İnsan bir kere yatağa düşmeye görsün.Ne anne, ne baba, ne kardeş, ne arkadaş,En yakın dostunuz yine kendiniz, kendi vücudunuz.Kendinizin kıymetini bu günlerde daha iyi anlıyorsunuz.İnsan kendi doğar, kendi kendine yaşar ve kendince ölür.Yalnız gelirsiniz dünyaya, yalnız yaşar ve öyle ölür hissedersiniz belki; ama öyle değil.Siz ve sizinle birlikte olan bedeniniz sizin en yakınınız.Allah'ın size bahşettiği bedene şükredip onu korumak için elinizden gelen gayreti gösterin.Soğuk algınlığı şeklinde başlayan rahatsızlığım sırasında ayakta dahi takip etmekte zorluk çektiğim yurt ve dünya gündemini yattığım yerden takip edebilmem güçtü elbet.Ama neler olmuş neleeeer...Hareketli dünyamızda hararetli olaylar yaşanmaya devam ediyor.Ben yokken Suud Kralı Fahd rahatsızlık geçirip taburcu olmuş,Irak'taki Türkmenler'e Amerikan ordusu yeni bir saldırı başlatmış, El Kaide temsilcilerinden bazılarının yakalandığı haberleri ayyuka çıkmış, Fransa ve Almanya'da referandum tartışmaları kızışmış.Şampiyon olmasına sevindiğim Fenerbahçe Konyaspor deplasmanından yenilip gelmiş, Başbakan Erdoğan ile Baykal arasında Kuran kursu polemiği ve yeni ceza kanunu tartışmaları belli bir kıvama ulaşmış.Herkesin bir fikri,bir düşüncesi, bir önerisi ve bir eleştirisi olabilir.Olmaz ise bu anormal olur.İktidarı ile muhalefeti ile, diplomatı ile bürokratı ile Türkiye'nin iç ve dış gündeme hem hakim olması hem de onu yönlendirici bir etkiye, kudrete haiz olması gerekmekte.Etkisiz, tepkisiz iç ve dış siyaset düşünülemez.Aksini düşünenler ise yanılgı içerisinde olacaklardır.Yurt ve dünya gündeminin Türkiye hangi noktasında ve nelerle uğraşmakta, bu uğraşı Türkiye'ye birşeyler kazandırıyor mu yoksa kaybettiriyor mu?Dışarısının muhasebesini yaparken içerinin de bilançosunun çıkarılması gerekiyor.Ülke içinde biz insan hakları konusunda etkili bir adım atamamış isek dışarıdaki vatandaşlarımızın haklarını nasıl koruyacağız?İnsanları etnik temeline indirgeyerek eleştirirken komşu ülkelerdeki Türkmenler'in, Sünniler'in, Kürtler'in haklarını nasıl savunacağız?Hiçbir ırk, dil, din, soy, sop davası gütmeden uygulanan rasyonel politikalar o ülkeleri abad edebilir.Irak'ta, İran'da, Suriye'de hatta Yunanistan, Almanya ve Fransa'da yaşanan sosyal sıkıntıların temelinde de bu iradesizlik yatmakta.Yurtta ve dünyada gelişen olayları yakalamaya çalışırken insani değerleri ve değerlendirmeleri de elden bırakmamak lazım.Sporda, siyasette, eğitim ve kültürde..hayatın tüm alanında.Günlük hayatımızda yaşananlara bakarken öncelikle kendi hayatımıza bakmamız işin ilk noktası.Önce kendine, kendi bedenine saygı; sonra diğer insanlara ve onların yaşam şekillerine...Gözümüzün önünde yitip giden insanları düşünürken birgün bizim de aynı şekilde yok olup gideceğimizi aklınızdan uzak tutmayın.Hayat o kadar değerli ve o kadar ucuz ki...Hayatı ucuz kılanlar ise ucuz insanlar.Dünyamızın sorunu da bu değil mi?Dünya insanlığın yaşamı için dizayn edilmeye başlandığı zaman daha yaşanılabilir bir hal alacaktır.Kendi bedenleri için başkalarının bedenini yokedenler çoğunlukta.Maalesef, insan hayatını hafife alanlar yönetiyor dünyayı...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005