"Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzdür" gerçeğini Mustafa Kemal Atatürk birebir uygulayarak göstermiştir. Amerikan Kız Koleji, bizzat Atatürk'ün emriyle kapatılmıştı. Gerekçe ise iki kız öğrencinin, öğretmenlerinin telkini ve yönlendirmesi sonucu din değiştirip Hıristiyan olmalarıydı.
Atatürk'ün gösterdiği bu tavır, dini bütünlük gerçeğinin dışarıdan gelen her türlü tehlikeye karşı dirençli ve güçlü bir duruştur. Atatürk'e dil uzatanlara, dinsiz diyen beyinlere derstir.
Mustafa Kemal Atatürk, vatandaşın din hassasiyetini korumak için Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurmuştur. Diyanet İşleri'nin görevi anayasada şu şekilde açıklanmıştır; "Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir."
"Milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür" ilkesini Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında görüyoruz. Bu ilke Lozan'da bizzat kanunlaşmıştır. Lozan'da, Avrupalı devletler Kürtlerin "azınlık" olduğunda ısrar edince, Atatürk Ankara'dan gönderdiği telgrafta, bu topraklarda yaşayan her Müslüman'ın Türk ve kardeş olduğunu zamana kaydettirmiştir.
Günümüzde bu vazgeçilmez ilkeyi, daha doğrusu iman gereğini hayata geçiren ve milletimize anlatan tek lider Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Evet, bu coğrafyada 1900'lü yıllarda oynanan mezhepsel ve ırksal çatışma oyunları tekrar alevlendirildi. Bu oyuna Sayın Baş "hayır" dedi; "Kürt kardeşlerim beni iyi dinleyin, ben sizin en yakınınızım. Benim bir kolumu kesseler Kürt kanı akar, diğer kolumu kesseler Türk kanı akar. Bizler kardeşiz. Amerikalı seni kullanıp ülkemizi bölmek istiyor" diyerek hem kardeşlerimize, hem ülkeyi yöneten iradeye, hem muhalefet terör karşısında nasıl bir duruş gösterilmesini gösterdi.
Tabii bu duruş birilerini çok derinden rahatsız etti. Dün ve bugün Atatürk'e laf, iftira atanlar aynı zulmü Sayın Baş'a da reva gördüler. Ama zulüm sahipleri asla galip gelemez. Onlar bu dünyada da, ahrette de kaybedenlerdendir.
Bizler kaybedenlerden olmak istemiyorsak, zalimden yana olmak istemiyorsak, zulmetmekten Allah'a sığınıyorsak Hak yolda olanlardan yana olmalıyız, onlarla beraber yürümeliyiz.
Atatürk'ün gösterdiği bu tavır, dini bütünlük gerçeğinin dışarıdan gelen her türlü tehlikeye karşı dirençli ve güçlü bir duruştur. Atatürk'e dil uzatanlara, dinsiz diyen beyinlere derstir.
Mustafa Kemal Atatürk, vatandaşın din hassasiyetini korumak için Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurmuştur. Diyanet İşleri'nin görevi anayasada şu şekilde açıklanmıştır; "Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir."
"Milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür" ilkesini Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında görüyoruz. Bu ilke Lozan'da bizzat kanunlaşmıştır. Lozan'da, Avrupalı devletler Kürtlerin "azınlık" olduğunda ısrar edince, Atatürk Ankara'dan gönderdiği telgrafta, bu topraklarda yaşayan her Müslüman'ın Türk ve kardeş olduğunu zamana kaydettirmiştir.
Günümüzde bu vazgeçilmez ilkeyi, daha doğrusu iman gereğini hayata geçiren ve milletimize anlatan tek lider Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Evet, bu coğrafyada 1900'lü yıllarda oynanan mezhepsel ve ırksal çatışma oyunları tekrar alevlendirildi. Bu oyuna Sayın Baş "hayır" dedi; "Kürt kardeşlerim beni iyi dinleyin, ben sizin en yakınınızım. Benim bir kolumu kesseler Kürt kanı akar, diğer kolumu kesseler Türk kanı akar. Bizler kardeşiz. Amerikalı seni kullanıp ülkemizi bölmek istiyor" diyerek hem kardeşlerimize, hem ülkeyi yöneten iradeye, hem muhalefet terör karşısında nasıl bir duruş gösterilmesini gösterdi.
Tabii bu duruş birilerini çok derinden rahatsız etti. Dün ve bugün Atatürk'e laf, iftira atanlar aynı zulmü Sayın Baş'a da reva gördüler. Ama zulüm sahipleri asla galip gelemez. Onlar bu dünyada da, ahrette de kaybedenlerdendir.
Bizler kaybedenlerden olmak istemiyorsak, zalimden yana olmak istemiyorsak, zulmetmekten Allah'a sığınıyorsak Hak yolda olanlardan yana olmalıyız, onlarla beraber yürümeliyiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Oruç / diğer yazıları
- O'na her zamankinden daha çok ihtiyacımız var / 13.08.2016
- İki lider / 16.07.2016
- Gülbaba ile genç / 26.06.2016
- Üst akıl / 21.06.2016
- Nasırlı eller / 18.06.2016
- Eksen kayması / 11.06.2016
- 'Atatürk demek vatan demektir' / 05.06.2016
- Zekât ile faizin tartışması / 29.05.2016
- İki lider / 16.07.2016
- Gülbaba ile genç / 26.06.2016
- Üst akıl / 21.06.2016
- Nasırlı eller / 18.06.2016
- Eksen kayması / 11.06.2016
- 'Atatürk demek vatan demektir' / 05.06.2016
- Zekât ile faizin tartışması / 29.05.2016