Yüzyıl öncesinde destansı ve mucizelik bir çapta yokluklar içerisinde ulusal kurtuluş savaşı vererek kurulan Cumhuriyetimiz bugün maalesef öz ellerimizle çıkarmış olduğumuz kanun ve kurallarla yıkılma ve bölünme aşamasında.
Türkiye, sessiz işgal olgusunu yaşıyor ve iliklerine dek sömürülüyor. Bugün yaşanan Duyun-u Umumiye'nin ta kendisidir ve şartları dünden daha ağırdır.
Başyazarımız Sayın Muharrem Bayraktar, geçtiğimiz yıl kaleme aldığı makalesinde Duyun-u Umumiye'nin acımasız içyüzünü bakınız nasıl ortaya koymuştu: "Duyun-u Umumiye, borç batağına batmış Osmanlı'nın neredeyse bütün gelirlerine el koyan bir "haciz kurumu" hüviyetinde kurulmuştu ve kurulduğu dönem Abdülhamit'in padişahlığına rastlayan 1881 yılı idi. Cennet mekân ulu hakanın(!) döneminde kurulan bu emperyalist gasp kurumu, İngiliz, Fransız, İtalyan, Alman ve Avusturyalı görevlilerin kontrolünde idi.
Bu "gasp kurumunda" 1912 yılı rakamlarına göre 9 bin memur çalışırken, Osmanlı maliyesinde 5 bin memur çalışıyordu.
Duyun-u Umumiye'nin el koyduğu ürünler arasında tütün baş sırada geliyordu. Osmanlı hudutlarında üretilen bütün tütün, yine emperyalistler tarafından ve yine Abdülhamit zamanında kurulan Reji İdaresi'nin insafına terk edilmişti. Reji İdaresi, tütün fiyatını kendi belirliyor, çok ucuz fiyattan tütünü alıyor, satmak istemeyen veya kaçak yollarla satanlara dayak, hapis, işkence, ölüm dâhil her türlü cezayı veriyordu.
Bu ağır alım ve kontrol mekanizmasını takip etmek için binlerce kişiden oluşan kolcu gücü adeta mafya gibi çalışıyor, Osmanlı idaresinin göz yumması hatta destek vermesi sayesinde bu "kolcu birlikleri" adeta terör estiriyorlardı. Vatandaşın tütününü gasp etmek için Reji İdaresi'ne bağlı kolcuların öldürdüğü köylü sayısı on binleri bulmuştur."(Muharrem Bayraktar, 07 Ekim 2017, Yeni Mesaj)
Bugün söylediğimiz "Çökertme Türküsü", Reji kolcuları tarafından öldürülen Çökertmeli Halil'in acılı anısına yakılmıştır. Ya "Trabzon Kolbastı"sı?
"GELDİLER, BASTILAR, VURDULAR"
Reji İdaresi'nin üreticiye hak ettiği fiyatları vermemesi, çalışanlarının çoğunun gayrimüslim olması, bunların halka iyi davranmamaları, tütünlere düşük ücret ödemesi ve tartı işlemlerinin eksik yapmaları üreticilerin kaçakçılığa yönelmelerine neden olmuştu.
Kolbastı oyununa tarihsel bir değerlendirme yapan Yrd. Doç. Dr. Necmettin Aygün'den derlediğimiz tespitlerini okuyalım:
"Reji İdaresi kaçakçılığı denetim altına almak için bazı bölgelerde tütün ekiminin bütünüyle yasaklamıştı. Yasaklandığı yerler arasında:
- Trabzon başmüdürlüğüne bağlı Sürmene, Gümüşhane ve çevresi ile Erzincan
- Giresun merkez müdürlüğüne bağlı Giresun ve çevresi
- Sivas merkez vilayetine bağlı Şebinkarahisar, Mesudiye, Koyulhisar ve çevre yerleşimler yer almaktaydı. Dikkat edilirse Trabzon merkez ile Akçaabat ve çevresinde tütün ekimi yasak kapsamına alınmamış; bununla birlikte Sürmene, Gümüşhane, Giresun, Sivas ve Şebinkarahisar gibi dağlık, engebeli ve ormanlık alanlarda, kısacası ulaşım ve iletişim imkânlarının sınırlı olduğu alanlarda tütün üretimi yasaklanmıştır. Buralarda tütün üretiminin yasaklanmak istenmesinin ardında kaçakçılığın daha çok Doğu Anadolu üzerinden yapılması diğer bir ifade ile sahil kesimleri ve bu kesimlere yakın köylerde yetiştirilen tütünün Giresun, Sivas ve Gümüşhane üzerinden geçirilerek Orta ve Doğu Anadolu'ya (Malatya'ya) ve buralardan da daha aşağılara, Suriye'ye (Halep'e) satılmasının engellenmesi düşüncesi yatmaktaydı.
