15 temmuz darbe girişimin ardından feto'nun gerçek yüzünün ortaya çıkmasının ardından, yıllardır feto'ya kulluk eden yazar, çizer, siyasetçi kim varsa ünlü dansözlere taş çıkarmaya başladılar. Bu zevat şimdi tv kanallarında ve gazete köşelerinde feto'nun hain olduğunu haykırıyorlar. Ya darbe başarılı olsaydı bu zevat o tv programlarında ve gazete köşelerinde ne diyeceklerdi merak konusu. Hele, hele bir tanesi var şeytana dahi pabucu ters giydirir. Bu cübbeli efendi daha önce dün tv programında fetoya fetullah denmez olmaz hoca efendi diyeceksiniz demişti ve hatta ona mektup yazmıştı. Şimdi ona güya düşmanmış. Halbuki 1998'den beri fetonun gerçek yüzünü söyleyen tek isim Prof. Dr. Haydar Baş Bey'dir. Bunu bilmeyen yoktur. O zamanın hükümeti, feto'ya karşı olduğu için Prof. Dr. Haydar Baş Bey'e ve kurucusu olduğu kurumlara saldırdı.
Cübbe ve sarıkla Müslüman olunmaz. Maalesef milletimiz her zaman şekil dinine üstünlük vermiş gördüğüne, araştırmadan iman etmek suretiyle hep ziyana uğramıştır. Müslüman insan attığı adımdan yaptığı amelden belli olur, sakalından, giydiği cübbeden, elinde ki asadan veya başındaki sarıktan değil. Milletimiz din istismarcılarının tesirinden kurtulmadığı, bunların oyunlarını, tuzaklarını görmediği müddetçe başımız beladan kurtulmayacaktır.
Kur'an-ı Kerim'de, "Münafıklar, yüce Allah'ı da, mü'minleri de güya aldatırlar. Aslında onlar kendilerinden başkasını aldatamazlar da yine farkına varmazlar." (2/Bakara, 9). Kalplerinde hastalık vardır: "Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için acıklı bir azap vardır." (2/Bakara, 10). Fesatçıdırlar: "Kendilerine yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman 'biz ancak ıslah edicileriz' derler. Gözünü aç, onlar muhakkak ki fesatçıların ta kendileridir. Fakat farkında değildirler." (2/Bakara, 11-12). Münafıklar, fesatçıdır fakat bunu bilmeyebilir, kendilerinin fesatçı olduklarını kabul etmezler. Fesat; günah işlemek ve günahı topluma yaymaya çalışmaktır. Bu, sözlü ve amelî küfürdür. Yeryüzünde Allah'a isyan eden ve isyanı emreden kişi, fesat çıkaran kimsedir. Zira yeryüzünün ıslahı Allah'a itaat ile; fesadı da Allah'a isyan iledir.
Mü'minleri küçümserler, "Onlara 'insanların (müslümanların) inandığı gibi inanın' denilince, 'biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?' derler. Dikkat et ki (asıl) beyinsizler hiç şüphesiz kendileridir. Fakat bilmezler." (2/Bakara, 13). Mü'minlerle alay ederler, "Onlar mü'minlerle karşılaştıkları zaman '(biz de) iman ettik' derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: 'biz sizinle beraberiz, biz onlarla sadece alay ediyoruz' derler." (2/Bakara, 14). Kâfirleri dost edinirler: "Onlar, mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinenlerdir. İzzeti (güç ve şerefi) onların yanında mı arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir." (4/Nisâ, 139). İman ile küfür arasında bocalarlar: "Onlar, iman ile küfür arasında bocalayan bir sürü kararsızlardır. Ne onlara ne (bağlanıyorlar), ne bunlara." (4/Nisâ, 143). Dini, yalnız bir tarafından tutup, bir yönüyle kulluk ederler: "İnsanlardan kimi, Allah'a (dinin yalnız bir tarafından tutup) yalnız bir yönden kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa buna pek memnun olur, yapışır. Eğer bir musibete uğrarsa çehresi değişir (dinden yüz çevirir). O, dünyasını da ahiretini de hüsrana uğratmış, kaybetmiştir. Bu, apaçık zararın ta kendisidir." (22/Hacc, 11). Günümüzde çıkarı, menfaati bozulanlar veya başına bir bela gelenler, bu yüzden İslam ahlakını terk edip başka yollara sapıyorlarsa, bu ayetteki tehditten korksunlar! Allah'ın indirdiği ile değil; tağutun hükmü ile hükmetmek isterler: "Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağuta küfretmeleri (inanmamaları) kendilerine emrolunduğu halde, tağutun önünde muhakemeleşmek, onunla hükmedilmek istiyorlar. Halbuki şeytan, onları büsbütün saptırmak istiyor. Onlara Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Resul'e gelin (onlara başvuralım, onlarla hükmedelim) denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün." (4/Nisâ, 60-61). Yalan yere yemin eden şarlatanlara gelince, "Onlar, yeminlerini bir kalkan edindiler de (bununla insanları) Allah yolundan çevirdiler. İşte onların hakkı, horlatıcı bir azaptır." (58/Mücadele, 16).
