Washington Post yazarı ve Suudi Arabistan vatandaşı Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğu'nda öldürülmesinin üzerinden 3 aydan biraz fazla bir zaman geçti.
Bu süre zarfında sizin de haberlerden takip ettiğiniz üzere ilk başlarda Suudi makamlarınca resmi olarak kabul edilmese de Türkiye'nin konu hakkındaki ayrıntılı araştırmaları ve takibi sonucu Cemal Kaşıkçı'nın konsoloslukta planlı bir şekilde öldürüldüğü ortaya çıktı.
Batı dünyası başta ABD olmak üzere Cemal Kaşıkçı'nın öldürüldüğü 2 Ekim 2018 tarihinden beri ısrarla Suudi Kraliyet ailesini cinayetin haricinde gördüğüne dair mesajlar verdi ve nihayetinde de konu Trump'ın böyle bir olay sebebi ile Suudi Arabistan – ABD ilişkilerini bozmayacağına dair açıklamaları ile kamuoyu önünde bir bakıma zaman içinde unutulma sürecine bırakıldı.
ABD'nin ve diğer batılı devletlerin bu konuyu Kraliyet Ailesi üzerinde baskı kurmak ve yeni çıkarları için 'ikna edici' koz olarak kullanmak isteyeceği açık; dolayısı ile Suudi Arabistan'ın bundan böyle ABD ve dolayısı ile İsrail ile daha da fazla yakınlaşması veya kamuoyu önünden böyle görünmese dahi ABD-İsrail çizgisinde hareket edeceği muhakkaktır.
Bu genel görünümden hareketle bu yakınlaşma ile ilgili yakın zamanda haberlerde fazla da yer bulmayan bir anlaşmaya göz atalım.
Suudi Arabistan, Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinden sonra ilk kez yatırımcıların önüne çıktı ve 7.5 milyar Dolar tutarında uluslararası tahvil satışı gerçekleştirdi. İşin ilginç yanı bu tahvilleri satın alan grupların içerisinde Prens Muhammed Bin Selman'ı Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi ile doğrudan ilişikli olduğunu söyleyen yatırımcılar da vardı (kaynak: Bloomberg US).
İşin daha da ilginç yanı 7.5 milyar Dolarlık tahvil satışına toplamda 27.5 milyar Dolarlık talep gelmesiydi ve yine kaynaktaki habere göre yatırımcılar bu durumu 'Para politika ile ilgilenmez' şeklinde açıklarken Londra merkezli bir yatırım firması durumu 'Kaşıkçı olayının yatırımcıları bağlamasını beklemiyorduk' şeklinde demeç verdi.
Cemal Kaşıkçı, Suudi Kraliyet Ailesi ve Türkiye'nin ve Batılı ülkelerin tutumu aslında dünya düzeninde buzdağının sadece görünen kısmı.
Asıl konu ise 'para politika dinlemez' cümlesinin ardında yatan gerçekler.
Yazımı tam da bu noktada sizin de bu cümle üzerinde düşünmeniz üzere sonlandırıyorum.
Kişisel olarak ise 'Devletin dini adalettir' diyen Hz. Ali geleneğine tüm dünyanın ne kadar da muhtaç olduğunu bir kez daha gördüm.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cem Kayalı / diğer yazıları
- Borsa İstanbul’da yeni düzenleme şart / 11.02.2021
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020