İnsanı en mükemmel şekilde yaratan Allah, kuluna ibadet yakınlığı ihsan etmiştir. İbadetler bedeni, mali, hem bedeni ve hem de malî olarak çeşitlidir. Allah, ibadet ile kulun hayatını kuşatmıştır. Sevgili Peygamberimizin hadis-i şeriflerde işaretleri ile, kulunun duasının kabulünü geciktirmesinde "Nazını ve yalvarmasını seviyorum'' nüktesi haber verilmektedir. Her ibadet tadı, rengi ve kokusu, hikmetiyle, kula farklı tecelliler yaşatır. Kul ibadete niyet ettiğinde manevi kuvveti kalbine gelecektir. İstikamet üzere ibadetlerine devam ettiğinde bu manevi kuvvet perçinleşecektir. Şehitler, Allah'tan tekrar dirilip, tekrar şehit olmak istemelerinde bu tat ve manevi güzellik vardır. Kur'an-ı Kerim'de, "Beni zikredin bende sizi zikredeyim'' buyuruluyor. Bu sözün sahibi bizzat Allah'tır. Bu söze koşan peygamberler, veliler, sadıklar, şehitler, salih kullar elest meclisindeki ikrar gibi, "Bela'' elbette Sen bizim Rabbimizsin, elbette Seni zikrederim, elbette Sana koşarım, elbette Sana kul olurum Allah'ım derler… Ramazan'ın anlamını bu mana çerçevesinde yaşamalıyız. Ramazandan önce iki ay vardır. Receb ve Şaban… Bu ayda kandiller vardır. Regaib, Mirac ve Berat… Ramazana kavuşmak için Allah Resulü (s.a.v), "Ya Rabbi, Receb ve Şaban ayını mübarek kıl. Bizi Ramazan'a kavuştur" diye dua etti.
Ramazan'ı kuluna hazırlayan Allah, iki ay ve kandillerden sonra "oruç" gibi bir hal üzere kulunu iftar sevincine, sahur sükûnetine, teravihlere, mukabelelere, zekât infakına, melekleşen ahlakına, ağız kokusu cennet kokusu olan orucuna kavuşturur. Cennetin kapılarını ardına kadar açar, bununla da kalmaz şeytanlar zincire vurulur… Melekleşen kuluna toz zerresi kadar zarar gelmesini istemez. O, kulunun açlığını, takvasını, her an zikrini, ibadetin coşkusunu, ibadetin hükümranlığını kulunda görmeyi seviyor. Melekler kimi secdede, kimi rükûda, kimi kıyamda devamlı Cenab-ı Hakka ibadet ederler. Meleklerden üstün, zübde-i âlem, insan-ı kamil, Hakk'a yakın olan insan secde eder, kıyamda durur, rükûa varır, oruç tutar, zekat verir, kardeşinin hakkını korur… Tarihimizde, örfümüzde, Ramazan iklimi nasıl yaşandı? İşte bu İbadetin gönüllerdeki Kevser serinliği, İslam âleminde renk renk çeşit çeşit kendini gösterir. Kulu için Ramazanı hazırlayan Allah'ın Müslüman kardeşlerimiz üzerindeki engin rahmetinin izleri, ebedi hayatın bir aylık dengini kullarına yaşatan Rabbimizin hatırına kardeşliğimizin hesabını, hürmetini, sınırlarını sorumluluklarını asla unutmamalıyız. Kur'an-ı Kerim'de "Hümeze-Lümeze" kelimelerini unutmayalım. Hümeze, kardeşinin arkasından dedikodu yapmak, lümeze ise arkasından kaş göz işareti ile küçümseyerek bakmak. Allah, "bu bakışın hesabını Ben sorarım" diyor. "Veyl olsun o kişiye" diyor. Yani, "Cehennem olsun" diyor. Bizim kardeşlik hukukumuzun sınırını çizen Allah'tır. "Müminler kardeştir.'' Ramazan-ı Şerif'in en önemli sosyal sorumluluğu, hangi mezhepten, hangi meşrepten olurlarsa olsunlar Müslüman kardeşlerimizle bir ve beraber olarak Ramazan'ı idrak edenlerle iftar sofraları serilmeli her köşede…
