Hicret'in 9. yılı idi. Peygamber Efendimiz Tebük seferinden dönmekteydi. Medineli Müslümanlar İslam ordusunu karşılamak için şehrin dışına kadar çıkmışlardı. Peygamberimizi ve İslam ordusunu karşılayanlar arasında Hazret-i Muaz da vardı.
Hz. Muaz'ın elleri sertleşmiş, nasırlaşmıştı. Peygamberimiz (s.a.v.), "Ya Muaz, ellerinin sertliği nedendir?" buyurdu.
Hz. Muaz, elinin sertliği ile Hz. Peygamber'i rahatsız ettiğini zannetmişti. Özür dilercesine, bu vaziyetinin sebebini açıklamaya başladı:
"Ey Allah'ın Resûlü! Ben çoluk-çocuğumun rızkını kazanmak ve nafakasını temin etmek için uğraşıyorum. Ellerimden testere keser, kazma kürek, hiç düşmüyor. Bu yüzden ellerimin yumuşaklığı gitti, bu şekilde sertleşip nasırlaştı" dedi.
Bu söz üzerine âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz, Muaz'ın alnını öptü ve "Bu ellere ateş temas etmez. Ahirette cehennem ateşi dokunmaz" buyurdu.
Ailesinin iaşesi için çalışmak, toprakları canlandırmak, işlemek dinimizce her zaman övülmüş, Müslümanlar bu yönde teşvik edilmiştir. Çünkü insanın yemeğe ihtiyacı vardır ve bu ihtiyacı da toprak sağlar.
Toprağın milli, manevi ve ekonomik değerini en iyi bilenlerden biri de M. Kemal Atatürk idi. Bu yüzden olsa ki, köylüyü yani toprakla, tarım ile uğraşanları övmüş ve 'köylü, milletin efendisidir" demişti.
Ülkemiz, dünyada kendi kendine yeten 7 tarım ülkesinden biriydi. 80'li yıllara kadar ülke nüfusumuzun 2 katı büyük ve küçük canlı hayvana sahiptik. Buğday, pirinç, pamuk, zeytin vs. ithal edeceğimiz aklımızdan geçmezdi. Hele "saman ithal edeceksiniz" deseler aklını kaybetmiş derdik.
Ama Özal ile başlayan liberal ekonomi anlayışı, Çiller ile imzalanan (AB ile) Gümrük Birliği Anlaşması tarım ve hayvancılığa büyük darbe vurdu. İnsanlar şehirlere koşmaya başladı.
Ve 2 binli yıllar? AKP, tarımımıza "altın vuruş" yaptı. Dışarıdan saman alıyoruz, et alıyoruz, pirinç, pamuk, buğday alıyoruz. Fasulye, zeytin, kiraz, karpuz ithal ediyoruz.
Tablo vahim ve kendimize dönmemiz şarttır. Türk tarımını daha doğrusu Türkiye'yi ayağı kaldıracak model, Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Milli Ekonomi Modeli'dir.
Sayın Baş'ın tarihe geçen sözlerinden biri de, buğday ile mermi, füze, bomba vs. denk tutması hatta buğdayı daha önemli saymasıdır. Sayın Baş şöyle diyor: "Öncelikle şunu bilmeliyiz ki, bir millet için silah gücü ne kadar mühim ve stratejik ise, mermi ne kadar mühimse, tarım sektörü de o kadar ehemmiyetli ve stratejiktir. Hatta tarım, daha da stratejiktir; mermisiz asker, düşmana karşı belki farklı yöntemlerle mücadele edebilir ama aç kalmış asker asla mücadele edemez."
Milli Ekonomi Modeli'nde tarım için ne deniliyor:
1- Tahditler kaldırılacaktır.
2- Devlete ait topraklar uzun vadeli, sembolik ücretler karşılığında kiraya verilecektir.
3- Ürün fiyatları çiftçiler yani üretici kooperatif üzerinden belirlenecektir. Hem devlet desteğini hem de iç piyasa fiyatını beraber alacaktır.
4- Devlet üreticinin yetiştirdiği ürünün yüzde 50'sine en az 6 ay evvelinden avans verecektir.
5- Çiftçiye emeklilik desteği ve doğal afetlere karşı sigorta desteği sağlanacaktır.
6- İthal ürünlere karşılık yerli üreticinin korunması devlet garantisinde sağlanmalıdır.
7- Tarım içim gerekli olan finansman elde edilen üretim karşılığı senyoraj geliri ile karşılanacaktır.
8- Devlet tarıma bağlı sanayi üzerine yatırım yapmak isteyen girişimcilere, "proje mukabili sıfır faizli krediler" ve "gerekirse geri ödemesi üretim veya ürün" olacak türden kredi verecektir.
9- Devlet ürünlere pazar garantisi verecektir.
10- Gübre ve tarım ilaçları konusunda yatırımlar teşvik edilecektir.
Hz. Muaz'ın elleri sertleşmiş, nasırlaşmıştı. Peygamberimiz (s.a.v.), "Ya Muaz, ellerinin sertliği nedendir?" buyurdu.
