Cumhuriyet'in ilanından sonra İstanbul'da bir kabul töreni verilir. Tüm dünya ülkelerinin elçileri de davetlidir. Davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat İngiliz askerî ataşesi olan bir binbaşının kendisine dikilen bakışları Mustafa Kemal'in gözünden kaçmaz. Ne olduğu öğrenmek için yaverini gönderir, yaver İngiliz Binbaşı ile görüştükten sonra Mustafa Kemal'e şöyle der: "Paşam kendisine neden böyle bir tavır takındığını sordum, o da bana sizin Çanakkale'de babasını öldürdüğünüzü söyledi."
Bunun üzerine Mustafa Kemal şöyle der: "Git sor bakalım onun babasının Çanakkale'de ne işi varmış?"
Gerçekten de İngilizlerin Fransızların ve Anzakların ne işi vardı Çanakkale'de? Hangi arzu, hangi güç onları Çanakkale'ye getirmişti?
Bilmemiz gerekir ki binlerce yıllık insanlık tarihindeki mücadelelerinin temelinde insanların inançlarının meydana getirdiği kültürlerin- medeniyetlerin yaşam biçimi; var olma, varlığını sürdürme ya da sahip olma içgüdüsü vardır. Savaşlar bu duyguların silaha, teknolojiye ve mücadeleye dönüşmüş halidir.
İngilizler ve müttefiklerinin Çanakkale'ye gelirken ileri sürdükleri siyasi, ekonomik, kültürel ne kadar bahaneleri olsa da asıl amaç; bütün kaynakları ele geçirme, yalnızca kendilerinin bunları kullanma hakları olduğuna inanmalarıdır. Kaynakların ele geçirilmesinde Türk milleti engel olarak görülmüş ve yok edilmek istenmiştir.
I. Dünya Savaşı'nda İtilaf Devletlerinin görünür sebepleri içinde;
1- İttifak Devletler içinde en büyük savaş gücünü elinde bulunduran Almanya ve Avusturya Macaristan'ı güneydoğudan kuşatmak,
2- Osmanlı Devletini savaş dışı bırakmak,
3- Çarlık Rusya'sına yardım ederek onları zor durumdan kurtarmak vardır.
I. Dünya Savaş'ında ve Çanakkale cephesinde 3 Kasım 1914'te başlayıp 9 Ocak 1916 tarihine kadar süren muharebelerinde Türk Milletinin tezi var olmak, saldırgan düşmanı topraklarına sokmamaktır. Dahası ölmemek adına öldürmektir. Yani buna nefsi müdafaa denir.
Düşmanların (mütecaviz) ne büyük bir tekniğe, teknolojiye ve ekonomiye sahip olduğunu ürettikleri savaş gemileri, toplar, makineli tüfekler, savaş uçakları ve uçak gemilerinin olduğunu görüyoruz.
Ya bizim sahip olduklarımız nelerdi?
I. Dünya Savaşında bilhassa Çanakkale Savaşı'nda kullanılan silah araç ve gereçler (teçhizatlar) top, mayın, torpido, denizaltı, mayın gemisi, tabanca, tüfek, makinalı tüfekler ağır makinalı tüfekler, uçak ve askeri kişisel eşyalar… Peki, bunların hangileri Osmanlı Devletinde üretildi? Oldukça azı! Çünkü Osmanlı Devleti sanayileşemediği için son dönemlerinde üretmek yerine satın almak zorunda kalmıştı.
Öyleyse I. Dünya Savaşına Osmanlı Devletinin katkısı ne olmuştur?
Subaylarımızın dâhiyane sevk ve komutası ile birlikte insanlarımızın kanı, canı ve fedakârlığı ve bu satın alınan veya bize hibe edilen silahları kullanma becerisi olmuştur. İşte bu beceri Çanakkale zaferini getirmiştir. Siper edip göğsünü büyük bir iman ve inançla bu saldırıyı savuşturmak yalnız Türk milletine nasip olmuştur.
Çanakkale'nin düşmesi demek o dönemde Osmanlının sonu demekti. Bunu gayet iyi bilen Mustafa Kemal gibi Türk subayları orada en acı tabiriyle etten bir duvar ördüler. Çanakkale savaşında net olmamakla beraber yaklaşık 500.000 askerin cepheye sevk edildiği biliniyor. Resmi kayıtlara göre 76.625 şehit, 100.177 yaralı, 10.067 esir ya da kayıp, 64.440 hastalanıp savaş dışı kaldı, toplamda 251.309 kişi zayiat verildi.
Bizler bu acı tablo ile karşılaşırken, karşı tarafındaki sonuçları da gözlemlemek gerekir.
İngiltere'nin 410.000 (Anzaklar dâhil) Fransa'nın 79.000 kişi Çanakkale'ye sevk ettikleri biliniyor. 43.752 ölü, 88.919 yaralı, 9.002 esir ya da kayıp, 110.773 hastalanıp savaş dışı kalan kişi sayısı. İtilaf devletlerinin toplam kaybı; 252.446 kişi
Bu vahşetin emelini emperyalist güçlerin bizim topraklarımıza sahip olmak olarak tanımlayabiliriz. Bu sömürme ve hükmetmek için yapılan harcamalar dolar bazındaki durumu şöyledir:
I. Dünya Savaşında 1914-1918 tarihleri aralığında İtilaf Devletleri 125.690.477.000 dolar. Buna karşılık I. Dünya Savaşında İttifak Devletlerinin toplam harcamaları 60.643.160.000 Dolar şeklinde yapılmıştır. Osmanlı Devletinin harcadığı para 1.430.000.000 Dolardır.
Osmanlı Devleti kendi silahını üretemediği ve dışa bağımlı olduğu için dışardan borç aldığı bu 1.430.000.000 Doları I. Dünya Savaşı süresince savaş ekonomisine harcamak zorunda kalmıştır. Kullanılan bu para daha sonra yeni kurulacak olan Türkiye devletine ve halkına borç olarak kalmıştır.
Bütün bu veriler bize ne anlatmaktadır?
Kıyılan onca can, harcanan bunca para, öksüz ve yetim kalan binlerce, on binlerce gözü yaşlı çocuk… Yüreği iman dolu Türk milleti tarafından, sömürgeci emperyalistlerin def edildiğinin kanıtıdır. Türk vatanına ve Türk bayrağına uzanan eller mutlaka kırılmıştır ve kırılacaktır. Türk milletinin fedakârlığı, duaları, Gazi Mustafa Kemal'in eşsiz zekâsı ve dâhiyane savaş stratejileri sayesinde Çanakkale zaferini günümüzde büyük bir gururla anmaktayız.
Bu vesileyle vatan, millet, Ehl-i Beyt ve Atatürk sevgisini bize aşılayan "milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür" diyerek bizi sürekli uyaran Prof. Dr. Haydar Baş Bey'e Türk milleti adına teşekkürlerimi sunuyorum. Geçmişten günümüze bütün şehitlerimizin ruhu şâd olsun.
Orhan GAZİ / diğer yazıları