Bir ülkenin yönetimine talip olan siyasi bir kadro, neden ve niçin yıllar boyunca 'oturduğu dalı kesmek' özdeyişi ile özetlenebilecek söylem ve eylemlerde bulunur, gerçekten siyaset ve sosyoloji alanında çalışacak ilim insanları için araştırılmaya değer bir konudur.
En az bu mesele kadar önemli olan ikinci bir husus ise; yıllar yılı 'oturduğu dalı kesmekle' açıklanabilecek tutum içinde olan, tavır ve davranışlar sergileyen, aynı doğrultuda adımlar ve imzalar atan bu kadroyu, hiç de azımsanamayacak yoğunluktaki bir kitle neden ve niçin alkışlamaya devam eder.
Her iki konu da, konunun uzmanları tarafından çok acil araştırılmalı ve bilimsel sonuçları yayınlanmalıdır.
Bir şekilde yukarılara tırmanmış ve dala oturmuş olanların, yükseklik sarhoşluğu ile ve alemi yukarılardan seyretmenin heyecanı ile yaptıkları işin, tuttukları yolun, sergiledikleri eylemlerin ve sarf ettikleri sözlerin farkında olamadıklarını düşünelim, peki uzun yıllar boyunca, oturdukları dalı kesmeye çalışan kadroyu alkışlayan kitlelere ne demeli?
Oturdukları dalı kesmenin mutlak sonucunun daldan düşmek olduğunu bile bile, göre göre 'çok iyi gidiyorsunuz, devam edin' anlamında kesintisiz alkışlamak daldakilere, yönetim katındakilere kötülük değil midir?
Şimdi tam da işte bu kötülüğün, oturdukları dalı kesenleri sorgusuz-sualsiz ve sorgulamasız alkışlamanın çok kötü sonuçlarını yaşıyoruz.
Kurtuluş savaşı yıllarının hemen ardından devlet kurulur kurulmaz devreye alınan, üretime sokulan şeker fabrikalarının satılması, oturduğu dalı kesmenin daniskası değil miydi?
Yine aynı zorlu yılları takip eden senelerde halkın bir çok ihtiyacını karşılayan ve devlete gelir sağlayan SÜMERBANK ve benzeri kuruluşların özelleştirme adı altında devletin elinden çıkarılması, bindiği dalı kesmenin en bariz örneği değil miydi?
Kağıt fabrikalarının haraç-mezat satılması, elden çıkarılması bugün en kötü tuvalet kağıdının bir rulosunun dört-beş liraya satılmasına sebep olmadı mı?
Geride kalan yirmi yıl içinde, özelleştirme adı altında, altın yumurtlayan tavuk mesabesindeki kurum ve kuruluşların listesini önünüze koyun ve her birinin elden çıkarılmasının, haraç-mezat satılmasının nasıl da ülkeyi ekonomik kurtuluş savaşı verecek şartlara sürüklediğini düşünün ve gelinen bu durumu anlatmak için uygun bir cümle kurun dense her halde en uygun cümle 'bindiği dalı kesmek' olurdu.
Bindiğiniz dalı kestiniz, siz de düştünüz, milleti de binbir derdin, binbir çilenin ve yoksulluğun çukuruna yuvarladınız.
Oturduğu dalı kesmeye uğraşanın, günün birinde düşmesinden daha doğal bir sonuç olamaz herhalde.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025