Alemlerin Rabbi olan Allah'a sonsuz hamd ü sena? Alemlerin yüzüsuyu hürmetine yaratıldığı Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)'e sayısız salat ve selam? Hz. Resûlullah'ın pâk Ehl-i Beyt'ine gönüller dolusu selam?
Alemlerin Rabbi olan Allah'a sonsuz hamd ü sena? Alemlerin yüzüsuyu hürmetine yaratıldığı Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)'e sayısız salat ve selam? Hz. Resûlullah'ın pâk Ehl-i Beyt'ine gönüller dolusu selam? İslam'ın ilk gününden bugüne ve kıyamete değin bu sevda ile yanıp tutuşan Âl-i Âba aşığı mü'minlere selam..Ehl-i Beyt'in diriltici, birleştirici ve kaynaştırıcı nefesini doyasıya hissettiğimiz bu iklimde, sözün güzelini, Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v.)'in mübarek nübüvvet pınarından kana kana içmek üzere tebliğimi sunmak istiyorum.Peygamber (s.a.v.) Efendimizin üvey oğlu Ömer b. Ebi Seleme der ki: "Ahzab Suresi 33. ayet-i celilesi Ümmü Seleme'nin evinde nazil oldu. Peygamber aleyhisselam Fatıma'yı, Hasan'ı, Hüseyin'i çağırdı. Onlara, bir örtü örttü. O sırada Ali, arkada, geride bulunuyordu. Onu da bir başka örtü ile örttü. Sonra da 'Allah'ım, bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir. Bunlardan günah kirini gider, tertemiz yap' diyerek dua etti.Ümmi Seleme, 'Ya Nebiyyallah! Ben de onlarla birlikte miyim?' diye sordu. Hz. Resûlullah (s.a.v.) ona 'sen yerindesin ve bana hayırlısın!' buyurdu." (Tirmizi-Sünen c. 5, s. 663)İbn-u Abbas (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki; 'Nimetleriyle bizi beslediği için Allah'ı (c.c.) sevin. Beni de Allah sevgisi için sevin. Ehl-i Beyt'imi de benim için sevin." (Tirmizi, Menakib, 3792)Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlih vasiyetinde şöyle buyuruyor "Biz Ehl-i Beyt'i sevmeye önem verin. Zira hiç şüphesiz, bizi sevdiği hâlde ölen birisi bizim şefaatimiz ile cennete girecektir. Canım elinde olana Allah'a and olsun ki, bizim hakkımızı tanımadan, hiçbir kula, yaptığı amel fayda vermez." (Mecma'uz-Zevaid, Heysemî, c.9, s. 172; İhya'ul-Meyyit, Suyutî, Hadis: 18).Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlih vasiyetinde şöyle buyuruyor: "(Ey Peygamber) De ki: Ben, onun (risaletin tebliği) karşılığı olarak, sizden yakınlarımı sevmekten başka hiçbir ücret ve mükâfat istemiyorum" ayeti nazil olduğu vakit, Müslümanlar, "Ey Allah'ın Resulü, sevgileri bize vacip olan akrabaların kimdir?" diye sorduklarında buyurdu ki: "Ali, Fatıma ve iki çocukları (Hasan ve Hüseyin) dır." Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlih vasiyetinde şöyle buyuruyor: "Her şeyin bir temeli vardır; dinin temeli de biz Ehl-i Beyt'i sevmektir." (Lisan'ül-Mizan, c. 5, s. 380; Kenz'ül-Ummal, c. 13, s. 645 Hadis: 37631; ed-Dürr'ül-Mensur, c. 7, s. 350)Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlih vasiyetinde şöyle buyuruyor "Kim Âl-i Muhammed'in (Peygamber'in Ehl-i Beyti'nin) sevgisi üzere ölürse, şehit olarak ölmüştür. Şunu bilin ki, kim Âl-i Muhammed'in