“Sayın Hocam, Ehl-i Beyt külliyatınızı okumadan ve Ehl-i Beyt hakkında bir fikir sahibi olmadan evvel, bir memleketin zevale düşmesi ile Ehl-i Beyt arasında ne ilgi var?” diye düşünürdük. Mesela Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran savaşı ile Osmanlı Devletinin gerilemeye başlamasını, o zamandan beri de Ehl-i Beyt’e ters düşüldüğü ve Ehl-i Beyt terk edildiği için zevalin sürdüğünü bilmemiz mümkün değildi. Bunu Ehl-i Beyt külliyatından öğrendik.
Yüce Peygamberimiz (sav) gerek Veda Hutbesinde ve gerekse Gadrihum’da 120 bin sahabeye hitaben vermiş olduğu hutbede şöyle buyuruyor: “Size kıymetli 2 emanet bırakıyorum. Biri Allah’ın yüce kitabı Kuran-ı Kerim, diğeri de benim Ehl-i Beyt’im. Bu ikisine de sımsıkı sarılırsanız sizi hiçbir güç yıkamaz. Ama sımsıkı sarılmaz, gevşek bırakırsanız zeval bekleyiniz.” Ayrıca kendisinin son Peygamber olduğunu, arkasından başka peygamber gelmeyeceğini, bu sebeple İslam dinini kendisinden sonra Hazreti Ali ve Ehl-i Beyt imamlarının yürüteceğini buyuruyor. Ehl-i Beyt’e sımsıkı sarılınmasını, Ehl-i Beyt’in sevilmesini ve sayılmasını Yüce Allah, emir olarak buyurduğu halde ahirete rihletinden sonra Hz. Ali’ye ve Ehli Beyt’e layık olduklarını, hak etikleri davranış gösterilmediği için Arap âlemi 1400 yıldır zeval içerisinde, o zamandan beri hiçbir gücün yıkamayacağı kuvvette cihanşümul bir Arap devleti de tarih sahnesinde görülmedi.
Kuruluş ve ilk yükseliş yıllarında Ehl-i Beyt’i baş tacı eden Türkler, 3 kıtaya hükmeden, hiçbir gücün yıkamadığı cihanşümul bir imparatorluk kurdular, Yavuz Sultan Selim’den sonra da zevale düştüler. Peygamber buyruğuna muhalif davranıldı ve zevale düşüldü.
Bugün Türkiye dâhil bütün İslam ülkeleri zeval içerisindedir. İslamiyet’in en kutsal toprakları; Peygamber Efendimizin (sav) yaşadığı Mekke ve Medine’nin bulunduğu Suudi Arabistan Krallığı, Vahhabilik adıl uydurma bir mezhebin hâkimiyetinde, bütün çevre İslam ülkeleriyle beraber emperyalist güçlerin egemenliği altındadır.
Peygamber Efendimizin (sav) buyruğuna muhalefetten zevale düşmüş olan bütün İslam âlemi bir kurtarıcı beklemiyor mu? Bekliyor.
Bu kurtarıcı da, tarih boyunca İslamiyet’in bayraktarlığını yapmış olan Türk Milletinden çıkacaktır. Bu kurtarıcı da sizsiniz Hocam.
Bu kanaatimde, bu tespitimde tamamen samimi olduğumu her halde kabul ediyorsunuzdur Hocam. Hocam, bu kanaatime ilaveten bir fikre daha sahibim, o da şu: Zatiâlinizde Hz. Ali (ra) Efendimizin nuru ve ruhu olduğuna da inanıyorum. Zira Hz. Ali (ra) halifelik kesinlikle kendi hakkı olduğu halde mağdur edilmesi üzerine şunları ifade etmiştir: “İslam’ın parçalanıp yok olmasına tanık olmaktan korktum, bunun acısı benim için halifelik ve hükümetten mahrum olmaktan daha büyüktür. Çünkü bir kaç günlük dünya kârıdır ki zelil olup, son bulacaktır.” Hz. Ali, dinini ve devletini düşündü.
Sayın Hocam, siz de 28 Şubat mağduru olmanıza ve hakkınızda 35 bin sayfalık iddianameler hazırlanmasına rağmen, bu devlet ‘benim devletim’, bu ordu ‘benim ordum’ diyerek mağduriyeti Hz. Ali (ra) misali sineye çektiniz. Siz de devletimizi, milletimizi düşündünüz.
Alevi Yolu dergisinin 2011 tarih 3 sayılı nüshasında (sayfa 19) Peygamber Efendimizin (sav) şu sözü yer alıyor: “Ali’den sonra da, evlatlarından sonra da, onların nurunu taşıyan veliler gelecektir. Veliler nerede görülürse bilin ki Ali oradadır.”
