TSK’nın 2004 yılında hazırladığı ve 2006 yılında aylık siyasi bir dergide yayınlanan, “Ülkemizde ve Dünyadaki Misyonerlik Faaliyetleri'' başlıklı raporunda, çok çarpıcı tespitler var.
Raporda;
Misyonerlerin hedef kitlesinin öğrenciler, kimsesiz ve yoksul ailelerin çocukları ile işsiz ve reşit olmayan gençler olduğu, dini bilgilerden yoksun, sosyal ve ekonomik yaşantıları nedeniyle dini açıdan tereddüde düşmüş ve kendilerini boşlukta hissetmekte olan gençlerin de misyonerlerin yakın markajında olduğu kaydedildi.
“Etkin ya da kültürel açıdan azınlık statüsünde görünenler veya kendilerini böyle tanımlayanlar (Kürt-Alevi), iç çatışma ve terör ortamında yaşayanlar misyonerlerin hedef kitlesi içinde yer almaktadır” ifadesi yer aldı.
3 yılda 5 bin kişinin din değiştirdiği, misyonerlerin 2005 yılı sonunda 50 bin Müslüman Türk'ün dinini değiştirmeyi 2020'de ise Türkiye nüfusunun yüzde 10'unu Hıristiyanlaştırmayı hedefledikleri belirtildi.
Bu rapor 2004 yılında hazırlandı. Aradan 9 yıl geçti. Misyonerler Türkiye’de çok yol aldı. Ancak belirledikleri hedeflere ulaşmadılar. Misyonerler 2005 yılı hedefini tutturamadılar. 2020 hedefini de hiç tutturamayacak gibiler. 2005 yılında 50.000 genci Hıristiyanlaştırmayı hedeflemiş ancak yaklaşık 10.000 kişiyi Hıristiyanlaştırabilmişlerdi. Sonraki yıllarda ise misyonerlerin dinlerine rağbet azalmaya başladı. Peki, misyonerlerin bu hedeflerini gerçekleştirmelerinin önüne kim geçti? Kısa vadede 40.000 gencimizi, uzun vadede de milyonlarca insanımızın dünyasını ve ahiretini kim kurtardı?
Dini konuda çok hasas olan, imam hatipli başbakanımız ve AKP iktidarı olabilir mi?
AKP, her tarafa kilise açtı, açtırdı. Kilise açmanın önündeki yasal tüm engelleri kaldırdı. Hıristiyanlığı hak gösterecek birçok adım attı. Misyonelik yaptığı için göz altına alınan hiçbir misyoner hakkında işlem yapmadı. 15 milyon İncil’in dağıtılmasına müsaade etti. AKP, bırakın engel olmayı, misyonerlerin önünü açtı.
Devletin birçok kurumunda kadrolaştığı, çok güçlü olduğu söylenen ve tüm dünyaya İslam’ı tebliğ ettiği ifade edilen Cemaat engellemiş olabilir mi? Cemaat, medyasını, sivil toplum örgütlerini ve devlet içindeki gücünü kullanıp misyonerlerin çalışmalarını engellemiş olabilir mi?
Cemaat, “Hıristiyan olanlarda kurtulur, cennete gider” anlayışını yayarak, Vatikan’ın “çağdaş misyonerlik ve incili yayama misyonu” olarak tarif ettiği dinler arası diyalogu misyon edinerek, bizzat başlarındakinin ifadesi ile bu misyonun tahakkuk edişi için en mütevazi yardımlarını sunmak için çalıştı.
Yandaş ve/veya kartel medyası toplumu bilinçlendirdiği için olabilir mi?
Onların gazetelerinde ya da televizyonlarında misyonerlik aleyhine ya da çağdaş misyonerlik dinler arası diyaolog aleyhine bir haber bile yer almadı. Bu konudaki haberlerde programlarda; Diyalogun faydaları anlatıldı. Misyonerlere yapılan haksızlıklardan, Ergenekon parmağıyla öldürülmelerinden bahsedildi ama bir kez bile gençlerimizin Hıristiyanlaşmasının önüne geçecek bir haber ya da program yapılmadı.
Sakalı, şalvarı ve cübbesi ile dinin sahibi imiş havasında televizyon televizyon gezip konuşan Cübbeli mi milleti ayıktırdı?
2011 yılına gelinceye kadar bu konulara kulak tıkadı. Kendisini ve cemaatlerini bu konuda uyarmaya çalışanlara hiç aldırış etmedi. 2011 yılında birden çıkıp “Dinler arası diyalog ahir zaman fitnesidir. Bizi Hıristiyanlaştırıyorlar, Diyalogculara destek veren AKP’ye destek vermeyin” dedi. Doğruyu söyleyen bir adam daha çıktı galiba demeye kalmadık 3 güne çark etti. Kadın pazarlamak suçundan içeri girdi, hükümet ve cemaat aleyhine bir daha konuşmayacağına, bir numaralı diyalog sever olacağına, diyalogcuların ve AKP’nin fetvacısı olacağına söz verip dışarı çıktı. Aynı değirmene su taşımaya başladı.