Beytullah'ta, Mescid-i Nebevi'de serilen ve boynu bükük olarak kardeşlerinin karşısına geçerek, "fütür, fütür'' diye yalvaran, bir nezaket ile iftara çağıran, kardeşlik gerçeğini kutsal mekânda yaşayanlar, Mekke'nin dışında bu hassasiyetlerini nasıl unuturlar? Bırakın müminleri hele hele kâfirler, hem kâfir hem müşrik olan Hristiyan ve Yahudileri sofralarına çağırarak birde dua ettirenler Allah'ın müminler için süsleyip hazırladığı iftar sofralarını az bir menfaat karşılığında satanlardır. Peşkeş çekenlerdir. Ramazan bir medeniyet, bir aşk yumağı, bir infak yarışıdır. Mahyaların dizilişi kadar ışıl ışıldır. Müslümanlar için geçerlidir. Bursa'da Emir Sultan mevkiinde davul çalınmaz. Ehl-i Beyt goncası, âlim ve veli kişi olan Emir Sultan'a hürmeten kapıya kadar gelinir ve kapı zillerinden uyandırırlar. Ramazan'ı gerçek manada yaşamış, mana önderlerinin kapısına, mahallesine bu hürmet ile beraber, Ramazan'ı, Allah'ın veli kulları ile beraber idrak etmek, sofralarına oturmak, himmetlerine ermek, sohbetlerine kavuşmak Ramazan'ın mana yönünü canlı olarak görmektir… Ramazan bizimdir. Allah mümin kullarına bu rahmet kapısını açmıştır. Müminlerde her köşede, Alevisi, Caferisi, Şiası, Sünnisi… ile bu kapıdadır. Şimdi Ramazanlaşmak zamanıdır. Ramazan bulutlarından cömertlik, sevgi, fedakârlık, af akıtma zamanıdır. İpek yumuşaklığına dokunmak, Allah'ımızın üzerimize diktiği bu fazilet elbisesini giymek, ailece, akrabalarla, milletimiz ve tüm İslâm âlemindeki canlarımız ile kutlamak zamanıdır. Kuluna Ramazan sofrasını hazırlayan Allah'a, ibadette, "Biri çatarsa bile ben oruçluyum'' dikkati, nezaketi, uyanıklılığı, sabrı ile bir an bile gönüllere saçılan rahmetten gafil olmamak zamanıdır. Allah'ım he gecesinde Cibril (a.s) ile buluşup mukabele eden, âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Habibib-i Ekremin, O'nun nazlı Ehl-i Beyt'i, sevdiklerin, seçtiklerin, ilim ile irfan ile süslediklerin hatırına sana kavuşuncaya kadar hayatımızı Ramazanlaşarak, Ramazan'ın kurtarıcı ilkelerine yapışarak geçirmeyi nasip eyle. Bizlere Halid bin Zeyd Ebu Eyyub el-Ensari'nin Hak yoluna baş koyuşunu, Ehl-i Beyt aşkını, sadakatini, kardeşlik pınarını, ihlasını, tebessümünü ihsan eyle. Hz. Mevlana diyor ki: "Her an namazdaymış gibi yaşamak…" Sözün özü budur… Hayatı Ramazanlaştırmak… Ramazanı hayata yaymak… Her gelişinde dirilmek… Mübarek olsun…v
Ramazan'ı kuluna hazırlayan Allah, iki ay ve kandillerden sonra "oruç" gibi bir hal üzere kulunu iftar sevincine, sahur sükûnetine, teravihlere, mukabelelere, zekât infakına, melekleşen ahlakına, ağız kokusu cennet kokusu olan orucuna kavuşturur. Cennetin kapılarını ardına kadar açar, bununla da kalmaz şeytanlar zincire vurulur… Melekleşen kuluna toz zerresi kadar zarar gelmesini istemez. O, kulunun açlığını, takvasını, her an zikrini, ibadetin coşkusunu, ibadetin hükümranlığını kulunda görmeyi seviyor. Melekler kimi secdede, kimi rükûda, kimi kıyamda devamlı Cenab-ı Hakka ibadet ederler. Meleklerden üstün, zübde-i âlem, insan-ı kamil, Hakk'a yakın olan insan secde eder, kıyamda durur, rükûa varır, oruç tutar, zekat verir, kardeşinin hakkını korur… Tarihimizde, örfümüzde, Ramazan iklimi nasıl yaşandı? İşte bu İbadetin gönüllerdeki Kevser serinliği, İslam âleminde renk renk çeşit çeşit kendini gösterir. Kulu için Ramazanı hazırlayan Allah'ın Müslüman kardeşlerimiz üzerindeki engin rahmetinin