemli argümanları muhtemel bir Rusya-İran-Türkiye ittifakıyla sona erecektir. Batı'nın telaşı ve paniği bundandır.
Böyle bir ittifak öncelikle Şii-Sünni savaşını bitirecektir. Batı'nın en büyük rüyası ve hayali olan bu meş'um plan, bu ittifak sayesinde tarihin çöp sepetine atılabilir. Humper ve Lawrance dahil olmak üzere İslam dünyasında sömürge planları tasarlayan bütün müsteşrikler için Şii-Sünni kavgası ulaşılması en ideal olan bir hedef olmuştur. Bu sayede tek bir kurşun dahi atmadan ve tek bir askerini bile kaybetmeden bu zengin coğrafyaya zahmetsiz ve de risksiz bir şekilde çörekleneceklerini hesap ettiler. Fakat 1800'lü yılların sonundan 1900 yılların başına kadar bu gayelerine ulaşabilmek adına çok büyük bir efor harcamalarına rağmen ulaşamadılar. Sünni âlimler ve Şii âlimler bu deccal fitnesine karşı durarak meseleyi o gün bitirmişlerdir.
Şii-Sünni ayırımını öne süren batılılara, aralarında hiçbir itikadî farkın olmadığını, siyasi bazı meselelerde ihtilaf ettiklerini ifade ederek onları eli boş gönderdiler. Hatta Kut'ulamare'de Şii-Sünni ittifakı tecelli ederek devrin süper gücü İngiltere ağır bir yenilgiyi tattırdılar. Irak bölgesinde cereyan eden bu savaş Osmanlı'nın 1. Dünya Savaşı'nda, Çanakkale ile beraber kazandığı en parlak zaferdir. İngilizler, Şii-Sünni ittifakının gücünü o gün acı bir mağlubiyetle öğrendiler.
Batı dünyasının tecrübeleri bununla da bitmiyor tabi. Yakın geçmişte İsrail ve Lübnan Hizbullah'ı arasında geçen, temmuz savaşı da Şii-Sünni ittifakının parlak bir zaferidir.
İsrail kurulduğu 1948 yılından beri karşısına çıkan bütün müttefik Arap ordularını bozuk para gibi harcadı. Araplar, artık İsrail'in yenilemeyeceği düşüncesine kapıldılar. Fakat 2006 yılındaki İsrail saldırıları seyyid Hasan Nasrallah liderliğindeki Lübnan Kuvay-ı Milliyesi olarak tanımlayabileceğimiz güçler tarafından durduruldu. İsrail 60 güne yakın ağır bir bombardımandan sonra kara harekâtına girişti. Hizbullah güçleri düşmanı hezimete uğratarak İsrail'in yenilebileceğini cümle aleme gösterdi. Hizbullah'la beraber Esad'ın neden ABD ve İsrail tarafından istenmediğinin asıl sebebi budur.
Temmuz 2006 savaşında görüldüğü gibi Şii Hasan Nasrallah, Alevi Beşşar Asad ve Sünni-Hanefi Suriye halkı, halkının tamamı Sünni Müslüman olan Filistin halkı için aslanlar gibi savaştılar. Öldüler ve öldürdüler ama İslam kardeşliğinin en güzel örneğini verdiler.
Rusya'nın Türkiye ve İran'ı aynı ittifak şemsiyesi altına alma planı bölgemizdeki barışın teminatı olacaktır. Şii dünyanın üzerindeki etkisi tartışılmaz olan İran ve Sünnilerin başına geçirilerek Osmanlı hayalleriyle gaz vermeye çalıştıkları Türkiye'nin bu oyunu bozmaları Rusya ile beraber kuracakları bu güçlü birliktelikte yatıyor.
Cumhurbaşkanımıza, 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olabilmesi adına yardımcı olan Rusya'nın siyasi duruşu takdire şayandır. Diğer taraftan bakanlarımız,  sözde müttefikimiz ABD'nin darbedeki rolünü İncirlik hava üssünde yaşananlar ekseninde gayet güzel bir şekilde açıkladılar. Hal böyleyken darbeyi FETÖ ile planlayarak destek olanla, darbeyi önlemeye yardımcı olanın ayırt edilmesi gereken nazik bir süreçten geçiyoruz. Cumhurbaşkanımızın himayelerinde gerçekleşen ve Putin'le beraber tasarladıkları Türkiye-Rusya + İran ittifakı Batı'nın kabusu, bizim kurtuluşumuz anlamına gelir.