Batı dünyası şu ana kadar Suriye’ye askeri müdahale konusunda bir gerekçe oluşturamadı ama her türlü yöntemi kullanmaya devam ediyor. Yalan haberler yapılıyor, bizzat isyancılar sivilleri katlediyor ve bunun suçu Suriye yönetimine atılmak isteniyor, Suriye ordusu sanki sivillerle çatışıyormuş imajı oluşturulmaya çalışılıyor.
Bir de çatışma senaryolarını özellikle de Türkiye sınırına yakın gerçekleştirmeye çalışıyorlar ki, Türkiye üzerinden dünya kamuoyu oluşsun diye…
Bu tür çatışma haberlerinde hep aklıma Libya’da yaşananlar geliyor. Kaddafi Bingazi’ye konuşlanan terör oluşumlarını kuşatmış ve ülkenin diğer bölümlerine zarar vermemesi için karantinaya almıştı. BM’den uyarı yapılınca Kaddafi herhangi bir askeri müdahalede bulunmayacağını açıklamıştı.
Bu sefer de isyancılar farklı bir senaryoyu devreye koydular. Havaya, sağa sola ateş ederek, sanki çatışma varmış, Kaddafi sözünü yiyormuş gibi görüntü verdiler, neticede BM müdahale kararı aldı ve NATO devreye girdi. Libya’nın sonu malum…
Şimdi de Esad’a ateşkes baskısı yapılıyor ama teröristlere bir şey diyen yok.
Teröristler silah bırakmadığı müddetçe bir ordunun ateşkes yapması ne kadar doğru olur? Olayları değerlendirirken kendi yaşadığımız pratiklerden yola çıkmamız daha sağlıklı bir düşünceye sahip olmamızı sağlar. PKK, dağlarda, şehirlerde askerimizi polisimizi şehit ederken, hatta sinsi bombalamalarla sivillere zarar verirken, güvenlik güçlerimizin tek taraflı ateşkes ilan etmesi Türkiye’de terör sorununu bitirir mi?
Batının bir diğer projesi ise Türkiye üzerinden yürütülüyor. Suriye’de terör faaliyetleriyle hiçbir alakası olmayan ve Suriye yönetimiyle de sorunu olmayan halkın, bazı isyan etmeye teşvik eden yöntemlerle önce ayaklanmaları ardından da Türkiye’ye iltica etmeleri sağlanıyor.
Türkiye’ye sığınan mültecilerin büyük bölümü kandırıldıklarını ifade ediyorlar. Kendilerine 20 bin dolar para verildiğini ve buna karşılık isyancılara katıldıklarını ifade ediyorlar. Mülteciler paralarının tamamını mermiye verdiklerini ve paraları bitince de Türkiye’ye iltica ettiklerini belirtiyorlar. İsyan etmeden önce huzur içinde olduklarını söyleyen mültecilerin birçoğu da pişman olduklarını itiraf ediyorlar.
Peki, batının buradaki planı ne olabilir? Niçin bu insanlar kandırılarak Türkiye’ye yerleşmesi sağlanıyor? Öncelikli hedef, sivillerin Suriye yönetiminden kaçtığını göstererek, Suriye yönetimini zalimlikle suçlamaya çalışıyorlar. Bunun neticesinde mülteci sayısı arttıkça Suriye’yi destekleyen Rusya ve Çin’in BM’deki elini biraz daha yavaşlatmayı ve müdahale kararı çıkartmayı planlıyorlar.
Pişman olan sadece mülteciler değil elbette… Türk Dışişleri Bakanlığının açıklamasına bakılırsa, Türkiye de bu iltica akınından tedirgin olmaya başladı.
Mülteci sayısı 25 bin kişiye dayandı, bunların masrafları 200 milyon liraya ulaştı ve fatura her zaman olduğu gibi, borç batağında olan Türkiye’ye kesildi.
Böylece ekonomik olarak canı yanan Türkiye’nin herkesten daha fazla BM müdahalesi için feveran etmesini sağladılar. Oyun içinde oyun oynanıyor, bir taşla birkaç kuş vuruluyor.
Daha 1 ay önce 500 bin mülteciyi barındırabilecekleri havasını atan siyasilerimiz, zoru görünce isyan etmeye başladılar.