Hz. Muaz, elinin sertliği ile Hz. Peygamber'i rahatsız ettiğini zannetmişti. Özür dilercesine, bu vaziyetinin sebebini açıklamaya başladı:
"Ey Allah'ın Resûlü! Ben çoluk-çocuğumun rızkını kazanmak ve nafakasını temin etmek için uğraşıyorum. Ellerimden testere keser, kazma kürek, hiç düşmüyor. Bu yüzden ellerimin yumuşaklığı gitti, bu şekilde sertleşip nasırlaştı" dedi.
Bu söz üzerine âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz, Muaz'ın alnını öptü ve "Bu ellere ateş temas etmez. Ahirette cehennem ateşi dokunmaz" buyurdu.
Ailesinin iaşesi için çalışmak, toprakları canlandırmak, işlemek dinimizce her zaman övülmüş, Müslümanlar bu yönde teşvik edilmiştir. Çünkü insanın yemeğe ihtiyacı vardır ve bu ihtiyacı da toprak sağlar.
Toprağın milli, manevi ve ekonomik değerini en iyi bilenlerden biri de M. Kemal Atatürk idi. Bu yüzden olsa ki, köylüyü yani toprakla, tarım ile uğraşanları övmüş ve 'köylü, milletin efendisidir" demişti.
Ülkemiz, dünyada kendi kendine yeten 7 tarım ülkesinden biriydi. 80'li yıllara kadar ülke nüfusumuzun 2 katı büyük ve küçük canlı hayvana sahiptik. Buğday, pirinç, pamuk, zeytin vs. ithal edeceğimiz aklımızdan geçmezdi. Hele "saman ithal edeceksiniz" deseler aklını kaybetmiş derdik.
Ama Özal ile başlayan liberal ekonomi anlayışı, Çiller ile imzalanan (AB ile) Gümrük Birliği Anlaşması tarım ve hayvancılığa büyük darbe vurdu. İnsanlar şehirlere koşmaya başladı.
Ve 2 binli yıllar? AKP, tarımımıza "altın vuruş" yaptı. Dışarıdan saman alıyoruz, et alıyoruz, pirinç, pamuk, buğday alıyoruz. Fasulye, zeytin, kiraz, karpuz ithal ediyoruz.
Tablo vahim ve kendimize dönmemiz şarttır. Türk tarımını daha doğrusu Türkiye'yi ayağı kaldıracak model, Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Milli Ekonomi Modeli'dir.
Sayın Baş'ın tarihe geçen sözlerinden biri de, buğday ile mermi, füze, bomba vs. denk tutması hatta buğdayı daha önemli saymasıdır. Sayın Baş şöyle diyor: "Öncelikle şunu bilmeliyiz ki, bir millet için silah gücü ne kadar mühim ve stratejik ise, mermi ne kadar mühimse, tarım sektörü de o kadar ehemmiyetli ve stratejiktir. Hatta tarım, daha da stratejiktir; mermisiz asker, düşmana karşı belki farklı yöntemlerle mücadele edebilir ama aç kalmış asker asla mücadele edemez."
Milli Ekonomi Modeli'nde tarım için ne deniliyor:
1- Tahditler kaldırılacaktır.
2- Devlete ait topraklar uzun vadeli, sembolik ücretler karşılığında kiraya verilecektir.
3- Ürün fiyatları çiftçiler yani üretici kooperatif üzerinden belirlenecektir. Hem devlet desteğini hem de iç piyasa fiyatını beraber alacaktır.
4- Devlet üreticinin yetiştirdiği ürünün yüzde 50'sine en az 6 ay evvelinden avans verecektir.
5- Çiftçiye emeklilik desteği ve doğal afetlere karşı sigorta desteği sağlanacaktır.
6- İthal ürünlere karşılık yerli üreticinin korunması devlet garantisinde sağlanmalıdır.
7- Tarım içim gerekli olan finansman elde edilen üretim karşılığı senyoraj geliri ile karşılanacaktır.
8- Devlet tarıma bağlı sanayi üzerine yatırım yapmak isteyen girişimcilere, "proje mukabili sıfır faizli krediler" ve "gerekirse geri ödemesi üretim veya ürün" olacak türden kredi verecektir.
9- Devlet ürünlere pazar garantisi verecektir.
10- Gübre ve tarım ilaçları konusunda yatırımlar teşvik edilecektir.
Murat Oruç / diğer yazıları
- O'na her zamankinden daha çok ihtiyacımız var / 13.08.2016
- İki lider / 16.07.2016
- Gülbaba ile genç / 26.06.2016
- Üst akıl / 21.06.2016
- Nasırlı eller / 18.06.2016
- Eksen kayması / 11.06.2016
- 'Atatürk demek vatan demektir' / 05.06.2016
- Zekât ile faizin tartışması / 29.05.2016
- İki lider / 16.07.2016
- Gülbaba ile genç / 26.06.2016
- Üst akıl / 21.06.2016
- Nasırlı eller / 18.06.2016
- Eksen kayması / 11.06.2016
- 'Atatürk demek vatan demektir' / 05.06.2016
- Zekât ile faizin tartışması / 29.05.2016