izleri, ebedi hayatın bir aylık dengini kullarına yaşatan Rabbimizin hatırına kardeşliğimizin hesabını, hürmetini, sınırlarını sorumluluklarını asla unutmamalıyız. Kur'an-ı Kerim'de "Hümeze-Lümeze" kelimelerini unutmayalım. Hümeze, kardeşinin arkasından dedikodu yapmak, lümeze ise arkasından kaş göz işareti ile küçümseyerek bakmak. Allah, "bu bakışın hesabını Ben sorarım" diyor. "Veyl olsun o kişiye" diyor. Yani, "Cehennem olsun" diyor. Bizim kardeşlik hukukumuzun sınırını çizen Allah'tır. "Müminler kardeştir.'' Ramazan-ı Şerif'in en önemli sosyal sorumluluğu, hangi mezhepten, hangi meşrepten olurlarsa olsunlar Müslüman kardeşlerimizle bir ve beraber olarak Ramazan'ı idrak edenlerle iftar sofraları serilmeli her köşede…
Beytullah'ta, Mescid-i Nebevi'de serilen ve boynu bükük olarak kardeşlerinin karşısına geçerek, "fütür, fütür'' diye yalvaran, bir nezaket ile iftara çağıran, kardeşlik gerçeğini kutsal mekânda yaşayanlar, Mekke'nin dışında bu hassasiyetlerini nasıl unuturlar? Bırakın müminleri hele hele kâfirler, hem kâfir hem müşrik olan Hristiyan ve Yahudileri sofralarına çağırarak birde dua ettirenler Allah'ın müminler için süsleyip hazırladığı iftar sofralarını az bir menfaat karşılığında satanlardır. Peşkeş çekenlerdir. Ramazan bir medeniyet, bir aşk yumağı, bir infak yarışıdır. Mahyaların dizilişi kadar ışıl ışıldır. Müslümanlar için geçerlidir. Bursa'da Emir Sultan mevkiinde davul çalınmaz. Ehl-i Beyt goncası, âlim ve veli kişi olan Emir Sultan'a hürmeten kapıya kadar gelinir ve kapı zillerinden uyandırırlar. Ramazan'ı gerçek manada yaşamış, mana önderlerinin kapısına, mahallesine bu hürmet ile beraber, Ramazan'ı, Allah'ın veli kulları ile beraber idrak etmek, sofralarına oturmak, himmetlerine ermek, sohbetlerine kavuşmak Ramazan'ın mana yönünü canlı olarak görmektir… Ramazan bizimdir. Allah mümin kullarına bu rahmet kapısını açmıştır. Müminlerde her köşede, Alevisi, Caferisi, Şiası, Sünnisi… ile bu kapıdadır. Şimdi Ramazanlaşmak zamanıdır. Ramazan bulutlarından cömertlik, sevgi, fedakârlık, af akıtma zamanıdır. İpek yumuşaklığına dokunmak, Allah'ımızın üzerimize diktiği bu fazilet elbisesini giymek, ailece, akrabalarla, milletimiz ve tüm İslâm âlemindeki canlarımız ile kutlamak zamanıdır. Kuluna Ramazan sofrasını hazırlayan Allah'a, ibadette, "Biri çatarsa bile ben oruçluyum'' dikkati, nezaketi, uyanıklılığı, sabrı ile bir an bile gönüllere saçılan rahmetten gafil olmamak zamanıdır. Allah'ım he gecesinde Cibril (a.s) ile buluşup mukabele eden, âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Habibib-i Ekremin, O'nun nazlı Ehl-i Beyt'i, sevdiklerin, seçtiklerin, ilim ile irfan ile süslediklerin hatırına sana kavuşuncaya kadar hayatımızı Ramazanlaşarak, Ramazan'ın kurtarıcı ilkelerine yapışarak geçirmeyi nasip eyle. Bizlere Halid bin Zeyd Ebu Eyyub el-Ensari'nin Hak yoluna baş koyuşunu, Ehl-i Beyt aşkını, sadakatini, kardeşlik pınarını, ihlasını, tebessümünü ihsan eyle. Hz. Mevlana diyor ki: "Her an namazdaymış gibi yaşamak…" Sözün özü budur… Hayatı Ramazanlaştırmak… Ramazanı hayata yaymak… Her gelişinde dirilmek… Mübarek olsun…v
Mustafa Sabri / diğer yazıları
- Ramazanlaşmak / 17.07.2012
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011