Bahsi geçen alanlarda tütün ekiminin yasaklanması üreticinin kolculara daha fazla tepki göstermeleriyle ve daha fazla vukuatın ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştır.
Trabzon ve çevre yerleşimlerde Sera ve Hacıbeşir dereleri vadilerini takip ederek Ağrit köyü taraflarından Maçka ve Gümüşhane üzerine doğru yapılan kaçakçılık nam salmıştı. Rusya'ya tütün kaçıran kaçakçıların peşinde dolaşan kolcular ile kaçakçılar arasında yaşanan mücadelelerin kolbastı oyununun ortaya çıkmasına ilham veren ilk örnekler olmuştur.
Tütün kaçakçıları ile kolcular arasında yaşanan mücadeleler sonucunda kolcu ve kolbastı kavramlarının halk nezdinde yer edinmeye başlar; ağıtlara, şiirlere, hikâyelere ve türkülere girer ve zamanla bu mücadele figür anlamında şekillenir.
"Geldiler, bastılar, vurdular" şeklindeki şarkı sözleri; kolcuların zalimce davranışlarını ortaya koymaktadır.
Evet, sevgili okurlar Reji İdaresi bugün modern yüzüyle, tüm acımasızlığıyla ve tüm sömürü şekilleriyle önümüzde.
Tarımından, toprağından koparılan köylü ve çiftçi; bankalara tüm her şeyini ipotek eden Türk milleti acaba kurtuluşunu ümid etmekte midir, aramakta mıdır? Yoksa Amerikan mandası ya da İngiliz korumacılığı mı istemektedir?..
Yüzyıl sonra düştüğümüz hale bakar mısınız?
Türkiye, sessiz işgal olgusunu yaşıyor ve iliklerine dek sömürülüyor. Bugün yaşanan Duyun-u Umumiye'nin ta kendisidir ve şartları dünden daha ağırdır.
Başyazarımız Sayın Muharrem Bayraktar, geçtiğimiz yıl kaleme aldığı makalesinde Duyun-u Umumiye'nin acımasız içyüzünü bakınız nasıl ortaya koymuştu: "Duyun-u Umumiye, borç batağına batmış Osmanlı'nın neredeyse bütün gelirlerine el koyan bir "haciz kurumu" hüviyetinde kurulmuştu ve kurulduğu dönem Abdülhamit'in padişahlığına rastlayan 1881 yılı idi. Cennet mekân ulu hakanın(!) döneminde kurulan bu emperyalist gasp kurumu, İngiliz, Fransız, İtalyan, Alman ve Avusturyalı görevlilerin kontrolünde idi.
Bu "gasp kurumunda" 1912 yılı rakamlarına göre 9 bin memur çalışırken, Osmanlı maliyesinde 5 bin memur çalışıyordu.
Duyun-u Umumiye'nin el koyduğu ürünler arasında tütün baş sırada geliyordu. Osmanlı hudutlarında üretilen bütün tütün, yine emperyalistler tarafından ve yine Abdülhamit zamanında kurulan Reji İdaresi'nin insafına terk edilmişti. Reji İdaresi, tütün fiyatını kendi belirliyor, çok ucuz fiyattan tütünü alıyor, satmak istemeyen veya kaçak yollarla satanlara dayak, hapis, işkence, ölüm dâhil her türlü cezayı veriyordu.
