Hayvancılıkta ithalat politikasının çözüm olmadığı artık Hükümet tarafından da kabul edilmiş durumda.
Resmi Gazete'nin 28 Ekim 2017 tarihli sayısında yayınlanan "2018 Yılı Programı"nda şu değerlendirmeye yer verildi: "Büyükbaş hayvan varlığında yeterli seviyeye ve süreklilik arz eden bir artışa ulaşılamamıştır. Bunun yanı sıra, büyükbaş hayvana bir alternatif kaynak olan küçükbaş hayvan varlığında kırmızı et arz açığını telafi edecek bir artış yaşanmaması önemli sorun olarak görülmektedir. Bu kapsamda, büyükbaş hayvan varlığının artırılması amacıyla kısa vadeli çözüm olan ithalat yerine yurt içinde üretimin sürdürülebilir şekilde geliştirilmesi önemli görülmektedir. Aynı zamanda, hayvancılık işletmelerinin büyütülmesi ve uzmanlaşması yönünde destek modellerinin uygulanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, et arzının artırılmasına yönelik, et verimi yüksek olan ırkların geliştirilmesi ve etçi tip sığır yetiştiriciliğinin yaygınlaştırılması ile sütçü işletmelerde mümkün olabildiğince kombine verim yönlü ırklara öncelik verilmesi önemli görülmektedir."
Ayrıca program'da: "Bu bağlamda, meraların kalite ve verimliliğinin artırılmasına yönelik ıslah çalışmalarına hız verilmesi, mera tespit ve tahdit çalışmalarının hızla tamamlanması, meraların yetiştiriciler tarafından etkin kullanımının sağlanması ile kaba yem üretimi ve işlenmesine yönelik altyapının geliştirilmesi önceliklidir. Halen yıllık olarak tespit edilen hayvancılık destekleme konularının ve destek tutarlarının 5 yıl gibi uzun dönemleri kapsayacak şekilde belirlenmesi üretim kararlarının ve tercihlerinin istikrarlı şekilde uygulanmasını sağlayacaktır." bilgisi de yer aldı.
Bu açıklamalar Sayın Cumhurbaşkanımızın, "Günümüz şehirleri insana huzur vermiyor. Beton beton beton orada ruh yok, huzur yok. Güneşten nasibini almak önemlidir." şeklindeki açıklamaları ile örtüşüyor. Hem iktidarlı hem de muhalifli açıklamalar artık çok sırıtıyor. Kimi kime şikâyet ediyoruz? Ruhsuz beton yığınlarını inşa edenler ortada. Daha düne kadar canlı hayvan ve karkas et ihraç ediyorken ithalatçı duruma getirenler yine ortada.
Her taraf betonlaşmış ise, izin vermemek ve yeşillendirmek elinizde. Ülkede et ve canlı hayvan açığı varsa çoğaltmak yine elinizde.
Eti ucuzlatıp tekrar eski hayvan varlığına ulaşıp ihracatçı olmak elimizde. Hiçbir şey bilmiyorsak eti ucuza satın aldığımız ülkelerin hayvancılık politikalarına bakalım. Onlar, nasıl yapıyor da bize eti daha ucuza satabiliyor. Araştıralım uygulamaya koyulalım, millete ucuz sağlıklı etler yedirelim.
Ama bu kafa ile bu tarım politikalarıyla ucuz et üretmemiz elbette ki mümkün değil. Çünkü bu ülkede bir tarım politikası maalesef yok. İthalat lobilerinin karar vermesiyle düzenlenen üç-beş global firmanın zengin olması için her an yaz-boz tahtasına çevrilen bir tarım politikamız var.
Maalesef yıllardan beri köylü ve çiftçinin dediği değil de onların dediği oluyor. Hükümete de sadece uygulamak düşüyor. Ne istediler de vermediler ki!..
Resmi Gazete'nin 28 Ekim 2017 tarihli sayısında yayınlanan "2018 Yılı Programı"nda şu değerlendirmeye yer verildi: "Büyükbaş hayvan varlığında yeterli seviyeye ve süreklilik arz eden bir artışa ulaşılamamıştır. Bunun yanı sıra, büyükbaş hayvana bir alternatif kaynak olan küçükbaş hayvan varlığında kırmızı et arz açığını telafi edecek bir artış yaşanmaması önemli sorun olarak görülmektedir. Bu kapsamda, büyükbaş hayvan varlığının artırılması amacıyla kısa vadeli çözüm olan ithalat yerine yurt içinde üretimin sürdürülebilir şekilde geliştirilmesi önemli görülmektedir. Aynı zamanda, hayvancılık işletmelerinin büyütülmesi ve uzmanlaşması yönünde destek modellerinin uygulanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, et arzının artırılmasına yönelik, et verimi yüksek olan ırkların geliştirilmesi ve etçi tip sığır yetiştiriciliğinin yaygınlaştırılması ile sütçü işletmelerde mümkün olabildiğince kombine verim yönlü ırklara öncelik verilmesi önemli görülmektedir."
Ayrıca program'da: "Bu bağlamda, meraların kalite ve verimliliğinin artırılmasına yönelik ıslah çalışmalarına hız verilmesi, mera tespit ve tahdit çalışmalarının hızla tamamlanması, meraların yetiştiriciler tarafından etkin kullanımının sağlanması ile kaba yem üretimi ve işlenmesine yönelik altyapının geliştirilmesi önceliklidir. Halen yıllık olarak tespit edilen hayvancılık destekleme konularının ve destek tutarlarının 5 yıl gibi uzun dönemleri kapsayacak şekilde belirlenmesi üretim kararlarının ve tercihlerinin istikrarlı şekilde uygulanmasını sağlayacaktır." bilgisi de yer aldı.
Bu açıklamalar Sayın Cumhurbaşkanımızın, "Günümüz şehirleri insana huzur vermiyor. Beton beton beton orada ruh yok, huzur yok. Güneşten nasibini almak önemlidir." şeklindeki açıklamaları ile örtüşüyor. Hem iktidarlı hem de muhalifli açıklamalar artık çok sırıtıyor. Kimi kime şikâyet ediyoruz? Ruhsuz beton yığınlarını inşa edenler ortada. Daha düne kadar canlı hayvan ve karkas et ihraç ediyorken ithalatçı duruma getirenler yine ortada.
Her taraf betonlaşmış ise, izin vermemek ve yeşillendirmek elinizde. Ülkede et ve canlı hayvan açığı varsa çoğaltmak yine elinizde.
Eti ucuzlatıp tekrar eski hayvan varlığına ulaşıp ihracatçı olmak elimizde. Hiçbir şey bilmiyorsak eti ucuza satın aldığımız ülkelerin hayvancılık politikalarına bakalım. Onlar, nasıl yapıyor da bize eti daha ucuza satabiliyor. Araştıralım uygulamaya koyulalım, millete ucuz sağlıklı etler yedirelim.
Ama bu kafa ile bu tarım politikalarıyla ucuz et üretmemiz elbette ki mümkün değil. Çünkü bu ülkede bir tarım politikası maalesef yok. İthalat lobilerinin karar vermesiyle düzenlenen üç-beş global firmanın zengin olması için her an yaz-boz tahtasına çevrilen bir tarım politikamız var.
Maalesef yıllardan beri köylü ve çiftçinin dediği değil de onların dediği oluyor. Hükümete de sadece uygulamak düşüyor. Ne istediler de vermediler ki!..
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adem Birinci / diğer yazıları
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025