Misyonerler yanlış hesap yapıp yanlış hedef mi belirlediler? Veya insafa gelip hedeflerinden vaz mı geçtiler?
Misyonerler çok kısa sürede çok yol almışlardı. Türkiye’de güç sahibi olan hemen herkesin bu konuda desteğini almışlardı. Yasal düzenlemeler, idari düzenlemeler, iktidar desteği, medya desteği her şey tamdı. Plan, program ve planın uygulamasında da problem yoktu. Kilise-ev sayısı 2004’te 20 bindi şimdi 55 bin oldu.
Bu da değil. Peki ne?
Misyonerlerin gençlerimizi Hıristiyanlaştırmasına kim engel oldu?
1997’den bu tarafa tüm gücüyle, bu güçlere karşı mücadele eden, ekibiyle birlikte milleti bu konuda uyaran Prof. Dr. Haydar Baş.
Türkiye’de, bu çalışmaların karşısında duran ondan başka bir Allah’ın kulunun olmadığını herkes biliyor. TSK raporunda misyonerlerin hedef kitlesi olarak belirtilen, dışlananlara da yoksul bırakılana da sahip çıktı. Ebedi hayatta kurtulmanın ancak İslam ile mümkün olduğunu gece gündüz anlattı. Anlattırdı. Haydar Baş ve ekibi, Türkiye’nin hemen her ilinde defalarca yaptıkları paneller, konferanslar ve sempozyumlarla milleti ayıktırdı. Misyonerlerin ve onlarla iş tutan işbirlikçilerin ipliklerini pazara çıkardı ve Milletimizin Hıristiyanlaşmasının ve bu toprakların elimizden çıkmasının önüne geçti. Karşısında olan tüm bu güçlere rağmen
Sadece bu hizmet bile tek başına, haçlı uşaklığı yapanların kendisine düşman olması için yeter.
Ve sadece bu hizmet bile ondan ve ekinden Hakkın razı olması içi yeter.
Haydar Hoca’nın arkasında hangi gücün olduğunu ve ondan kimlerin rahatsız olduğunu şimdi daha iyi anlayacağınızı umuyorum.
Raporda;
Misyonerlerin hedef kitlesinin öğrenciler, kimsesiz ve yoksul ailelerin çocukları ile işsiz ve reşit olmayan gençler olduğu, dini bilgilerden yoksun, sosyal ve ekonomik yaşantıları nedeniyle dini açıdan tereddüde düşmüş ve kendilerini boşlukta hissetmekte olan gençlerin de misyonerlerin yakın markajında olduğu kaydedildi.
“Etkin ya da kültürel açıdan azınlık statüsünde görünenler veya kendilerini böyle tanımlayanlar (Kürt-Alevi), iç çatışma ve terör ortamında yaşayanlar misyonerlerin hedef kitlesi içinde yer almaktadır” ifadesi yer aldı.
3 yılda 5 bin kişinin din değiştirdiği, misyonerlerin 2005 yılı sonunda 50 bin Müslüman Türk'ün dinini değiştirmeyi 2020'de ise Türkiye nüfusunun yüzde 10'unu Hıristiyanlaştırmayı hedefledikleri belirtildi.
Bu rapor 2004 yılında hazırlandı. Aradan 9 yıl geçti. Misyonerler Türkiye’de çok yol aldı. Ancak belirledikleri hedeflere ulaşmadılar. Misyonerler 2005 yılı hedefini tutturamadılar. 2020 hedefini de hiç tutturamayacak gibiler. 2005 yılında 50.000 genci Hıristiyanlaştırmayı hedeflemiş ancak yaklaşık 10.000 kişiyi Hıristiyanlaştırabilmişlerdi. Sonraki yıllarda ise misyonerlerin dinlerine rağbet azalmaya başladı. Peki, misyonerlerin bu hedeflerini gerçekleştirmelerinin önüne kim geçti? Kısa vadede 40.000 gencimizi, uzun vadede de milyonlarca insanımızın dünyasını ve ahiretini kim kurtardı?
Dini konuda çok hasas olan, imam hatipli başbakanımız ve AKP iktidarı olabilir mi?
AKP, her tarafa kilise açtı, açtırdı. Kilise açmanın önündeki yasal tüm engelleri kaldırdı. Hıristiyanlığı hak gösterecek birçok adım attı. Misyonelik yaptığı için göz altına alınan hiçbir misyoner hakkında işlem yapmadı. 15 milyon İncil’in dağıtılmasına müsaade etti. AKP, bırakın engel olmayı, misyonerlerin önünü açtı.
