Her canlı, ölmeden önce kaybettiğini yada istek duyduğu şeyleri aramakla meşgul olur. Bu arayış ister şuurlu, ister şuursuz olsun ve hatta arayan aradığının farkında bile olmasa, bir ömür arayış gerçeğiyle gelir geçer. Kimi huzurunu, kimi servetini, kimi sağlığını, kimi aklını, kimi vatanını topraklarını kaybeder. Yaşadığı zaman diliminde kaybettiklerini aramakla meşgul olur. Bu arayışın genellikle istenilen derecede gerçekleşmediğine sıklıkla şahit olunur. Buradaki sorunun nedenine göz attığımız zaman arayış gerçeğine gereken önemin verilmediğini görürüz. Çünkü insanlar genellikle neyi aradığını bilmemektedirler. O zaman arayışın istenilen neticeye varmasını isteyenler; neyi aradığını, nasıl arayacağını bilmek, aramaktaki niyet ve gayretlerini kontrol etmek durumundadırlar.Bunu bir örnekle açalım dilerseniz;Hikâye edilir;Nasrettin Hoca karanlık bir yerde yüzüğünü kaybeder, çıkar dışarıya daha aydınlık bir yerde yüzüğünü aramaya koyulur. Görenler sorar; - Hayrola hocam ne arıyorsun?Hoca onlara;- İçerde yüzüğümü kaybettim de onu arıyorum, deyince tekrar sorarlar;- Hocam madem yüzüğünü içeride kaybettin, neden dışarıda arıyorsun. Hoca cevap verir;- Bende biliyorum içeride kaybedilen şey içeride aranır da, içerisi karanlık olduğundan dışarıda arıyorum. Diye cevap verir.Bu örnekte kişinin arayışını yanlış yerde yaptığını bildiği halde işin kolayına kaçtığını yada "iş olsun torba dolsun" mantığına yer verdiğini görmekteyiz. Ancak bu tip bir arayışın bir neticeye ulaşması da mümkün olmadığına göre, boşuna gayretlerle zaman öldürmenin de kimseye fayda sağlamayacağını bilmekte fayda vardır. Vatandaşa sorarsınız genellikle halinden gayet şikayetçidir. İyi yönetilmediğinden, problemlerine çözüm bulunamadığından, açlıktan işsizlikten, ilgisizlikten, hayat pahalılığından şikayet eder. Yeri düşünce seçilmiş siyasileri en ağır bir şekilde de eleştirir. Gün gelir bu şikayetlerini ortadan kaldıracak bir şans niteliğinde seçim sandığı önüne konur. Tam çözüme kavuşacağı bir sırada, sandığın önünde bazı engellerle karşılaşır. Bu engeller nefsine daha kolay ve hoş gelir. Başlar onlarla oyalanmaya; kömür görür gözü, yağ görür, şeker görür, makarna görür, pirinç görür, gerçek arayışını unutur, çareyi değil çaresizliği seçer. Sonrada başlar eskisi gibi; ağlamaya sızlanmaya?Bu manzara sürekli böyle tekrar ede geldi bugüne kadar ancak eğer hayatınıza bir yön vermek bundan sonraki arayışlarınıza bir mana katmak istiyorsanız bu sefer arayışını doğru yapmalısınız ki doğruyu bulmanız da ona göre olsun. Siz doğru olun, doğru olanı arayın; inanın ki Allah size doğru neticeyi de nasip edecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Zekât vermeyenleri bekleyen tehlikeler / 24.03.2025
- Zekat verenler kurtuluşa ermiştir / 23.03.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Zekât vermeyenleri bekleyen tehlikeler / 24.03.2025
- Zekat verenler kurtuluşa ermiştir / 23.03.2025