Ölçü sahibi olmak

Başbakan Erdoğan’ın namaz kılarken çekilmiş bir fotoğrafını sosyal medyada gördüm. Fotoğrafın altında pek çok yorum vardı. Bir kısmı eleştiriyor, bir kısmı da fanatik bir şekilde savunuyordu. Bunun üzerine bir iki konuyu yazma ihtiyacı hissettim. Tarihte İslam inancını hakkıyla yaşayamamış, kalbini Allah'a tabi kılamamış, gerçeği Allah'ın muradına uygun anlayıp hayatına geçirememiş dindar görünümlü insanların büyük yanlışlara, hatta cinayetlere sebep olduğunu görüyoruz. Birçok emsalsiz zulüm dindar geçinen ama gerçek dindarlıktan zerre nasibi olmayanların eli ile işlenmiştir.  Yaşamı ve kalbi İslam disiplini ile edeplenen bir mümin İslam toplumunun ve müminin hukukunu incitmez. Ama halkın hassasiyetlerini istismar eden, buna uygun maske takan, ya da ölçüsüzlüğü yüzünden düştüğü batağı farkedemeyen pek çok insan Müslüman kılığında İslam'a aykırı icraatlar yapmıştır. Bu tür vahim yanlışların en yaygın işlendiği çağ içinde yaşadığımız çağ oldu. Bu çağın "Ahir Zaman" olduğunu anlıyoruz. Dehşetli fitne; maskeli, allı pullu yalanlar, etkili kitle iletişim imkânları kitleleri yanlışın kucağına itiyor. Müminler dinden çıkacak sözler söyleyip işler yapıyor. Allah Resulünün buyurduğu gibi, "Okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkıyor ama hala kendini Müslüman zannetmeye devam ediyor" Unutmayalım; Hz. Ali'yi katleden alçağın alnında çok namaz kılmaktan secde izi vardı. Hz. Hüseyin ve arkadaşlarını Kerbela'da kuşatıp susuz bırakan ve sonra da katledenler de namaz kılıyordu. Ama onlar ebedi cehennemlik alçaklardır. O yüzden sadece namaz ölçü değildir.  Kur'an bir Müslüman karakter tarif eder. Tayyip Bey'de bu karakteri görebiliyor musunuz? Aynı şeye hem ak hem kara dediği onlarca konuşması var. Girin internete rahatlıkla bulacaksınız. Bunu ben de yapsam eleştirin ve bana karşı çıkın. Yanlışı savunan şerefini kaybeder unutmayın.  Müslümanların karşısında kâfirler ile işbirliği yapmanın itikadî ve fıkhî hükmü açıktır. Irak'ta milyonları öldürüp kadın ve çocuklara tecavüz eden alçak ordunun su, akaryakıt ve gıdasını veren ve hükümet tasarrufu ile hava sahasını açanın hükmü bellidir. İnancımıza göre bu tür bir cürümün mazereti yoktur. Bütün bunları bildiği halde bu tür yöneticileri savunanlar ile ilgili Allah Resulünün çok ciddi, korkutucu beyanları vardır.Belediye başkanı olmadan önce maddi sıkıntı çeken, belediye başkanlığından ayrıldığında zengin olan, başbakanlığı döneminde ise Karun kadar varlığa kavuşan Sayın Başbakanın bu zenginliğe, devlet ya da makamının sağladığı imkânları kullanmadan ulaştığını söyleyebilir misiniz? Böyle bir zenginliktense fakirlik daha hayırlı değil mi? Ülkemizin kâr eden kuruluşlarını, madenlerini yabancılara yok pahasına vermenin hükmü nedir? Zinayı suç olmaktan çıkarmanın, domuzu kasaplık hayvan yapmanın hükmü nedir? Yapmayın… Belki Tayyip Beyin yanında yanlış yaptığında eleştirenler olsaydı o bu duruma düşmezdi. Ama her yanlışına kılıf bulanlar, her yanlışına başka hikmetler tarif edenler hem kendisini hem de onu ateşe sürüyor. Allah Resulü; ümmetinin yanlışta ittifak etmeyeceğini ancak ahir zamanda tersinin olacağını; yani yanlışta ittifak edileceğini, ümmetin 73 fırkaya ayrılacağını; sadece birinin doğruda olacağını, 72 fırkanın ise dalalette olacağını buyuruyor. Bu hadisler üzerinde çokça düşünmemiz lazım. Kalpte imanı muhafaza etmenin, şerefli bir mümin olmanın yolu; İslam'ın sağlam ölçülerini içselleştirmekten ve hayata onunla bakmaktan geçer.