O levha Hz. Fâtıma'nın yanındaydı
Cabir dedi ki: "Hz. Fâtıma'nın (s.a) huzurlarına gittim. Yanında vasilerin (halifelerin) isimleri yazılı olan bir levha gördüm. Onları saydım, on iki tane idi. Sonuncuları Kaim idi; onlardan üç tanesinin isimleri Muhammed, dört tanesinin isimleri ise Ali idi. Allah'ın selamı onların üzerine olsun!"
14.01.2017 00:00:00
İmam Sâdık (a.s)'ın çocukları olan İshak ve Ali'den şöyle nakledilmiştir: "İmam Mûsa bin Ca'fer'in tutuklandığı sene, biz Mekke'de Abdurrahman bin Eslem'in yanına gittik ve yanımızda da Mûsa bin Ca'fer'in kendi yazısıyla ona ait bir mektup vardı. İmam (a.s), bu mektuba ihtiyaç duyduğu şeyleri yazmışlardı. Ona, 'İmam bu yolla adı geçen şeylerin yapılması için destur vermiştir; hangisi gerçekleşirse onu oğlu Ali'ye ver çünkü o, İmam'ın halifesi ve işlerinin sorumlusudur' dedik."
Bu sohbet, hacıların Mina'dan Mekke'ye hareket etmelerinden bir gün sonra ve İmam Kâzım (a.s)'ın tutuklanmasından takriben elli gün sonra gerçekleşti. İmam Sâdık (a.s)'ın oğulları olan İshak ve Ali, Ali bin Mûsa (a.s)'ın kendi babasının vasi ve halifesi olduğuna dair, Hüseyin bin Ahmed el-Minkârî, İsmail bin Ömer, Hassan bin Muaviye ve Hüseyin bin Muhammed-i Sahib'ul Hatm'i kendi şahitliklerine tuttular. Onlardan iki kişi de zikredildiği şekilde şahitlik ettiler ve diğer iki kişi de onun (İmam Rıza'nın) Mûsa bin Ca'fer (a.s)'ın vekili olduğunu söylediler. Netice itibariyle hepsinin şehadeti Hafs bin Gıyas adlı hakimin nezdinde kabul edildi.
Yine, başka bir kanaldan nakledilen rivayete göre; Hasan bin Mahbub, Ebu Cârud'dan; o da İmam Bâkır (a.s)'dan rivayet eder ki:
Cabir dedi: "Hz. Fâtıma'nın (s.a) huzurlarına gittim. Yanında vasilerin (halifelerin) isimleri yazılı olan bir levha gördüm. Onları saydım, on iki tane idi. Sonuncuları Kaim idi; onlardan üç tanesinin isimleri Muhammed, dört tanesinin isimleri ise Ali idi. Allah'ın selamı onların üzerine olsun!"
Süleym bin Kays el-Hilalî'den şöyle dediği rivayet olunmuştur:
Ca'fer-i Tayyar'ın oğlu Abdullah'tan şöyle dediğini işittim: "Ben, İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s), Abdullah bin Abbas, Ömer bin Ebu Seleme ve Usame bin Zeyd, Muaviye'nin yanındaydık.
Muaviye'ye dedim ki: 'Ben (Abdullah), Resûlullah'ın şöyle dediğini işittim: Benim mü'minlere olan velayetim, onların kendilerine olan velayetinden daha üstündür; Benden sonra kardeşim Ali bin Ebu Tâlib mü'minler üzerinde velayet sahibidir, onun da mü'minlere olan velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür; o şehit edildikten sonra oğlum Hasan'ın mü'minlere olan velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür, o şehit edildikten sonra, oğlum Hüseyin'in mü'minler üzerindeki velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür; o şehit edildikten sonra oğlum Ali bin Hüseyin'in mü'minler üzerindeki velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür. Ey Abdullah! Sen onu göreceksin. Sonra oğlum Muhammed Bâkır bin Ali'nin mü'minler üzerindeki velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür. Ey Hüseyin! Sen onu göreceksin.'
Böylece on iki tane isim saydı ki, dokuz tanesi İmam Hüseyin (a.s)'ın evlatlarından idi.