Bu tipler yalan yere yemin ederek insanları tv kanallarında aldatmaya devam ediyor. Ya aldananlar, ruz-i mahşerde; "Ne yapalım ya Rabbi, bizi aldattılar" diyerek kurtulabilecekler mi? Allah (c.c.) ile insanları karıştırmayın sakın ve aldanmayın çünkü Allah (c.c.) "neden aldandın" diye soracak, "neden araştırmadın" diye soracak, "neden Bana sığınmadın, Benim kitabıma, Benim Resulüme ve Ehl-i Beyt'ime sarılmadın da şarlatanlara aldandın" diye soracak. Hazır mısın bu suallere cevap vermeye.
Cübbe ve sarıkla Müslüman olunmaz. Maalesef milletimiz her zaman şekil dinine üstünlük vermiş gördüğüne, araştırmadan iman etmek suretiyle hep ziyana uğramıştır. Müslüman insan attığı adımdan yaptığı amelden belli olur, sakalından, giydiği cübbeden, elinde ki asadan veya başındaki sarıktan değil. Milletimiz din istismarcılarının tesirinden kurtulmadığı, bunların oyunlarını, tuzaklarını görmediği müddetçe başımız beladan kurtulmayacaktır.
Kur'an-ı Kerim'de, "Münafıklar, yüce Allah'ı da, mü'minleri de güya aldatırlar. Aslında onlar kendilerinden başkasını aldatamazlar da yine farkına varmazlar." (2/Bakara, 9). Kalplerinde hastalık vardır: "Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için acıklı bir azap vardır." (2/Bakara, 10). Fesatçıdırlar: "Kendilerine yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman 'biz ancak ıslah edicileriz' derler. Gözünü aç, onlar muhakkak ki fesatçıların ta kendileridir. Fakat farkında değildirler." (2/Bakara, 11-12). Münafıklar, fesatçıdır fakat bunu bilmeyebilir, kendilerinin fesatçı olduklarını kabul etmezler. Fesat; günah işlemek ve günahı topluma yaymaya çalışmaktır. Bu, sözlü ve amelî küfürdür. Yeryüzünde Allah'a isyan eden ve isyanı emreden kişi, fesat çıkaran kimsedir. Zira yeryüzünün ıslahı Allah'a itaat ile; fesadı da Allah'a isyan iledir.
Mü'minleri küçümserler, "Onlara 'insanların (müslümanların) inandığı gibi inanın' denilince, 'biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?' derler. Dikkat et ki (asıl) beyinsizler hiç şüphesiz kendileridir. Fakat bilmezler." (2/Bakara, 13). Mü'minlerle alay ederler, "Onlar mü'minlerle karşılaştıkları zaman '(biz de) iman ettik' derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: 'biz sizinle beraberiz, biz onlarla sadece alay ediyoruz' derler." (2/Bakara, 14). Kâfirleri dost edinirler: "Onlar, mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinenlerdir. İzzeti (güç ve şerefi) onların yanında mı arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir." (4/Nisâ, 139). İman ile küfür arasında bocalarlar: "Onlar, iman ile küfür arasında bocalayan bir sürü kararsızlardır. Ne onlara ne (bağlanıyorlar), ne bunlara." (4/Nisâ, 143). Dini, yalnız bir tarafından tutup, bir yönüyle kulluk ederler: "İnsanlardan kimi, Allah'a (dinin yalnız bir tarafından tutup) yalnız bir yönden kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa buna pek memnun olur, yapışır. Eğer bir musibete uğrarsa çehresi değişir (dinden yüz çevirir). O, dünyasını da ahiretini de hüsrana uğratmış, kaybetmiştir. Bu, apaçık zararın ta kendisidir." (22/Hacc, 11). Günümüzde çıkarı, menfaati bozulanlar veya başına bir bela gelenler, bu yüzden İslam ahlakını terk edip başka yollara sapıyorlarsa, bu ayetteki tehditten korksunlar! Allah'ın indirdiği ile değil; tağutun hükmü ile hükmetmek isterler: "Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağuta küfretmeleri (inanmamaları) kendilerine emrolunduğu halde, tağutun önünde muhakemeleşmek, onunla hükmedilmek istiyorlar. Halbuki şeytan, onları büsbütün saptırmak istiyor. Onlara Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Resul'e gelin (onlara başvuralım, onlarla hükmedelim) denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün." (4/Nisâ, 60-61). Yalan yere yemin eden şarlatanlara gelince, "Onlar, yeminlerini bir kalkan edindiler de (bununla insanları) Allah yolundan çevirdiler. İşte onların hakkı, horlatıcı bir azaptır." (58/Mücadele, 16).
Bu tipler yalan yere yemin ederek insanları tv kanallarında aldatmaya devam ediyor. Ya aldananlar, ruz-i mahşerde; "Ne yapalım ya Rabbi, bizi aldattılar" diyerek kurtulabilecekler mi? Allah (c.c.) ile insanları karıştırmayın sakın ve aldanmayın çünkü Allah (c.c.) "neden aldandın" diye soracak, "neden araştırmadın" diye soracak, "neden Bana sığınmadın, Benim kitabıma, Benim Resulüme ve Ehl-i Beyt'ime sarılmadın da şarlatanlara aldandın" diye soracak. Hazır mısın bu suallere cevap vermeye.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Gökhan Demir / diğer yazıları
- ABD ve İsrail’i gölgede bıraktılar… / 28.10.2024
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020