Ukrayna'da, öyle bir dış politika ve keskin üslup izledi Erdoğan ve Davutoğlu ki, Ukrayna'lılar bile şaşırdı. Davutoğlu'na göre Rus yanlıları kesin teröristti. İnsan katlediyorlardı ve bu kabul edilemezdi. Bu terörist unsurları (!) Rusya desteklediği için suça ortaktı, ayağını denk alması lazımdı. Almazsa yaptırım şarttı! Hele Kırım'daki sandık, demokrasi vs. hükümetimiz için bir anlam ifade etmiyordu. Ermeni, Karabağ'ı bahane etti. Her fırsatta Azerbaycan'a saldırdı. Bu saldırılar yıllardır sürüyor. Hatta Hocali katliamı hafızalardan hiç çıkmadı. Ermeniler şimdi yine azdı. Saldırıyor. 12 şehit verdik Azerbaycan'da? Erdoğan, Aliyev'i arayarak başsağlığı diledi. Davutoğlu, Ermenileri kınadı ve gelişmeleri kaygıyla izlediklerini açıkladı. Başka? Bu kadar, başkası yok?Gerçi Erdoğan ve hükümetinin Ermeniler için yaptığı başka şeyler var, yok değil. Mesela? "Hocali vahşeti" katliam olarak tanınması için meclise getirildi. AKP gerek yok, dedi, reddetti. 1915'te Osmanlıyı arkadan vuran, dedelerimizin, ninelerimizin canına kasteden, bin bir işkence ve tecavüzde bulunan Ermenilerin torunlarına, Erdoğan başsağlığı diledi. Kapıları açtılar. Gittiler Erivan'da bir stada bol bol hakaret işittiler. Bursa'da rövanş vardı. Türk ve Azerbaycan bayrakları toplatıldı. Bin bir iltifat gösterilen Ermeni cumhurbaşkanı her fırsatta ülke ve milletimize hakaretler yağdırdı, gençlerine Türkiye'yi hedef gösterdi. Bizimkiler ise hazmettiler!!!Hazmedemedikleri ise Esad'dı? Esad'ın ülkemize, milletimize hatta Erdoğan ve hükümetine karşı en ufak bir hakareti olmadı. Ama hazmedemediler. Niye! Ne bileyim ben? El Kaide'yi, Nusra'yı, PYD'yi, IŞID'ı hazmeden, destekleyen Erdoğan ve Davutoğlu, halkının desteğini almış Esad'ı hazmedemedi?Bu hazım sorunu Kıbrıs'ta da kendini göstermişti. Erdoğan ve hükümeti, Annnnanın planına "evet" istiyordu. Hayır, diyenleri hazmedemiyordu. Hala Sultan(Peygamberimizin Halası) hürmetine olsa gerek Allah korudu ve Kıbrıs'taki, Türk varlığı hala devam ediyor. Bir başka devam eden şey ise 40 yıllık müzakereler. Neyin müzakeresi? Kıbrıs'ı Rumlara teslim, Türklerin maraba yapılma isteklerinin müzakeresi. Son müzakerelerde Cumhurbaşkanı Sayın Dervişoğlu, Rum isteklerini kabul edilemez buldu. Yıllardır haddi bildirilemeyen Rum Yönetimi ve şimdiki lideri Nikos Anastasiadis, Dervişoğlu'nun "hayır" demesini hazmedememiş ve gözlüklerini atmış, sigara yakmış, masayı yumruklamış, salonu terk etmiş. En basitinden diplomatik terbiyesizlik sergilemiş. Peki, dünya lideri başbakanımızdan ve stratejik derinlik uzmanı Davutoğlu'ndan "çıt" var mı? Oysa seçim arifesi, Rumlara "şittt" demek, oyda getirir. Neden Ermeni ve Rum'a ses çıkarmıyor bu hükümet? Ne demişti Patrik sözcüsü; "Hıristiyanlar için böylesine girişimde bulunan bir başbakan görmedim? Bu insan tarihe geçecektir"* * *Kıbrıs demişken...Kıbrıs, milletimize unutturuluyor. Kıbrıs tek başına bırakılıyor. Rum kesimi hem AB'yi, hem İsrail'i yanına alarak Kıbrıs'ta çok büyük ekonomik ve askeri güce ulaştı. Kardeşlerimiz ise yapayalnız? Önceki hükümetler gerekeni yapamadılar, AKP hükümetlerinin "Kıbrıs" diye bir sorun ve politikası yok. Başında "Türk" ismi bulunan TÜSİAD, Kıbrıs'ın yerini bile hatırlamıyor?Ama bu ülkede Haydar Baş gerçeği var. Tuna'dan Altaylara Türkün, Müslümanların ve insanlığın çaresi olan Haydar Baş var. Sayın Baş, Kıbrıs'ın sorunlarına da el attı. Rusya'nın kanunlaştırarak uygulamaya koyduğu, dünyada 150'ye yakın devletin bölüm bölüm uyguladığı "Milli Ekonomi Modeli" nin 8. Kongresini Kıbrıs'ta yaptı. Kıbrıslı, yetiştirdiği ürünü pazarladığı takdirde ekonomik bağımsızlığını ilan edecekti. "MEM" gerçeklerinin bir kez daha tekrarlandığı bu kongrede Sayın Baş, Rus siyasetçi ve iş adamlarından 4 milyar dolarlık narenciye ithalatı sözü aldı. Bir anlamda Kıbrıs'ın ekonomik bağımsızlığı için ilk adımı Sayın Baş attı. Sayın Baş'ın dikkat çektiği en önemli nokta ise Kıbrıs'ın dünya devletlerince tanınmasının sağlanmasıydı. Eğer bu gerçekleşirse başta Rumlar olmak üzere herkes haddini bilecek ve böylece Akdeniz'in zengin doğalgaz ve petrol yatakları Rum ve Yahudi tekelinden çıkarılacaktı. Tabi bu noktada Erdoğan ve hükümetine çok büyük bir görev düşüyordu. Ama onlar AB'ye "Katolik nikâhıyla" bağlı oldukları için görevden kaçtılar. Göreve kim talip oldu biliyor musunuz? Rusya'yı "MEM" ile tanıştıran, "MEM"in sahibi Sayın Baş'ı, Rus meclisinde konuk eden, Sayın Baş ve "MEM" duyduğu hayranlığı "Ne Mutlu Türküm Diyene" diyerek açığa vuran Liberal Demokrat Partisi lideri Vladimir Jirinovski. Sayın Jirinovski, batının yaptırımlarına karşı Rusya'nın Kıbrıs'ı tanımasını çare olarak gösterdi ki, bu çok büyük bir anlam ifade etmektedir. Keşke elimizdeki değerlerin, zenginliklerin ve stratejik öneme haiz bölgelerin kıymetini bizim hükümetlerimizde görse, bilse?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025