Bu ağır alım ve kontrol mekanizmasını takip etmek için binlerce kişiden oluşan kolcu gücü adeta mafya gibi çalışıyor, Osmanlı idaresinin göz yumması hatta destek vermesi sayesinde bu "kolcu birlikleri" adeta terör estiriyorlardı. Vatandaşın tütününü gasp etmek için Reji İdaresi'ne bağlı kolcuların öldürdüğü köylü sayısı on binleri bulmuştur."(Muharrem Bayraktar, 07 Ekim 2017, Yeni Mesaj)
Bugün söylediğimiz "Çökertme Türküsü", Reji kolcuları tarafından öldürülen Çökertmeli Halil'in acılı anısına yakılmıştır. Ya "Trabzon Kolbastı"sı?
"GELDİLER, BASTILAR, VURDULAR"
Reji İdaresi'nin üreticiye hak ettiği fiyatları vermemesi, çalışanlarının çoğunun gayrimüslim olması, bunların halka iyi davranmamaları, tütünlere düşük ücret ödemesi ve tartı işlemlerinin eksik yapmaları üreticilerin kaçakçılığa yönelmelerine neden olmuştu.
Kolbastı oyununa tarihsel bir değerlendirme yapan Yrd. Doç. Dr. Necmettin Aygün'den derlediğimiz tespitlerini okuyalım:
"Reji İdaresi kaçakçılığı denetim altına almak için bazı bölgelerde tütün ekiminin bütünüyle yasaklamıştı. Yasaklandığı yerler arasında:
- Trabzon başmüdürlüğüne bağlı Sürmene, Gümüşhane ve çevresi ile Erzincan
- Giresun merkez müdürlüğüne bağlı Giresun ve çevresi
- Sivas merkez vilayetine bağlı Şebinkarahisar, Mesudiye, Koyulhisar ve çevre yerleşimler yer almaktaydı. Dikkat edilirse Trabzon merkez ile Akçaabat ve çevresinde tütün ekimi yasak kapsamına alınmamış; bununla birlikte Sürmene, Gümüşhane, Giresun, Sivas ve Şebinkarahisar gibi dağlık, engebeli ve ormanlık alanlarda, kısacası ulaşım ve iletişim imkânlarının sınırlı olduğu alanlarda tütün üretimi yasaklanmıştır. Buralarda tütün üretiminin yasaklanmak istenmesinin ardında kaçakçılığın daha çok Doğu Anadolu üzerinden yapılması diğer bir ifade ile sahil kesimleri ve bu kesimlere yakın köylerde yetiştirilen tütünün Giresun, Sivas ve Gümüşhane üzerinden geçirilerek Orta ve Doğu Anadolu'ya (Malatya'ya) ve buralardan da daha aşağılara, Suriye'ye (Halep'e) satılmasının engellenmesi düşüncesi yatmaktaydı.
Bahsi geçen alanlarda tütün ekiminin yasaklanması üreticinin kolculara daha fazla tepki göstermeleriyle ve daha fazla vukuatın ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştır.
Trabzon ve çevre yerleşimlerde Sera ve Hacıbeşir dereleri vadilerini takip ederek Ağrit köyü taraflarından Maçka ve Gümüşhane üzerine doğru yapılan kaçakçılık nam salmıştı. Rusya'ya tütün kaçıran kaçakçıların peşinde dolaşan kolcular ile kaçakçılar arasında yaşanan mücadelelerin kolbastı oyununun ortaya çıkmasına ilham veren ilk örnekler olmuştur.
Tütün kaçakçıları ile kolcular arasında yaşanan mücadeleler sonucunda kolcu ve kolbastı kavramlarının halk nezdinde yer edinmeye başlar; ağıtlara, şiirlere, hikâyelere ve türkülere girer ve zamanla bu mücadele figür anlamında şekillenir.
"Geldiler, bastılar, vurdular" şeklindeki şarkı sözleri; kolcuların zalimce davranışlarını ortaya koymaktadır.
Evet, sevgili okurlar Reji İdaresi bugün modern yüzüyle, tüm acımasızlığıyla ve tüm sömürü şekilleriyle önümüzde.
Tarımından, toprağından koparılan köylü ve çiftçi; bankalara tüm her şeyini ipotek eden Türk milleti acaba kurtuluşunu ümid etmekte midir, aramakta mıdır? Yoksa Amerikan mandası ya da İngiliz korumacılığı mı istemektedir?..
Yüzyıl sonra düştüğümüz hale bakar mısınız?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adem Birinci / diğer yazıları
- Hz Peygamber’in cömertliği / 17.04.2025
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025