Devletin birçok kurumunda kadrolaştığı, çok güçlü olduğu söylenen ve tüm dünyaya İslam’ı tebliğ ettiği ifade edilen Cemaat engellemiş olabilir mi? Cemaat, medyasını, sivil toplum örgütlerini ve devlet içindeki gücünü kullanıp misyonerlerin çalışmalarını engellemiş olabilir mi?
Cemaat, “Hıristiyan olanlarda kurtulur, cennete gider” anlayışını yayarak, Vatikan’ın “çağdaş misyonerlik ve incili yayama misyonu” olarak tarif ettiği dinler arası diyalogu misyon edinerek, bizzat başlarındakinin ifadesi ile bu misyonun tahakkuk edişi için en mütevazi yardımlarını sunmak için çalıştı.
Yandaş ve/veya kartel medyası toplumu bilinçlendirdiği için olabilir mi?
Onların gazetelerinde ya da televizyonlarında misyonerlik aleyhine ya da çağdaş misyonerlik dinler arası diyaolog aleyhine bir haber bile yer almadı. Bu konudaki haberlerde programlarda; Diyalogun faydaları anlatıldı. Misyonerlere yapılan haksızlıklardan, Ergenekon parmağıyla öldürülmelerinden bahsedildi ama bir kez bile gençlerimizin Hıristiyanlaşmasının önüne geçecek bir haber ya da program yapılmadı.
Sakalı, şalvarı ve cübbesi ile dinin sahibi imiş havasında televizyon televizyon gezip konuşan Cübbeli mi milleti ayıktırdı?
2011 yılına gelinceye kadar bu konulara kulak tıkadı. Kendisini ve cemaatlerini bu konuda uyarmaya çalışanlara hiç aldırış etmedi. 2011 yılında birden çıkıp “Dinler arası diyalog ahir zaman fitnesidir. Bizi Hıristiyanlaştırıyorlar, Diyalogculara destek veren AKP’ye destek vermeyin” dedi. Doğruyu söyleyen bir adam daha çıktı galiba demeye kalmadık 3 güne çark etti. Kadın pazarlamak suçundan içeri girdi, hükümet ve cemaat aleyhine bir daha konuşmayacağına, bir numaralı diyalog sever olacağına, diyalogcuların ve AKP’nin fetvacısı olacağına söz verip dışarı çıktı. Aynı değirmene su taşımaya başladı.
Misyonerler yanlış hesap yapıp yanlış hedef mi belirlediler? Veya insafa gelip hedeflerinden vaz mı geçtiler?
Misyonerler çok kısa sürede çok yol almışlardı. Türkiye’de güç sahibi olan hemen herkesin bu konuda desteğini almışlardı. Yasal düzenlemeler, idari düzenlemeler, iktidar desteği, medya desteği her şey tamdı. Plan, program ve planın uygulamasında da problem yoktu. Kilise-ev sayısı 2004’te 20 bindi şimdi 55 bin oldu.
Bu da değil. Peki ne?
Misyonerlerin gençlerimizi Hıristiyanlaştırmasına kim engel oldu?
1997’den bu tarafa tüm gücüyle, bu güçlere karşı mücadele eden, ekibiyle birlikte milleti bu konuda uyaran Prof. Dr. Haydar Baş.
Türkiye’de, bu çalışmaların karşısında duran ondan başka bir Allah’ın kulunun olmadığını herkes biliyor. TSK raporunda misyonerlerin hedef kitlesi olarak belirtilen, dışlananlara da yoksul bırakılana da sahip çıktı. Ebedi hayatta kurtulmanın ancak İslam ile mümkün olduğunu gece gündüz anlattı. Anlattırdı. Haydar Baş ve ekibi, Türkiye’nin hemen her ilinde defalarca yaptıkları paneller, konferanslar ve sempozyumlarla milleti ayıktırdı. Misyonerlerin ve onlarla iş tutan işbirlikçilerin ipliklerini pazara çıkardı ve Milletimizin Hıristiyanlaşmasının ve bu toprakların elimizden çıkmasının önüne geçti. Karşısında olan tüm bu güçlere rağmen
Sadece bu hizmet bile tek başına, haçlı uşaklığı yapanların kendisine düşman olması için yeter.
Ve sadece bu hizmet bile ondan ve ekinden Hakkın razı olması içi yeter.
Haydar Hoca’nın arkasında hangi gücün olduğunu ve ondan kimlerin rahatsız olduğunu şimdi daha iyi anlayacağınızı umuyorum.
Lütfullah Önder / diğer yazıları
- Sararan sendikalar / 23.03.2023
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021