Bölgemizde yaşanan sıcak gelişmelere baktığımızda karşımızda "Yahudi ve Hıristiyan" ittifakının oluştuğunu görürüz. Şöyle ki, İsrail'in kurulduğundan beri Filistin topraklarındaki uyguladığı katliam bütün bölgeyi tehdit eden bir devlet terörüne dönüşmesine rağmen, batı dünyasından, kınama şöyle dursun, destek ve teşvik almaya devam ediyor. Çünkü işgal ettiği topraklar İslam coğrafyasına ait, katlettikleri de Müslümanlardır.
Afganistan ve Irak'a bakıyorsunuz. Sadece aktör değişmiş. Yani bu sefer ABD başta olmak üzere İngiltere ve diğer Avrupa devletleri iş başında. Ama hedef yine İslam coğrafyası ve Müslümanlar.
Bir zamanlar Komünizm tehlikesi bahanesiyle kurulan siyasi, askeri ve sivil teşkilatlar şimdilerde demokrasi ve terörle mücadele adına yeşil hat olarak belirlediği İslam coğrafyasına yönelmiş vaziyette.
Büyük İsrail Devleti Projesiyle Ortadoğu'nun bir bölümünü kontrol altına alıp hakim olmak isteyen ABD, Büyük Ortadoğu Projesi'yle bütün İslam coğrafyasına hükmetmek istiyor. Hal böyle olunca da Yahudi ve Hıristiyan ittifakı kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Avrupa'yla ve Amerika'yla batı dünyası tarihin her döneminde sömürgeci ve yayılmacı bir karakter taşıdığı için dünya ve insanlık onun sömürge alanından başka bir şey değildir.
Buna Yahudiliğin egoizmini, Hıristiyanlığın taassubunu eklediniz mi, dünya genelinde İslam coğrafyasının neden birinci hedef alındığını anlamak için hiç bir engel kalmaz.
Başından beri tevhidden uzak kalan batı tesliste karar kıldıktan sonra, tevhidi kabul şöyle dursun, varlığına tahammülü dahi kendisini inkar manasına gelir.
Dolayısıyla mevcut haliyle kendisini inkar edemeyecek kadar kendisine yabancı batının tevhide dost olması eşyanın tabiatına aykırıdır.
Bir İngiliz "Doğu doğudur, Batı batıdır. Bunların bir araya gelmesi ve birleşmesi imkansızdır" derken dünyayı ve insanlığı yaşamaya hakkı olanlarla yaşamaya hakkı olmayanlar diye ikiye ayırmış oluyor.
İşte batı dünyaya bu acımasız ayırım anlayışıyla bakınca, karşı taraf bütün haklarını baştan kaybetmiş oluyor. Madem bir araya gelmek, birleşmek mümkün değil, o halde hakim olmak, yönetmek ve yönlendirmekten başka yol yok diyerek Büyük Ortadoğu Projesi'ne kadar gelindi. Hiç şüphesiz bu projenin önünde, içinde ve sonunda da birçok projeler vardır ve sırası gelince uygulamaya konulacaktır.
Usame bin Ladin bahanesiyle Afganistan, Saddam bahanesiyle de Irak işgalleri bu projelerde sadece birer küçük kalelerdir. Hedef asıl büyük kaleyi düşürmektir. O büyük kale de Türkiye'dir.
Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan elinin kolunun bağlanması, dört bir taraftan kuşatılması, her gün bir kaşık suda fırtınalar koparılıp ülke ortamının gerilmesi hep bu yüzdendir.
Türkiye kendi içinde ve dışında yaşanan ve gelişen olayların gerçek yüzünü, sebep ve neticesini çok iyi görmek ve değerlendirmek durumundadır. Ayrıca olaylar anlaşılmayacak cinsten de değildir.
Olaylar ve niyetler bu kadar açık, bu kadar pervasız ve bu kadar tehditkar olduğu halde, hala "dünya gerçekleri" deyip de kendi gerçeklerimizi göremiyorsak, bu işin temelinde bir sakatlık var demektir.
Afganistan ve Irak'a bakıyorsunuz. Sadece aktör değişmiş. Yani bu sefer ABD başta olmak üzere İngiltere ve diğer Avrupa devletleri iş başında. Ama hedef yine İslam coğrafyası ve Müslümanlar.
Bir zamanlar Komünizm tehlikesi bahanesiyle kurulan siyasi, askeri ve sivil teşkilatlar şimdilerde demokrasi ve terörle mücadele adına yeşil hat olarak belirlediği İslam coğrafyasına yönelmiş vaziyette.
Büyük İsrail Devleti Projesiyle Ortadoğu'nun bir bölümünü kontrol altına alıp hakim olmak isteyen ABD, Büyük Ortadoğu Projesi'yle bütün İslam coğrafyasına hükmetmek istiyor. Hal böyle olunca da Yahudi ve Hıristiyan ittifakı kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Avrupa'yla ve Amerika'yla batı dünyası tarihin her döneminde sömürgeci ve yayılmacı bir karakter taşıdığı için dünya ve insanlık onun sömürge alanından başka bir şey değildir.
Buna Yahudiliğin egoizmini, Hıristiyanlığın taassubunu eklediniz mi, dünya genelinde İslam coğrafyasının neden birinci hedef alındığını anlamak için hiç bir engel kalmaz.
Başından beri tevhidden uzak kalan batı tesliste karar kıldıktan sonra, tevhidi kabul şöyle dursun, varlığına tahammülü dahi kendisini inkar manasına gelir.
Dolayısıyla mevcut haliyle kendisini inkar edemeyecek kadar kendisine yabancı batının tevhide dost olması eşyanın tabiatına aykırıdır.
Bir İngiliz "Doğu doğudur, Batı batıdır. Bunların bir araya gelmesi ve birleşmesi imkansızdır" derken dünyayı ve insanlığı yaşamaya hakkı olanlarla yaşamaya hakkı olmayanlar diye ikiye ayırmış oluyor.
İşte batı dünyaya bu acımasız ayırım anlayışıyla bakınca, karşı taraf bütün haklarını baştan kaybetmiş oluyor. Madem bir araya gelmek, birleşmek mümkün değil, o halde hakim olmak, yönetmek ve yönlendirmekten başka yol yok diyerek Büyük Ortadoğu Projesi'ne kadar gelindi. Hiç şüphesiz bu projenin önünde, içinde ve sonunda da birçok projeler vardır ve sırası gelince uygulamaya konulacaktır.
Usame bin Ladin bahanesiyle Afganistan, Saddam bahanesiyle de Irak işgalleri bu projelerde sadece birer küçük kalelerdir. Hedef asıl büyük kaleyi düşürmektir. O büyük kale de Türkiye'dir.
Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan elinin kolunun bağlanması, dört bir taraftan kuşatılması, her gün bir kaşık suda fırtınalar koparılıp ülke ortamının gerilmesi hep bu yüzdendir.
Türkiye kendi içinde ve dışında yaşanan ve gelişen olayların gerçek yüzünü, sebep ve neticesini çok iyi görmek ve değerlendirmek durumundadır. Ayrıca olaylar anlaşılmayacak cinsten de değildir.
Olaylar ve niyetler bu kadar açık, bu kadar pervasız ve bu kadar tehditkar olduğu halde, hala "dünya gerçekleri" deyip de kendi gerçeklerimizi göremiyorsak, bu işin temelinde bir sakatlık var demektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010