Hiç şüphesiz olağanüstü günler yaşanıyor. Ortadoğu'da ve güneydoğumuzda yaşanan savaşlar, iç savaşlar artık sıranın Türkiye' ye geldiğini gösteriyor.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllar önce; güneydoğudaki misyonerlik çalışmalarına her konuşmasında olağanüstü tepkisi, yine güneydoğuda liseyi bitiren her genç batıda üniversiteye alınsın ve daha sonra batılı ailelerle evlendirmeye teşvik edilsin önerisi, yıllarca verdiği, Birlik ve Beraberliğin Önemi konferansları anlaşılmış ve gereken yapılmış olsaydı, bütün bunlar baştan önlenmiş olurdu.
Bugün önerdiği asgari ücret 5000 TL, ev hanımı maaşı 1500 TL, vatandaşlık maaş 1000 TL olsun vb. sosyal devlet projeleri ve Milli Ekonomi Modeli tezi uygulanmış olsa, şu anda yaşadığımız olayların hiç biri ile uğraşıyor olmayacağımız gün gibi ortadır.
Meclis'te grubu olan siyasilerin; hiçbir somut önerisinin olmadığı havanda su döven söylemlerle adeta ülke üzerinde ameliyat yapanları seyreden bir anlayış ile milleti oyaladığını görmekteyiz.
Ülkeler ve milletler, bu ve benzer zor şartlarla zaman zaman karşılaşabilir. Bu durum her ülke ve milletlerin karşılaşacağı şartlar olabilir. Ancak ülke yöneticilerinin;teşhis ve tedavilere bilerek kapıları kapatmalarının mazereti asla olamaz.
Hiç kuşkusuz Meclis'teki siyasilerin teşhis ve çözümlere kapalı olan bir karakter sergilemesi; ülke ve millet hassasiyeti olan herkes için olağanüstü durum olması gerekir.
Türkiye global anlamda finansal olarak dünyada oynanan büyük iktisadi oyunun esareti altında can çekişiyor. Türkiye bu iktisadi kumpastan kurtulmadan ülke üzerinde emelleri olanlardan kurtulması mümkün görünmemektedir.
Türkiye bu iktisadi kumpas neticesinde senyoraj gelirini kullanamıyor. Bu geliri kullanamayan Türkiye her şartta borçlanmaya mahkûm edilmiştir. Borç sarmalına giren ülkeler zamanla ülke üzerinde hesabı olanların dümen suyunda adeta sürüklenir pozisyona mecbur kalırlar. Türkiye bu akıbeti yaşıyor.
2002'den bu güne ülke borcunun 3 kat, halkın bankalara olan borcunun 50 kat artması, girilen bu iktisadi kumpasın temel hedefinin devlet ve milleti çökertmeye yönelik bir operasyon olduğunu göstermektedir.
Asker üzerinde yapılan operasyonlar, ülkemizde adeta bir insan avı havasının estirilmesi, sınırlarımızın yolgeçen hanı haline getirilmesi ve nihayetinde güneydoğumuzda adeta bir savaş halinin ortaya çıkması vb. süreçler; devlet ve millete oynanan büyük oyunun sonuna yaklaştığının işaretlerini yaşadığımızı göstermektedir.
Ortadoğu'da yaşanan ve 22 İslam ülkesinin ele geçirilmesi projesindeki olağanüstü durum ile güneydoğumuzdaki olayların beraber izlenmesi durumunda sıranın Türkiye'ye geldiği gerçeği ile karşı karşıyayız.
Ortadoğu'da 22 İslam ülkesi üzerinde hesabı olan baş aktörlerin ABD ve İsrail olduğu çok açıktır. Afganistan'la başlatılan bu işgalin baş aktörleri ile stratejik ortak olarak hareket eden anlayışların İslam dünyasının işgalinden, milyonlarca Müslüman'ın öldürülmesinden ve ayrıca milyonlarca Müslüman'ın yurtlarından sürülmesinden sorumlu oldukları bir gerçektir. Bu durumun tarihte hiç unutulmayacak şekilde altının kalın bir şekilde çizilmesi gerektiğini mutlaka belirtmek gerekir.
Ülkemiz siyaseti; ülkesini ve İslam dünyasını işgal etmek isteyenlerle stratejik ortak olmak gibi büyük bir nasipsizliği yaşamaktadır.
Ülke ve millet üzerinde oynanan bu büyük oyunu, ancak çözümü olan lider ve kadrolar bozabilir. Bu konuda da en büyük sorumluluk büyük milletimizindir.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllar önce; güneydoğudaki misyonerlik çalışmalarına her konuşmasında olağanüstü tepkisi, yine güneydoğuda liseyi bitiren her genç batıda üniversiteye alınsın ve daha sonra batılı ailelerle evlendirmeye teşvik edilsin önerisi, yıllarca verdiği, Birlik ve Beraberliğin Önemi konferansları anlaşılmış ve gereken yapılmış olsaydı, bütün bunlar baştan önlenmiş olurdu.