Yüksel BEŞER
Emekli Banka Müdiresi
Yüce Peygamberimiz (sav) gerek Veda Hutbesinde ve gerekse Gadrihum’da 120 bin sahabeye hitaben vermiş olduğu hutbede şöyle buyuruyor: “Size kıymetli 2 emanet bırakıyorum. Biri Allah’ın yüce kitabı Kuran-ı Kerim, diğeri de benim Ehl-i Beyt’im. Bu ikisine de sımsıkı sarılırsanız sizi hiçbir güç yıkamaz. Ama sımsıkı sarılmaz, gevşek bırakırsanız zeval bekleyiniz.” Ayrıca kendisinin son Peygamber olduğunu, arkasından başka peygamber gelmeyeceğini, bu sebeple İslam dinini kendisinden sonra Hazreti Ali ve Ehl-i Beyt imamlarının yürüteceğini buyuruyor. Ehl-i Beyt’e sımsıkı sarılınmasını, Ehl-i Beyt’in sevilmesini ve sayılmasını Yüce Allah, emir olarak buyurduğu halde ahirete rihletinden sonra Hz. Ali’ye ve Ehli Beyt’e layık olduklarını, hak etikleri davranış gösterilmediği için Arap âlemi 1400 yıldır zeval içerisinde, o zamandan beri hiçbir gücün yıkamayacağı kuvvette cihanşümul bir Arap devleti de tarih sahnesinde görülmedi.
Kuruluş ve ilk yükseliş yıllarında Ehl-i Beyt’i baş tacı eden Türkler, 3 kıtaya hükmeden, hiçbir gücün yıkamadığı cihanşümul bir imparatorluk kurdular, Yavuz Sultan Selim’den sonra da zevale düştüler. Peygamber buyruğuna muhalif davranıldı ve zevale düşüldü.
Bugün Türkiye dâhil bütün İslam ülkeleri zeval içerisindedir. İslamiyet’in en kutsal toprakları; Peygamber Efendimizin (sav) yaşadığı Mekke ve Medine’nin bulunduğu Suudi Arabistan Krallığı, Vahhabilik adıl uydurma bir mezhebin hâkimiyetinde, bütün çevre İslam ülkeleriyle beraber emperyalist güçlerin egemenliği altındadır.
Peygamber Efendimizin (sav) buyruğuna muhalefetten zevale düşmüş olan bütün İslam âlemi bir kurtarıcı beklemiyor mu? Bekliyor.
Bu kurtarıcı da, tarih boyunca İslamiyet’in bayraktarlığını yapmış olan Türk Milletinden çıkacaktır. Bu kurtarıcı da sizsiniz Hocam.
Bu kanaatimde, bu tespitimde tamamen samimi olduğumu her halde kabul ediyorsunuzdur Hocam. Hocam, bu kanaatime ilaveten bir fikre daha sahibim, o da şu: Zatiâlinizde Hz. Ali (ra) Efendimizin nuru ve ruhu olduğuna da inanıyorum. Zira Hz. Ali (ra) halifelik kesinlikle kendi hakkı olduğu halde mağdur edilmesi üzerine şunları ifade etmiştir: “İslam’ın parçalanıp yok olmasına tanık olmaktan korktum, bunun acısı benim için halifelik ve hükümetten mahrum olmaktan daha büyüktür. Çünkü bir kaç günlük dünya kârıdır ki zelil olup, son bulacaktır.” Hz. Ali, dinini ve devletini düşündü.
Sayın Hocam, siz de 28 Şubat mağduru olmanıza ve hakkınızda 35 bin sayfalık iddianameler hazırlanmasına rağmen, bu devlet ‘benim devletim’, bu ordu ‘benim ordum’ diyerek mağduriyeti Hz. Ali (ra) misali sineye çektiniz. Siz de devletimizi, milletimizi düşündünüz.
Alevi Yolu dergisinin 2011 tarih 3 sayılı nüshasında (sayfa 19) Peygamber Efendimizin (sav) şu sözü yer alıyor: “Ali’den sonra da, evlatlarından sonra da, onların nurunu taşıyan veliler gelecektir. Veliler nerede görülürse bilin ki Ali oradadır.”
Yüksel BEŞER
Emekli Banka Müdiresi
Yüksel Beşer / diğer yazıları
- Prof. Dr. Haydar Baş'a mektup - IV / 15.08.2013
- Prof. Dr. Haydar Baş'a mektup - III / 14.08.2013
- Prof. Dr. Haydar Başa mektup - II / 13.08.2013
- Prof. Dr. Başa Mektup - I / 11.08.2013
- Prof. Dr. Baş’a mektup - 5 / 23.06.2012
- Prof. Dr. Baş’a mektup - IV / 22.06.2012
- Prof. Dr. Baş’a mektup - III / 21.06.2012
- Prof. Dr. Baş’a mektup - II / 20.06.2012
- Prof. Dr. Baş’a mektup - I / 19.06.2012
- Prof. Dr. Haydar Baş'a mektup - III / 14.08.2013
- Prof. Dr. Haydar Başa mektup - II / 13.08.2013
- Prof. Dr. Başa Mektup - I / 11.08.2013
- Prof. Dr. Baş’a mektup - 5 / 23.06.2012
- Prof. Dr. Baş’a mektup - IV / 22.06.2012
- Prof. Dr. Baş’a mektup - III / 21.06.2012
- Prof. Dr. Baş’a mektup - II / 20.06.2012
- Prof. Dr. Baş’a mektup - I / 19.06.2012