Rabbim, ondan razı olsun, şefaatlerine nail eylesin Hz. Selman'ın her ismini duyduğumda bir duydu seline kapılırım. Hangi şartta olursa olsun, hangi tehlike ve tehdit ile karşılaşırsa karşılasın Hakkı aramaktan, Hakk'ın ve haklının yanında olmaktan zerre taviz vermemiş büyük bir insan.
Evet, Hz. Selman, İran'ın İsfahan şehrine bağlı "Cey" köyünde, Zerdüşt bir ailede dünyaya geldi. Kayıtlarda babasının bölgenin sözü dinlenen, imtiyazlı bir kişi olduğu yazar.
Hz. Selman anlaşılacağı üzere ateşperest bir toplumda dünyaya geliyor, orada büyüyor ama içinde bir arayış var. Yaşadığı toplumun halini kabul etmiyor.
Ailesinin bütün baskılarına rağmen yaşadığı toplumun inancını kabul etmeyen Hz. Selman her şeyini terk ederek hakikati arayışa çıkıyor.
Yolculuk serüveni çok ilginç anılırlar doludur. Önce Şam'a ardından Musul ve Nusaybin'e gider. Keşişlerle diyaloglar kurar ve Hıristiyanlığı benimser.
Hıristiyanlık hakkında bilgi aldığı bir keşiş, ölüm döşeğinde iken kendisine; "Vallahi, seni kime göndereceğimi bilmiyorum. Aslında ahir zaman peygamberinin gelme zamanı yaklaştı. O Peygamber, Araplar arasından çıkacak. Doğup büyüdüğü şehirden hicret edecek; iki tarafı taşlık olan ve hurması çok bol olan bir şehre yerleşecek.
Onun ahir zaman peygamberi olduğunun alâmetleri vardır ve bu alâmetler şunlardır: Hediyeyi kabul eder, sadakayı kabul etmez; bir de iki omzunun arasında nübüvvet mührü vardır."
Bunun üzerine Selman-ı Farisi Hicaz'a gelir. Ancak Beni Kelb kabilesine esir düşer ve Yahudi Beni Kurayza kabilesinden birine köle olarak satılır. Kendisini satın alan adamla birlikte Medine'ye gider.
Hz. Peygamber'in (s.a.a) Medine'ye doğru yola çıktığını ve Kuba'ya geldiğini duyunca hemen oraya gider.
Hz. Peygambere (s.a.a) sadaka unvanı ile biraz hurma verir. Allah Resulü (s.a.a) hurmadan ashabına verir ama kendisi yemez.
Başka bir gün tekrar Hz. Peygamberi (s.a.a) gördü ve bu kez hediye olarak Hz. Peygambere (s.a.a) hurma verir. Resulullah (s.a.a) bu kez hurmayı yer.
Selman üçüncü kez Resulullah'ı (s.a.a) ashabından birinin teşyi cenazesinde görür ve selam vererek üçüncü alameti görmek için ardı sıra yürümeye başlar.
Peygamber Efendimiz (s.a.a), Selman'ın niyetini anladığından elbisesini aşağı doğru sıyırarak iki omzu arasındaki nübüvvet mührünü gösterir. Nübüvvet mührünü gören Selman-ı Farisi kendisini, Peygamber Efendimizin eteğine atarak her yerinden öpmeye başlar ve orada Müslüman olur.
Selman-ı Farisi artık aradığını bulmuştu. Allah Resulüne ve tebliğ ettiğine öylesi bir aşkla bağlandı ki, Peygamber Efendimizin (s.a.a) en büyük yarenlerinden ve özel ilgi duyduğu sahabelerinden biri oldu.
Hz. Selman ikinci büyük imtihanı ise Gadir Hum'da verdiği sözü Sakife'de; Hilafet, Allah'ın emri ve Resulünün tebliği ile Ali'nin hakkıdır, diyerek verdi.
Gadir Hum ve Sakife, o gün olduğu gibi bugünde Müslümanlar için çok büyük bir imtihandır. Konuyu biraz açarsak; Alemlere rahmet Peygamberimiz, Veda Haccından dönerken ümmetine şu ikazda bulunmuştur:
"Size iki emanet bırakıyorum: Biri Allah'ın kitabı Kur'an, diğeri Ehl-i Beyt'imdir. Bunlara sarıldığınız sürece hidayettesiniz."
Ehl-i Beyt, Ahzap Suresi 33. ayette Cenab-ı Hakk'ın doğru, tertemiz, sevilmesi şart olarak buyurduğu Peygamber ailesidir.
Yine; "De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka hiç bir ücret istemiyorum" ayeti gereği Ehl-i Beyt'in sevilmesi farzdır.
Hz. Peygamber'in, Veda Haccından dönerken irad buyurduğu Gadir-i Hum Hutbesi, Peygamber'den sonra Hz. Ali Efendimizin yerine halife, vasi ve imam olduğunu ilan içindir.
Peygamber'in Maide suresi 67. ayetin yani "Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Bunu yapmazsan, elçiliğini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur" ayetinin nazil olmasının ardından Hz. Ali Efendimizi yerine halifesi ve vasisi ilan ettiği İslam âleminde kabul edilen bir hakikattir.
Kadir Hum'da bulunan yüz bini aşkın sahabe, Hz. Ali'nin halife ilanına şahit olmalarına rağmen, bu ilandan yaklaşık 2.5 ay gibi bir süre sonra vuku bulan rıhletten sonra Hz. Ali'nin halifeliğini unutulmuşlardır.
Sakife'de bir oldu-bitti ile Hz. Ebubekir halife seçilmiştir. Hz. Ali'nin ilk şialarından olan Hz. Selman ise Sakife günüde ve sonrasında da her daim Allah Resulü'nün gerçek halifesinin Hz. Ali olduğunu beyan etmiştir. (yarın devam edelim)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025