Bugün önerdiği asgari ücret 5000 TL, ev hanımı maaşı 1500 TL, vatandaşlık maaş 1000 TL olsun vb. sosyal devlet projeleri ve Milli Ekonomi Modeli tezi uygulanmış olsa, şu anda yaşadığımız olayların hiç biri ile uğraşıyor olmayacağımız gün gibi ortadır.
Meclis'te grubu olan siyasilerin; hiçbir somut önerisinin olmadığı havanda su döven söylemlerle adeta ülke üzerinde ameliyat yapanları seyreden bir anlayış ile milleti oyaladığını görmekteyiz.
Ülkeler ve milletler, bu ve benzer zor şartlarla zaman zaman karşılaşabilir. Bu durum her ülke ve milletlerin karşılaşacağı şartlar olabilir. Ancak ülke yöneticilerinin;teşhis ve tedavilere bilerek kapıları kapatmalarının mazereti asla olamaz.
Hiç kuşkusuz Meclis'teki siyasilerin teşhis ve çözümlere kapalı olan bir karakter sergilemesi; ülke ve millet hassasiyeti olan herkes için olağanüstü durum olması gerekir.
Türkiye global anlamda finansal olarak dünyada oynanan büyük iktisadi oyunun esareti altında can çekişiyor. Türkiye bu iktisadi kumpastan kurtulmadan ülke üzerinde emelleri olanlardan kurtulması mümkün görünmemektedir.
Türkiye bu iktisadi kumpas neticesinde senyoraj gelirini kullanamıyor. Bu geliri kullanamayan Türkiye her şartta borçlanmaya mahkûm edilmiştir. Borç sarmalına giren ülkeler zamanla ülke üzerinde hesabı olanların dümen suyunda adeta sürüklenir pozisyona mecbur kalırlar. Türkiye bu akıbeti yaşıyor.
2002'den bu güne ülke borcunun 3 kat, halkın bankalara olan borcunun 50 kat artması, girilen bu iktisadi kumpasın temel hedefinin devlet ve milleti çökertmeye yönelik bir operasyon olduğunu göstermektedir.
Asker üzerinde yapılan operasyonlar, ülkemizde adeta bir insan avı havasının estirilmesi, sınırlarımızın yolgeçen hanı haline getirilmesi ve nihayetinde güneydoğumuzda adeta bir savaş halinin ortaya çıkması vb. süreçler; devlet ve millete oynanan büyük oyunun sonuna yaklaştığının işaretlerini yaşadığımızı göstermektedir.
Ortadoğu'da yaşanan ve 22 İslam ülkesinin ele geçirilmesi projesindeki olağanüstü durum ile güneydoğumuzdaki olayların beraber izlenmesi durumunda sıranın Türkiye'ye geldiği gerçeği ile karşı karşıyayız.
Ortadoğu'da 22 İslam ülkesi üzerinde hesabı olan baş aktörlerin ABD ve İsrail olduğu çok açıktır. Afganistan'la başlatılan bu işgalin baş aktörleri ile stratejik ortak olarak hareket eden anlayışların İslam dünyasının işgalinden, milyonlarca Müslüman'ın öldürülmesinden ve ayrıca milyonlarca Müslüman'ın yurtlarından sürülmesinden sorumlu oldukları bir gerçektir. Bu durumun tarihte hiç unutulmayacak şekilde altının kalın bir şekilde çizilmesi gerektiğini mutlaka belirtmek gerekir.
Ülkemiz siyaseti; ülkesini ve İslam dünyasını işgal etmek isteyenlerle stratejik ortak olmak gibi büyük bir nasipsizliği yaşamaktadır.
Ülke ve millet üzerinde oynanan bu büyük oyunu, ancak çözümü olan lider ve kadrolar bozabilir. Bu konuda da en büyük sorumluluk büyük milletimizindir.
Zeki Garaçoğlu / diğer yazıları
- Gelin hep beraber bağımsız Türkiye’yi inşa edelim / 23.02.2021
- Büyük oyunu görmek / 07.08.2019
- Nasipsiz siyaset ve milletin sorumluluğu / 10.01.2016
- Çare aramayan siyasiler / 16.11.2013
- Mısır'daki olaylar ABD ve İsrail projesidir / 24.08.2013
- Çözüm istemeyen iradeler / 29.05.2012
- Bağımsız Türkiye düşüncesi, devlet ve milletin kurtuluş reçetesidir / 19.12.2011
- Ülke ve millet bütünlüğümüz tehlike altındadır / 29.11.2011
- Sözün bittiği yere doğru / 26.11.2011
- Ey büyük millet, artık uyan! / 30.10.2007
- Büyük oyunu görmek / 07.08.2019
- Nasipsiz siyaset ve milletin sorumluluğu / 10.01.2016
- Çare aramayan siyasiler / 16.11.2013
- Mısır'daki olaylar ABD ve İsrail projesidir / 24.08.2013
- Çözüm istemeyen iradeler / 29.05.2012
- Bağımsız Türkiye düşüncesi, devlet ve milletin kurtuluş reçetesidir / 19.12.2011
- Ülke ve millet bütünlüğümüz tehlike altındadır / 29.11.2011
- Sözün bittiği yere doğru / 26.11.2011
- Ey büyük millet, artık uyan! / 30.10.2007