Sonra İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s), Abdullah bin Abbas, Ömer bin Ebu Seleme ve Usame bin Zeyd'in bu sözüme tanıklık etmelerini istedim, onlar da Muaviye'nin yanında doğru söylediğime dair şahitlik ettiler."
Süleym bin Kays diyor ki: "Ben de Selman, Ebuzer, Mikdad ve Usame'den bu sözleri Hz. Resûlullah'tan işittiklerini duydum."
(Uyun-u Ahbar'ir-Rıza (a.s), Şeyh Saduk İbn-i Babeveyh).
Bu sohbet, hacıların Mina'dan Mekke'ye hareket etmelerinden bir gün sonra ve İmam Kâzım (a.s)'ın tutuklanmasından takriben elli gün sonra gerçekleşti. İmam Sâdık (a.s)'ın oğulları olan İshak ve Ali, Ali bin Mûsa (a.s)'ın kendi babasının vasi ve halifesi olduğuna dair, Hüseyin bin Ahmed el-Minkârî, İsmail bin Ömer, Hassan bin Muaviye ve Hüseyin bin Muhammed-i Sahib'ul Hatm'i kendi şahitliklerine tuttular. Onlardan iki kişi de zikredildiği şekilde şahitlik ettiler ve diğer iki kişi de onun (İmam Rıza'nın) Mûsa bin Ca'fer (a.s)'ın vekili olduğunu söylediler. Netice itibariyle hepsinin şehadeti Hafs bin Gıyas adlı hakimin nezdinde kabul edildi.
Yine, başka bir kanaldan nakledilen rivayete göre; Hasan bin Mahbub, Ebu Cârud'dan; o da İmam Bâkır (a.s)'dan rivayet eder ki:
Cabir dedi: "Hz. Fâtıma'nın (s.a) huzurlarına gittim. Yanında vasilerin (halifelerin) isimleri yazılı olan bir levha gördüm. Onları saydım, on iki tane idi. Sonuncuları Kaim idi; onlardan üç tanesinin isimleri Muhammed, dört tanesinin isimleri ise Ali idi. Allah'ın selamı onların üzerine olsun!"
Süleym bin Kays el-Hilalî'den şöyle dediği rivayet olunmuştur:
Ca'fer-i Tayyar'ın oğlu Abdullah'tan şöyle dediğini işittim: "Ben, İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s), Abdullah bin Abbas, Ömer bin Ebu Seleme ve Usame bin Zeyd, Muaviye'nin yanındaydık.
Muaviye'ye dedim ki: 'Ben (Abdullah), Resûlullah'ın şöyle dediğini işittim: Benim mü'minlere olan velayetim, onların kendilerine olan velayetinden daha üstündür; Benden sonra kardeşim Ali bin Ebu Tâlib mü'minler üzerinde velayet sahibidir, onun da mü'minlere olan velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür; o şehit edildikten sonra oğlum Hasan'ın mü'minlere olan velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür, o şehit edildikten sonra, oğlum Hüseyin'in mü'minler üzerindeki velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür; o şehit edildikten sonra oğlum Ali bin Hüseyin'in mü'minler üzerindeki velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür. Ey Abdullah! Sen onu göreceksin. Sonra oğlum Muhammed Bâkır bin Ali'nin mü'minler üzerindeki velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür. Ey Hüseyin! Sen onu göreceksin.'
Böylece on iki tane isim saydı ki, dokuz tanesi İmam Hüseyin (a.s)'ın evlatlarından idi.
Sonra İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s), Abdullah bin Abbas, Ömer bin Ebu Seleme ve Usame bin Zeyd'in bu sözüme tanıklık etmelerini istedim, onlar da Muaviye'nin yanında doğru söylediğime dair şahitlik ettiler."
Süleym bin Kays diyor ki: "Ben de Selman, Ebuzer, Mikdad ve Usame'den bu sözleri Hz. Resûlullah'tan işittiklerini duydum."
(Uyun-u Ahbar'ir-Rıza (a.s), Şeyh Saduk İbn-i Babeveyh).