sevgisi üzere ölürse, (günahları) bağışlanmış bir hâlde ölür. Bilin ki, Âl-i Muhammed'in sevgisi üzere ölen, tevbe etmiş bir şekilde ölmüştür. Şunu bilin ki, Âl-i Muhammed'in sevgisi üzere ölen, imanı kâmilleşen bir mü'min olarak ölmüştür. Bilin ki, Âl-i Muhammed'in sevgisi üzere ölen kimseyi, (önce) ölüm meleği, sonra da Münker ve Nekir cennet ile müjdeler. Bilin ki, Âl-i Muhammed'in sevgisi üzere ölen kimse, bir gelinin kocasının evine uğurlandığı gibi cennete doğru uğurlanır. Bilin ki, Âl-i Muhammed'in sevgisi üzere ölen kimse için kabrinde cennete doğru iki kapı açılır. Bilin ki, kim Âl-i Muhammed'in sevgisi üzere ölürse, Allah onun kabrini rahmet meleklerinin ziyaret yeri yapar. Bilin ki, Âl-i Muhammed'in sevgisi üzere ölen kimse, Resûlullah'ın Sünneti ve hak cemaatinin çizgisinde ölmüştür. Bilin ki, kim Âl-i Muhammed'in buğzu ve düşmanlığı üzere ölürse, kıyamet günü alnına, 'Allah'ın rahmetinden umudu kesilmiştir!' diye yazılı olarak haşredilir. Şunu iyice bilin ki, Âl-i Muhammed'in düşmanlığı üzere ölen bir kimse, kâfir olarak ölmüştür. Şunu da bilin ki, Âl-i Muhammed'in buğzu ve düşmanlığı üzere ölen kimse, hiçbir zaman cennet kokusunu almayacaktır." (Tefsir'ül-Keşşaf, Zemahşerî, c. 4, s. 220; Tefsir-i Kebir, Fahreddin Razî, c. 7, s. 405; Nur'ul-Ebsar, s. 104-105; Yenabi'ul-Mevedde, Eski İstanbul baskısı, s. 27-263-369; Feraid'üs-Simtayn, c. 2, s. 255, Hadis: 524).
"Ehl-i Beyt'in önüme geçmeyin"Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlih vasiyetinde şöyle buyuruyor: "Kur'an ve Ehl-i Beyt'ine işaret ederek, "O ikisinden öne geçmeyin; yoksa helâk olursunuz; onlardan geri kalmayın, yoksa helâk olursunuz; onlara (Ehl-i Beyt'e) bir şey öğretmeye de kalkışmayın; zira onlar sizden daha bilgilidirler." (es-Savaik'ul-Muhrika, s.148; Mecma'uz-Zevaid, c. 9, s. 163; ed-Dürr'ül-Mensur, Suyutî, c. 2, s. 60; Kenz'ül-Ummal, Muttaki Hindî, c. 1, Hadis: 958; Üsd'ül-Gabe, c. 3, s. 137; Yenabi'ul-Mevedde, Eski İstanbul baskısı, s. 37-296).Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlih vasiyetinde şöyle buyuruyor: "Benim Ehl-i Beyt'imi kendi aranızda, vücuttaki baş ve baştaki iki göz gibi kabul edin; baş, gözler olmadan yolunu bulamaz." (Mecma'uz-Zevaid, Heysemî, c. 9, s. 172; el-Fusul'ül-Mühimme, İbn Sabbağ Malikî, s. 8; Raşfet'üs-Sadi, s. 91; eş-Şeref'ül-Müebbed, s.31; İs'af-ür Rağibin, s. 110).Hz. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz buyurmuştur ki: "Biz nübüvvet ağacının meyvesi ve risalet madeninin Ehl-i Beyt'iyiz; mahlûkat içerisinde benden başka Ehl-i Beyt'imden üstün olan birisi yoktur." (İhkak'ul-Hak, c. 9, s. 378) "Hakîkaten Allah, kızım Fâtıma'yı ve onun evlâtlarını ve onları sevenleri ateşten uzaklaştırmıştır." (el-Müttakî el-Hindî, Kenz'ül-Ummâl, c. 6, s. 219).Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlih şöyle buyurmuştur: "Kim, benim hayatımla hayatta olmak, ölümümle ölmek ve Rabb'imin diktiği Adn cennetinde sakin olmak istiyorsa, benden sonra Ali'yi ve onu seveni sevsin ve benden sonra Ehl-i Beyt'ime uysun; onlar benim ıtretimdir, benim tiynetimden yaratılmışlar; benim anlayış ve ilmimle rızıklanmışlardır. O halde, vay ümmetimden onların faziletlerini yalanlayanların ve benim onlarla olan yakınlığımı kesenlerin haline; Allah (c.c.), benim şefaatimi onlara ulaştırmayacaktır." (Şerh-u İbn-i Ebi'l Hadid, c. 9, s. 170/12; Hilyet-ul Evliyâ, c. 1, s. 86; Kenz'ul Ummal, c. 12, s. 103/24198; Kifayet-ut Talib, s.214; Mecma-uz Zevaid, c. 9, s. 108; Tercemet-u Emirulmüminin min Tarih-i Medinet-i Dimaşk, c. 2, s. 95). Hz. Resûlullah (s.a.v.) Hz. Ali'ye (a.s) işaret ederek şöyle buyurmuştur: "Bu, bana ilk iman eden ve kıyamet günü ilk benimle tokalaşacak olandır. Bu, en büyük Sıddıktır. Bu, ümme(tin Faruk'udur. Hak ile batılı birbirinden ayırır ve bu mü'minlerin önderidir." (Kenz-ül Ümmal c. 6 s. 156 hadis no: 2608; Mecme-üz Zevaid, c. 9, s. 102, Kifayet-üt Talib Genci Şafii'nin s. 187; Tarih-i Dimeşk c. 1, s. 87, Ali bin Ebu Talib bölümü; Üsd-ül ?abe, c. 5, s. 287).
Allah'ın Sevgilisinden bize ağır emanetHz. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz buyurmuştur ki: "Şüphesiz, (âhirete) çağrılıp gitmem yakındır. Size iki büyük ve hukuku ağır emanet bırakıyorum. Birisi, Aziz ve Celil olan Allah'ın kitabı Kur'an. Diğeri de gözümün nuru Ehl-i Beyt'imdir. Allah'ın kitabı Kur'an; semadan yeryüzüne uzatılmış (ilâhî ve nuranî) bir iptir. Lâtif ve Habir olan (her şeyi bilen Rabbim) bana bildirdi ki: Kur'an'la Ehl-i Beyt'im (âhirette) Havz-ı Kevser'in başında bana gelene kadar birbirinden ayrılmayacak. Öyleyse, sizler (size emanet ettiğim) bu iki şeyde bana nasıl halef olduğunuza (benden sonra onlara nasıl davrandığınıza) iyi bakınız; onların hakkını korumaya dikkat ediniz!" (Ahmed, Müsned, 111, 17, V, 182;Tabarânî, el-Mu'cemu'1-Kebir, V, 154, No:4922, 4923; Bkz. Tirmizî, Menâkıb, 32, No: 3788).Hz. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz buyurmuştur ki: "Sizin en hayırlınız, benden sonra Ehl-i Beyt'ime karşı en hayırlı davranan kimselerdir." (Hâkim, Müstedrek, III, 311; Ebû Ya'lâ, Müsned, No: 5924)."Allah'a yemin ederim ki, bana ve Ehl-i Beyt'ime buğzeden ve bizi kızdıran kimse, muhakkak cehenneme girer." (Hâkim, Müstedrek, III, 150; İbn-u Hıbbân, el-İhsân, XV, 435, No: 6978)."Ehl-i Beyt'im Nuh'un gemisi gibidir; ona binen kurtulur; uzak duran boğulup helâk olur." (Hâkim, Müstedrek, III, 151; Ahmed, Müsned, III, 157; Tabarânî, el-Kebîr, No:2636-2638)."Rabbim bana, Ehl-i Beyt'im içinde kim Allah'ın birliğini ve benim peygamberliğimi kabul ederse ona azap etmeyeceğini vaad etti." (Hâkim, Müstedrek, III, 150).Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlih buyuruyor ki: "Ben sizin aranızda iki paha biçilmez emanet bırakıyorum; bu ikisine sarılacak olursanız benden sonra asla sapmazsınız. Bunlardan birisi diğerinden daha büyüktür. Onlar, gökten yeryüzüne sarkmış sağlam ip olan Allah'ın Kitabı ve Itretim Ehl-i Beyt'imdir. Bu ikisi Kevser havuzunun başında bana ulaşıncaya kadar birbirinden ayrılmazlar; benden sonra bunlara nasıl davranacağınıza bakın."Bu hadis, bu şekilde ve diğer lafızlarla anlamı mütevatir olarak şu kaynaklarda tahriç edilmiştir: Sahih-i Müslim, c. 4, 1873/2408 ve c. 5, s. 663/3786 ve 3788; Müstedrek -Hakim-, c. 3, s. 148; Müsned-i Ahmed, c. 3, s. 14, 17, 26, 59 ve c. 4, s. 371 ve c. 5, s. 182, 189; Fezail-us Sahabe -Ahmed b. Hanbel-, c. 2, s. 603/1035; Hasais -Nesaî-, s. 21; Mesabih-us Sünne, c. 4, s. 185/4800 ve s. 190/4816; Mecma-uz Zevaid, c. 9, s. 163-164; Câmi-us Sağir -Siyutî-, c. 1, s. 244/1608; es-Savaik-ul Muhrika -İbn-i Hacer-, s. 75 ve 89; Hasais-ul Kubra -Siyutî-, c. 2, s. 266; Tefsir-ud Durr-ul Mensur -Siyutî-, c. 2, s. 60; Tefsir-ur Razi, c. 8, s. 163; Hilyet-ul Evliya, c. 1, s. 355; Sünen-i Beyhaki, c. 2, s. 146 ve c. 7, s. 30; Usd-ul Gabe, c. 2, s. 13; Tarih-u Bağdad, c. 8, s. 442; Mu'cem-ul Kebir -Taberanî-, c. 3, s. 201/3052.
Onlar Nuh'un gemisi gibidirResul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve âlih buyurmuştur ki: "Sizin aranızda Ehl-i Beyt'imin misali (konumu) Nuh'un gemisi gibidir; ona binen kurtuldu ve ondan ayrılan ise boğuldu." (Müstedrek -Hakim-, c. 2, s. 266, Câmi-us Sağir -Siyutî-, c. 2, s. 533/8162; Ruh-ul Meani -Alusî-, c. 25, s. 32; Tefsir-u İbn-i Kesir, s. 123; Tarih-u Beğdad, c. 12, s. 91, Hilyet-ul Evliya, c. 4, s. 306; Savaik-ul Muhrika, s. 184 ve 234; Mecma-uz Zevaid, c. 9, s. 168, Zehair-ul Ukba, s. 120, Kifayet-ut Talib, s. 378, Nur-ul Ebsar, s. 104).Yine Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlih şöyle buyuruyor: "Yıldızlar, yeryüzündekilere boğulmaktan güvencedir. Ehl-i Beyt'im de ümmetime ihtilafa düşmekten güvencedir; dolayısıyla, Arap kabilesinden birisi Ehl-i Beyt'ime muhalefet edecek olursa ihtilafa düşer ve İblis'in partisi olur." (Müstedrek-ul Hakim, c. 3, s. 149 ve Sahih-u Müstedrek-il Hakim, Hasais-ul Kubra -Siyutî-, c. 2, s. 266; Fezail-us Sahabe -Ahmed b. Hanbel-, c. 3, s.671/1145; es-Savaik-ul Muhrika, s. 111 ve 140; Zehair-ul Ukba, s.17; Kenz-ul Ummal, c. 12, s. 96/34155 ve s.101/34188 ve s. 102/34189; Câmi-us Sağir -Siyutî-,c. 2, s. 680/9313; Mecma-uz Zevaid, c. 9, s. 174; Feyz-ul Kadir, c. 6, s.297). Hz.Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlih Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin aleyhimasselam'a hitaben şöyle buyurmuştur: "Ben sizinle savaşanla savaş halindeyim ve sizinle barış içinde olanla barış içerisindeyim." (Sünen-i Tirmizî, c.5, s.699/3870; Müstedrek-ul Hakim, c.3, s.149; Sünen-i İbn-i Mâce, c.1, s.52/145; Müsned-i Ahmed, c.c.2, s.142; Usd-ul Gabe, c.7, s.225; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.169; Mesabih-us Sünne, c.4, s.190; Savaik-ul Muhrika, s.187; er-Rıyaz-un Nezire, c.3, s.154; Şevahid-ut Tenzil, c.2, s.27; Menakıb-i Harezmî, s.91; Mu'cem-ul Kebir -Taberani-, c.3, s.30/2619; Kenz-ul Ummal, c.6, s.216; Sünen-i İbn-i Habban, c.7, s.102).Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlih bir gün Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'le (aleyhisselam) oturduğu bir sırada buyurmuştur ki: "Allah'ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir. Allah'ım! Onlarla düşman olana düşman ol; onlarla dost olana dost ol." (Tarih-ul Kebir -Buhari-, c.2, s.69-70; Müsned-i Ebi Ye'lâ, c.12, s.383/6951; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.166-167 ve demiştir ki: Bunun senedi güzeldir).Hz. Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve âlih buyurmuştur ki: "Sizin aranızda Ehl-i Beyt'imin misali İsrailoğulları'ndaki Hıtta kapısı gibidir; kim o kapıdan içeri girmişse bağışlanmıştır." (Mu'cem-ul Evset -Taberanî-, c.6, s.147/5870, yine Mucem-us Sağir -Taberanî-,c.2, s.22; Savaik-ul Muhrika -İbn-i Hacer-, s.152; Kifayet-ut Talib, s.378; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.168).Yine Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlih şöyle buyurmuştur: "Biz Ehl-i Beytle hiç kimse mukayese edilmez." (Firdevs-id Deylemî, c.4, s.283/6838; Zehair-ul Ukba, s.17; Kenz-ul Ummal, c.6, s.218; Kunuz-ul Hakaik -Abdurrauf Menavî-, s.153, Beyrut-Dar-u Kutub-il İlmiyye; Feraid-us Simtayn, c.1, s.45).Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlih vasiyetinde şöyle buyuruyor: "Ehl-i Beyt'im konusunda sizi Allah'a and veriyorum." (Mu'cem-ul Kebir, c.5, s.183/5027; Kenz-ul Ummal, c.13, s.640/37619; İhkak-ul Hak -Nurullah Hüseynî Tusterî-, c.9, s.434). Hz. Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve âlih buyuruyor ki: "Kim ecelinin mübarek olmasını ve Allah Teala'nın, bahşettiği şeyle onu faydalandırmasını istiyorsa, benden sonra Ehl-i Beyt'ime iyi davransın." (Kenz-ul Ummal, c.12, s.99/34171). "Allah ve melekleri devamlı Peygamber'e salât ediyor; ey müminler siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin." Ahzab suresi 56. ayeti nazil olunca, Ashab'tan bazıları, Resûlullah (s.a.v.) Efendimize gelerek, "Yâ Resûlallah! Size nasıl selâm vereceğimizi biliyoruz, fakat size, Ehl-i Beyt'inize nasıl salât okuyalım?" diye sordular. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Şöyle deyin: Allahım! Efendimiz Muhammed'e ve onun âline (ailesine ve zürriyetine) salât et. Peygamberin İbrahim'e ve âline salât ettiğin gibi. Allahım! Efendimiz Muhammed'e ve onun âline (ailesine ve zürriyetine) bereket ihsan et, onları mübarek kıl. Peygamberin İbrâhim'e ve âline bereket verdiğin gibi." (Buhârî, Ehâdisü'l-Enbiyâ, 10; Müslim, Salat, 65-69). Bu ayet ve hadislerden hareketle İmam Şafiî (ra.h), namazın son oturuşunda Efendimize salât okumayı namazın farzlarından saymıştır. Getirilecek salâtın en kısasının, tercih edilen görüşe göre "Allahümme salli alâ Muhahemmedin ve âlihi" olduğu belirtilmiştir. (Şirbînî, Muğni'l-Muhtâc, I, 270 (Beyrut, 1997. Tahriçli Baskı); Zuhaylî, el-Fıkhu'l-Islâmî ve Edilletühû, I, 670). Yukarıda geçen sözle bu kasdedilmiştir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.