Ahmed Yesevî'de çocukluğunda garib hâller ve yaşından beklenilmeyen fevkalâdelikler görülüyordu. Hızır aleyhisselâm ile görüşüp sohbet ediyor, onun mânevî terbiyesi ile olgunlaşıyordu. Bu sırada meydana gelen bir hâdise, şöhretinin bütün Türkistan'a yayılmasına yol açtı. Menkıbeye göre, o sırada Türkistan'da Yesevî adında bir hükümdâr saltanat sürmekte idi. Bu hükümdar yaz gelince, Türkistan yaylalarına çıkar, kışın da Semerkant kışlalarında kalırdı. Ceylan avından çok hoşlanan hükümdâr, bir defâsında ceylan peşinde koşarken, yolu Karaçuk Dağına çıktı. Karaçuk Dağının yamaçları sarp, kayaları yalçındı. Atı, kan tere battı ve avını kaçırdı.Buna ziyâdesiyle üzülen hükümdâr; "Bu dağı ortadan kaldırmak gerek." diye söylendi. Nitekim ülkesindeki velîleri toplayıp, duâlarının bereketi ile bu dağı ortadan kaldırmayı düşündü. Toplanan velîler, duâ ve niyâzda bulundular. Ancak istenilen netice elde edilemedi. Bunun üzerine oraya gelmeyen bir velînin olup olmadığı araştırıldı. Neticede, Hâce İbrâhim'in oğlu Ahmed küçük olduğundan kimsenin aklına gelip de çağrılmadığı anlaşıldı. Nihâyet, haberci gönderildi ve gelmesi istendi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.