İşte düşünmeden Haçlının safında kendini güvenli olduğunu zannedersen, böyle kazık üstüne kazığı yersin.
İnşallah yediğimiz kazıklar bununla sınırlı kalır.
Bir de çatışma senaryolarını özellikle de Türkiye sınırına yakın gerçekleştirmeye çalışıyorlar ki, Türkiye üzerinden dünya kamuoyu oluşsun diye…
Bu tür çatışma haberlerinde hep aklıma Libya’da yaşananlar geliyor. Kaddafi Bingazi’ye konuşlanan terör oluşumlarını kuşatmış ve ülkenin diğer bölümlerine zarar vermemesi için karantinaya almıştı. BM’den uyarı yapılınca Kaddafi herhangi bir askeri müdahalede bulunmayacağını açıklamıştı.
Bu sefer de isyancılar farklı bir senaryoyu devreye koydular. Havaya, sağa sola ateş ederek, sanki çatışma varmış, Kaddafi sözünü yiyormuş gibi görüntü verdiler, neticede BM müdahale kararı aldı ve NATO devreye girdi. Libya’nın sonu malum…
Şimdi de Esad’a ateşkes baskısı yapılıyor ama teröristlere bir şey diyen yok.
Teröristler silah bırakmadığı müddetçe bir ordunun ateşkes yapması ne kadar doğru olur? Olayları değerlendirirken kendi yaşadığımız pratiklerden yola çıkmamız daha sağlıklı bir düşünceye sahip olmamızı sağlar. PKK, dağlarda, şehirlerde askerimizi polisimizi şehit ederken, hatta sinsi bombalamalarla sivillere zarar verirken, güvenlik güçlerimizin tek taraflı ateşkes ilan etmesi Türkiye’de terör sorununu bitirir mi?
Batının bir diğer projesi ise Türkiye üzerinden yürütülüyor. Suriye’de terör faaliyetleriyle hiçbir alakası olmayan ve Suriye yönetimiyle de sorunu olmayan halkın, bazı isyan etmeye teşvik eden yöntemlerle önce ayaklanmaları ardından da Türkiye’ye iltica etmeleri sağlanıyor.
Türkiye’ye sığınan mültecilerin büyük bölümü kandırıldıklarını ifade ediyorlar. Kendilerine 20 bin dolar para verildiğini ve buna karşılık isyancılara katıldıklarını ifade ediyorlar. Mülteciler paralarının tamamını mermiye verdiklerini ve paraları bitince de Türkiye’ye iltica ettiklerini belirtiyorlar. İsyan etmeden önce huzur içinde olduklarını söyleyen mültecilerin birçoğu da pişman olduklarını itiraf ediyorlar.
Peki, batının buradaki planı ne olabilir? Niçin bu insanlar kandırılarak Türkiye’ye yerleşmesi sağlanıyor? Öncelikli hedef, sivillerin Suriye yönetiminden kaçtığını göstererek, Suriye yönetimini zalimlikle suçlamaya çalışıyorlar. Bunun neticesinde mülteci sayısı arttıkça Suriye’yi destekleyen Rusya ve Çin’in BM’deki elini biraz daha yavaşlatmayı ve müdahale kararı çıkartmayı planlıyorlar.
Pişman olan sadece mülteciler değil elbette… Türk Dışişleri Bakanlığının açıklamasına bakılırsa, Türkiye de bu iltica akınından tedirgin olmaya başladı.
Mülteci sayısı 25 bin kişiye dayandı, bunların masrafları 200 milyon liraya ulaştı ve fatura her zaman olduğu gibi, borç batağında olan Türkiye’ye kesildi.
Böylece ekonomik olarak canı yanan Türkiye’nin herkesten daha fazla BM müdahalesi için feveran etmesini sağladılar. Oyun içinde oyun oynanıyor, bir taşla birkaç kuş vuruluyor.
Daha 1 ay önce 500 bin mülteciyi barındırabilecekleri havasını atan siyasilerimiz, zoru görünce isyan etmeye başladılar.
İşte düşünmeden Haçlının safında kendini güvenli olduğunu zannedersen, böyle kazık üstüne kazığı yersin.
İnşallah yediğimiz kazıklar bununla sınırlı kalır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025