Kadınların seslerini duyurabilmek ve cinsiyet ayırımcılığını vurgulayıp toplumda bir farkındalık yaratmak için, kadının hak ettiği değeri görmesini sağlamak amacıyla, tüm dünyada kutlanan bir gündür.
Türkiye'de kadın hakları günü Gazi Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde 5 Aralık 1934'te tüm dünya kadınlarından önce Türk kadınına "Seçme ve Seçilme Hakkı" tanınmıştır.
Kutlanması gereken bu özel gün ne yazık ki, kapitalist anlayışın dayattığı, ekonomik sistemin çarklarında, ezilen kadınlarımız için adeta bir hak arama ve yaşam mücadelesi gününe dönüşmüştür.
İnsanoğlunu dünyaya getirme gibi mucizevi bir olayın kahramanı olan kadın, sadece insan neslinin devamındaki bu hayati vazifesi nedeniyle bile sonsuz hürmete ve hizmete layık iken; ataerkil toplum yapısında hep ezilmeye mahkum edilmiş ve bir çok haktan yoksun bırakılmıştır.
Kadın, ekonomik bağımsızlıktan yoksun, eğitim - öğretim hakkından yoksun, söz hakkından yoksun. En önemlisi de kadın yaşam hakkından yoksun bırakılmıştır. Buna mukabil kadın; cinsiyet ayırımcılığına, adaletsiz gelir dağılımına, aile içi şiddete ve cinsel istismara maruz kalmaktadır.
Kapitalist sistemde kadın, erkeğe göre ucuz iş gücü olarak kullanılmış, ürünlerin cazibesini artıran bir meta gibi görülmüştür. Kadını değersizleştiren bu anlayış, kadına karşı şiddeti ve kadın cinayetlerinin artmasına neden olmuştur.
Gün geçmiyor ki, bir kadın daha cahil bir erkeğin elinde cehalete kurban gitmesin. Her gün aramızdan ayrılan canlar; kiminin annesi, kiminin bacısı, kiminin evladıdır.
Türkiye OECD (Ekonomik kalkınma birliği) ülkeleri arasında kadına yönelik şiddetin en yaygın olduğu ülke konumundadır.
Sivil toplum örgütlerine göre, erkekler son 10 yılda 3 binden fazla kadını öldürdü. 3 binden fazla kadına da taciz ve tecavüzde bulundu. 2021 yılında 280 kadın öldürüldü, 217 kadın da şüpheli şekilde ölü bulundu.
Kadınlarımız öldürülüyor. Kadın cinayetlerinin önüne geçilemiyor. "Kadın cinayetlerine Hayır" yürüyüşleri, ünlülerin ve siyasilerin söylemleri, kınamadan öteye geçemiyor. Bu konuda yapılan yasal düzenlemeler ise caydırıcılık açısından yetersizdir.
Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç bekleyemeyiz. Toplumun kanayan yarası haline gelen, büyük bir problemdir kadın cinayetleri. Peki, bu sorunun bir çözümü yok mudur?
Evet, çözüm var! Çözüm, ilim insanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet projeleridir. Neden mi? Çünkü bu büyük problemin altında yatan ana sebep ekonomik sıkıntılardır.
Eğer çözüm istiyorsak, BTP Genel Başkanı Hukukçu Av. Hüseyin Baş'ın dikkat çektiği ekonomik destek, eğitim, hukuk sacayağına göre, öncelikle kadının sosyoekonomik durumunun güçlendirilmesi gerekir. Türkiye'de 22 milyon yoksul insanın 15 milyon 400 binini kadınlar oluşturmaktadır.
Milli Ekonomi Modeli çağımızın ekonomi problemlerini çözdüğü kabul edilen tek sistemdir. MEM tezinin Sosyal Devlet projeleri kapsamında halka sunduğu imkanlar ile adil bir gelir dağılımı sağlar. Her Türk vatandaşına, Vatandaşlık Maaşı verilmesi, doğum yapan her kadına Doğum İkramiyesi verilmesi, doğan her çocuğa Çocuk Maaşı verilmesi, ev hanımlarının işçi statüsünde kabul edilip, sürekli maaş verilmesi gibi imkanlar ile kadın çalışmasa dahi, devlet güvencesi altında olacaktır. Çalışıyorsa da yoksulluk sınırı üzerinde maaş alacaktır. Böylece; kadın hak ettiği değeri görecek, kadınlık ve insanlık onuruna yaraşır şekilde yaşama imkanı bulacaktır.
Bağımsız Türkiye Partisi iktidarında uygulanacak olan bu sistemde, hiçbir kadın, şiddete boyun eğmeyecek ve zulüm altında yaşamak zorunda kalmayacaktır. Bu adaletli sistemde kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri son bulacaktır.
- Bağımsız Türkiye Partiliyim, çünkü ben bir esnafım! / 17.02.2021
- Türk Lirasının esareti / 30.05.2015
- Niçin zengin olmayalım? / 21.04.2015
- Seçim derdi mi, geçim derdi mi? / 14.04.2015
- Musalar ve firavunlar / 14.02.2015