İsmini ilk önce İmam-Hatip yıllarında Büyük İslâm İlmihali isimli eseriyle duymuştum. Gerek İmam-Hatip olanlar, gerekse cemaat için okunabilecek en sağlam, en pratik, en faydalı olma özelliği ile başta ilmihali ve ardından tefsiri ve diğer eserleri ile son dönemin hürmetli hocalarındandır.Eserleri, kaynaklara inmesi, matematik hesapları kadar isabetli, ilmi derinliği, deryaların içerisinde sedefteki inci kadar açık, kıymetli, zaman aşımından etkilenmeyecek kadar anlatımı akıcıdır.Peki, bu ilmi derinliğe nasıl kavuştu. Erzurum'da başlayan tahsili, İstanbul da, Fatih medreselerinde devam etmiştir. İlme olan isteği yanında başarısı, zekâsı, bu ilme yakışan takva libası ile bütünleşmiş gayretli bir âlimdir.İlim yoluna baş koymuş, önce talebe sonra müderris olmuştur. Osmanlı'dan Cumhuriyete geçişe şahitlik emiş, hem medreselerde hem de İmam Hatip lisesi ve Yüksek İslam Enstitüsünde dersler vermiş, köprü olmuştur.Bir döneme damgasını vurmuş; yazdığı eserler ile İslam itikadı, fıkhı, hadisi, tefsiri ile dinine, vatanına, milletine hizmet etmiştir.Birçok fırkaların, sünnet ve itikad çizisinden saparak, keyiflerine göre ilmihal ve fetva kitapları çıkaranların çok olduğu ve olacağı zamanlarda Ömer Nasûhi Bilmen, sağlam bir ilmi ölçü ve otorite ortaya koymuştur.Özellikle İslam Hukuku sahasındaki eseri, ders kitabı olarak okutulmaya layıktır.Diyanet İşleri Başkanlığı kendisine çok yakışmış, liyakatli, dürüst, vefakâr, tecrübeli, ileri görüşlü, kişilikli, doğduğu toprağın, vatan içinde aslını, esasını, edebini kaybetmemiş sevecen olduğu kadar vakur, kalemi çok güçlü, hafızası lügat kadar sağlamdır. Bir hatırası ile yazıma son vereyim.Yıllar önce İnşaat ustası kıymetli Ali Gürler, Ömer Nasûhi Hoca ile alakalı şu hatırayı anlatmıştı:"Ömer Nasûhi Bilmen'in oğlu Avni beyin Fatih'teki evinin inşaatında çalışıyordum. Karşı evden sakallı yaşlı bir amca balkondan bana seslendi. Selamünaleyküm usta kolay gelsin. Aleykümselâm dedim. O yaptığın duvarı yükseltiyor musun? Evet dedim. Hemen onları sök dedi. Avni Bey bana böyle tarif etti bu şekilde yapmam lazım dedim. Sen sök onları dedi. Ev sahibi bugün gelecek ona sorayım dedim. O fazlalığı sen sök dedi ve içeri girdi.Ben duvarı yapmaya devam ediyordum. Amele aşağıda idi. Tam o anda birden bir şey sanki beni iskeleden aşağı itti. İki metrelik yerden düştüm. Amele geldi. Yahu usta ne oldu? Şuradan düştüm dedim. Her tarafım acı içinde. Avni Bey geldiğinde ameleye beni sormuş. "Usta şuradan düştü" der demez baktım Avni Bey geliyor. Ne oldu yahu böyle. Dedi. Durumu anlatınca şu balkondaki amcamı söyledi? Evet dedim Eyvah dedi. Hemen evin yolunu tuttu. Meğer bu ihtiyar Avni beyin babası Ömer Nasûhi Bilmen imiş. Babasına hakkını helal et. Senin sözünü dinlemedik. İstersen hemen duvarı yıktırayım deyince, "Bırak bari artık yapılmış" demiş.Eserleriyle yaşantısıyla bizlere örnek olan hocamızdan Allah razı olsun. Allah rahmet eylesin.
Mustafa Sabri / diğer yazıları
- Ramazanlaşmak / 17.07.2012
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011